T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Balkanlardaki 11 Eylül

Küreselleşmenin önemli sonuçlarından biri yerel olanın evrensel ölçeğe taşınmasına imkan tanımasıdır. Bir yanda dominant değerler, kimlikler lokal ölçekte bile temsil imkanı bulurken diğer tarafta yerel olanın evrenselleşmesi gibi imkan doğdu. Postmodern durumun (soğuk savaş sonrası) küreselleşme ile örtüştüğü zaman kesitinde farklı kimliklerin kendini ifade etme imkanı ile yerel milliyetçiliklerin ortaya çıkması gibi ulus-devlet yapılarını parçalayan, mozaikleştiren etkisi sarmal bir süreç oluşturdu. Modernitenin giydirdiği kimlikler dağılırken yeni kimliklerin, tanımların ortaya çıkmaya başladığı sürecin hikayesiydi bu kısaca.

Modern kimliklerin yerini yeni kimlikler, hayat tasavvurları, cemaat yapıları alırken, çoğulculuk bir kez daha yeni formlarda gündeme geldi. Tam bu noktada batı toplumlarında yaşayan Müslümanlar postmoden durumun yeni bir imkan olacağını, en azından Müslümanların kimliklerini ifade etmeleri ve hayat biçimlerini kamusal alanda yaşama imkanı tanınması için postmodernitenin bir imkana dönüşebileceği gibi bir iyimserliğe girdiler. Oysa her ne kadar moderniteyi tehdit ediyor gibi görünse de postmodernite sonuçta onun uzantısı olmaktan ileriye geçemeyen bir "durum"du.

Postmodern durumun, Batı toplumlarında azınlık olarak yaşayan Müslümanlar için bir imkan olup olmayacağı tartışıla dursun, yerel milliyetçilikleri ve kimlikleri harekete geçiren küreselleşme özellikle Balkan ekseninde ilginç bir durum ortaya çıkardı. Milliyetçiliklerin ortaya çıkmasına sempati ile bakan ve tahrik eden küreselleşme, Müslümanlıkla etnik kimliklerin birbirinden ayrılmadığı hatta aynı anlama geldiği Balkanlarda ilkel bir modernlik projesi sergiledi.

Özellikle Müslüman kimliğinin dini olduğu kadar etnik ve kültürel anlam içerdiği Bosna örneği bu küreselleşmenin de, entelektüel anlamda postmodernizm tartışmalarının da Balkanlardaki Müslümanlar için geçerli olmadığını gösterdi. Konjönktürel olarak 11 Eylül sonrası yaşananlar olmasa da batı düşüncesinin evrenselliği iddiasının Balkanlara bile ulaşamadığını gösteriyor. Avrupa ve Amerika'nın Balkanlarda bir daha yaşanmamasını istediği etik ve siyasi utancın savaş sonrası dönemde hiç de silinmediği, yeni bir toplum projesine dönüştüğüne tanık oluyoruz.

Dine dönüş mü, terör mü?

Avrupa'nın ortasında bir İslam devleti istemeyen batı, bu isteksizliğini sadece siyasi yapıyla sınırlı tutsaydı belki anlaşılabilir bir tutarlılık sergilemiş olurdu. Bosna'nın zayıf düşürülmesi siyasi nedenlerle izah edilse bile, Boşnakların dini ve kültürel köklerine yönelmeleri ne aynı kıtada yaşanan marjinal kimliklerin tanınması ne çoğulcu bir toplum modeli çerçevesine bile sığdırılamadığı açık.

Özellikle 11 Eylül sonrası siyasi gelişmeler bu tür entelektüel ve akademik tartışmaların Avrupa içinde bile Müslümanlara yönelik olarak uygulama isteksizliğinin gerekçesi oldu. Batı, Balkanlardaki Müslümanlar arasında dini hayatın canlılık kazanmasını potansiyel tehlike olarak görülmeye başlandı. 11 Eylül öncesi açıkça ifade edilmeyen bu görüşler psikolojik ortamın etkisiyle siyasi tavra dönüştü. Batılı önyargısıyla buluşan tehdit algısı Müslüman hayat tarzını hedef alan yaptırımlara, siyasi ve ekonomik baskılar şeklinde geri geldi.

Merkezi Brüksel'de bulunan Uluslararası Kriz Grubu (International Crises Group) yayınladığı bir raporda Bosna'da savaş sırasında tahrip olan camilerin yapımı için oluşturulan çoğunluğu zengin Arap ülkelerinden yardım kuruluşlarının Bosna'daki dine yönelmenin, dini hayatın canlanması gibi bir tehlikeyi beslediğini belirtmiş. Bu tespit sadece bir think-tank kuruluşunun raporu ile sınırlı olsa bu kadar ciddiye almamızı gerektirmez. Ancak Bosna'daki siyasi iktidarın biçimlenmesinden, toplumsal hayatın yönlendirilmesine, dini ve etnik kimliğin hangi değerler üzerinde yükselmesi gerektiğine kadar toplumsal ve bireysel tüm etkinlikleri içine alan uygulamaları düşündüğümüzde durum farklılaşıyor.

Bosna seçimlerinde uluslararası gücün doğrudan müdahalesi, hatta kimi televizyon kanallarının kapatılmasına kadar vardırılan sıkı denetim projenin sadece görünen yüzü. Gözlemciler Bosna'da gençler arasında komünist döneme göre dini yönelimin artması, kadınların inançları gereği örtünmeye daha fazla yönelmiş olması dini fanatizmin göstergesi sayacak bir hoş görüsüzlüğe dönüşmüş bulunuyor. Ve bu yorumu meşrulaştırmak için de 11 eylül temel referans olarak alınıyor.

Oysa Bosna'daki 1750 caminin yüzde 80'i tahrip edilmiş ya da ağır hasar görmüş durumda. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu İslam ülkeleri ekonomik güçleri oranında buradaki tarihi mirasa sahip çıkmasalardı az sayıdaki cami bile ibadete açılamayacaktı. Kaldı ki bu yardım kuruluşları binlerce öksüz ve dula sahip çıkarak onların hayata dönmelerine yardım ettikleri biliniyor.

Sorun buradan başlıyor zaten: Balkanların diğer köşelerinde olduğu gibi burada da insanların kimliklerine dönmeleri, komünist dönemde hafızalardan silinmek istenen kültürel geçmişlerine sahip çıkmaları ve dini hayatın yaşanmasında bir canlılık gözlenmesidir.

Suud yönetiminin her yerde yaptığı gibi çoğu içeriksiz gösterişli yardımlarının, yaptırılan devasa camilerin bu insanların dini hayata ve kimliklerine dönmelerinin tek nedeni sayılması gibi tuhaf bir algı söz konusu. Oysa bu tür gösterişli yapılara cömertce para harcayan, gerçek hayattan kopuk misyonlara en büyük eleştiri kendi halinde bu Müslümanlardan gelmektedir.

Bilhassa 11 Eylül sonrası Balkanlarda farklı bir medeniyetin, yani İslamın antropolojik bir vakıayı aşan bir canlılıkta varlık haline gelmesini, tarihi ve toplumsal gerçeklik olarak yarına taşınmasının imkanları kesilmek istenmektedir. Artık sorun terör sınırların çoktan aşmış, dini ve kültürel canlanmanın önünü kesmeye yönelik yaptırımlara dönüşmüş bulunuyor.


14 Mayıs 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED