T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Amerika'nın Filistin planı ve genişletilen 'şer ekseni'

İsrail ile birlikte küresel savaşın ikinci cephesini Filistin topraklarında açan Amerikan yönetimi, Batı Şeria'dan sonra operasyonunun ikinci aşamasını Gazze'de başlatmaya hazırlanıyor. Batı Şeria'yı işgal ederek inanılmaz cinayetlere, insan hakları ihlallerine, savaş suçlarına ve Cenin'de dehşetengiz bir katliama imza atan İsrail ve operasyonların planlamacısı ABD, aynı yöntemleri Gazze Şeridi'nde de kullanmaya hazırlanıyor. İsrail ordusu bu amaçla bölgeye askeri yığınak yaparken, Batı Şeria'da yaşanan açlık ve kimsesizliğe şahit olan Filistinliler, erzak ve ilaç depolamaya çalışıyor.

Filistin'e yönelik son saldırıları İsrail-Filistin sorununa hapsedenler çok büyük bir "yanılgı" veya "ihanet" içinde. Cinayetlerden, katliamların araştırılmasını isteyen uluslararası iradenin "sabote edilmesi"nden ve uluslararası kurumların insanlık suçlarına malzeme yapılmasından doğrudan sorumlu olan ABD'yi korumaya çalışarak, bu suçlara ortak oluyorlar. Afganistan'da yapılanların aynısı Filistin'de tekrarlanıyor. Ancak Taliban ve El Kaide aleyhine olutuşrulan olumsuz medyatik imaj, Filistin'de işe yaramadığı için ABD'nin cinayetlerdeki rolünü gizleme yolu kullanılıyor. Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarda da, yeni "savaş suçları"na şahit olacağız ve uluslararası kamuoyu yine susturulacak. ABD ve İsrail'in Filistin'deki hedefi son derece açık:

  • Bu, ABD'nin küresel savaşının Ortadoğu'da açılan ilk cephesi. Ardından Lübnan gelecek. Daha sonra Suriye, Irak ve İran'a yönelik baskılar...

  • ABD ve İsrail, Filistin'in direniş güçlerini yok edecekler. Batı Şeria'da ağır zayiat verdirdikleri İslamcı ve milliyetçi direnişçi güçler, Gazze Şeridi'nde de hedef alınacak. 'Bağımsız Filistin ruhu'nu taşıyanlar etkisizleştirilecek.

  • Mevcut Filistin yönetimi tasfiye edilecek, Yaser Arafat'ın direnişçi geleneği ve uluslararası tecrübesi safdışı bırakılacak.

  • Hamas, İslami Cihad ve diğer direnişçi güçler ortadan kaldırıldıktan sonra, ABD ve İsrail'in seçeceği ve bağımsızlık ruhundan yoksun kişilerden oluşan yeni Filistin yönetimi "atanacak". Daha doğrusu ABD'nin dünyanın bir çok bölgesinde yaptığı gibi bir 'şirket hükümeti' kurulacak.

  • Afganistan'da Unocal'ın ve CIA'in adamı Hamid Karzai'nin liderlik yaptığı hükümet gibi bir Filistin yönetimi oluşturulacak. Filistin halkından ziyade ABD ve İsrail'in çıkarlarını önceleyecek bu yönetim askeri güçle desteklenecek.

  • Hem Ortadoğu'da hem de İslam dünyasının genelinde, ABD ve İsrail karşıtı hareketler için ilham kaynağı olan "Filistin direniş efsanesi" ortadan kaldırılarak, ABD'nin İslam'la savaşına karşı oluşacak tepki dalgasının önü kesilecek. İsrail'in güvenlik problemleri çözülecek ve daha yayılmacı bir İsrail devletinin önü açılacak.

    Küresel Amerikan Federasyonu

    Filistin'de olanlarla Afganistan'da, Filipinler'de, Endonezya'da, Orta Afrika ülkelerinde hatta Latin Amerika'da olanlar birbirinden bağımsız değil. "Yeni Amerikan Düzeni" için küresel çapta derin yapısal değişimler dayatan Washington, uluslararası hukuktan küresel sermayeye, yeni Amerikan istilasına yönelik güvenlik önceliklerinden yeryüzünün kaynaklarını kontrol altına almaya veya nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlardan yeni "küresel federasyon" oluşturmaya kadar her alanda yayılmacı politikalarını uygulamak için hırçınlığın ve saldırganlığın ölçüsünü kaçırmış durumda. Dolayısıyla Venezüella'da yaşananlar Filistinliler'i, Afganistan'da yaşananlar Kolombiyalılar'ı çok yakından ilgilendiriyor.

    Önce İslam'a karşı siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal alanda savaş başlatan, yeni küresel düzenine hizmet etmeyenleri terörist ilan ederek bu ülkeleri "şer ekseni" olarak niteleyen ve "gereken cevabı vermeye" hazırlanan ABD, düşman ilan ettiği cepheyi her geçen gün daha da genişletiyor. İran, Irak ve Kuzey Kore'den sonra Suriye, Libya ve Küba'yı da bu "şer ekseni"ne kattı ve bu ülkelerin vatandaşlarının Amerika'ya girmesini yasakladı. Eğer ABD'nin küresel savaşına bağlılıklarını ilan etmeselerdi, Endonezya, Malezya, Filipinler ve Pakistan da bu "eksen" içinde yer alacaktı. Ancak onlar "sadakat"lerini gösterdiler. Endonezya, Malezya ve Filipinler, ABD adına Güneydoğu Asya'da İslami unsurlara karşı ortak savaş başlatmak için aralarında anlaşma yaptılar.

    Küba'nın yeniden hedef ilan edilmesinin ise farklı amaçları var. Bush yönetimi, küresel savaşa desteğini azaltan ABD iç kamuoyunu yönlendirmek ve tehdidin Amerikan halkının ne kadar yakınında olduğunu göstermek istiyor. Küba günah keçisi olarak kullanılarak Venezüella ve Kolombiya'ya yönelik ABD müdahalesine zemin hazırlanıyor. Özellikle Venezüella, ABD için bir "başağrısı"na dönüştü. Devlet Başkanı Hugo Chavez'e yönelik darbe başarılı olamayınca Washington'un bu ülkenin enerji kaynaklarına yönelik politikaları da tehlikeye girdi. Kolombiya'da ise, ABD'nin bütün askeri yardımlarına rağmen gerillalarla hükümet arasındaki savaş hükümetin aleyhine gelişmeye başladı.

    Bakteriyolojik silah geliştirme özgürlüğü

    Cephenin genişlemesiyle daha fazla "düşman ülke" nükleer, biyolojik ve kimyasal silah üretmeye çalışmakla suçlanıyor. Oysa İsrail 1970'te ilk nükleer bombasını üretti. O zamandan beri nükleer, biyolojik ve kimyasal silah stokunu artırıyor. Hindistan, Burma ve daha bir çok ülkeyle "yasak silahlar"ı üretmek için ortak çalışmalar yapıyor. Amerika'dan nükleer savaş gemileri, Almanya'dan nükleer denizaltılar alabiliyor. Bu savaş makinaları şu anda Doğu Akdeniz'de seyrederken İsrail, bütün uluslararası sınırlamalardan muaf tutuluyor. Cenin mülteci kampı gibi 'çaresiz insanların yaşadığı' bir yerde katliam yapmaktan kaçınmayan ve insanlık suçlarının hepsini işleyebilen bir ülkenin elinde bulunan nükleer gücün ne kadar tehlike oluşturduğu ortada değil mi?

    "Şer ekseni" ilan ettiği ülkeleri nükleer, biyolojik ve kimyasal silah üretmeye çalışmakla suçlayan ABD ise, 1997'den bu yana "saldırı amaçlı" biyolojik silah üretimine hız verdi. ABD donanmasına ve Hava Kuvvetleri'ne bağlı biyoteknoloji laboratuarlarında biyolojik silahlar üretiliyor. Üstelik bunlar "barışçıl amaçlarla" değil, "saldırı" amacıyla üretiliyor. ABD özel güçleri tarafından dünyanın değişik bölelerinde yapılacak askeri operasyonlarda kullanılacak olan bu silahların aynısı İsrail'de de üretiliyor.

    Kendi güvenliği için dünyayı ateşe veren, savaş suçları, soykırım ve insan hakları ihlallerinden suçlu personelinin yargılanmasını engellemek için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni reddeden, askeri müdahale yaptığı her ülkede savaş suçu işleyen, nükleer tehdit gerekçesiyle bir çok ülkeye saldırı hazırlığı yaparken kendisi en ölümcül ve yasak silahları üreten ve bu ülkelere karşı kullanmakla tehdit eden bir Amerikan imparatorluğu var karşımızda.

    Küresel savaşla ilgili size "gerçek" olarak sunulan bilgileri yeniden düşünün. Zira bu bir antiterör savaşı değil. Bu küresel istila ve dünyayı yeniden biçimlendirme harekatı. Dünya nüfusunun beşte dördü hedef. Ekonomik refahını, siyasi geleceğini, özrgürlüğünü kaybetmeyen herkes bu savaşa direnmek zorunda.


  • 11 Mayıs 2002
    Cumartesi
     
    İBRAHİM KARAGÜL


    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED