|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarihe günübirlik geziler
Can Dündar yakın tarih meraklılarını sevindirecek bir belgesel daha hazırladı. "O Gün", tarihî olayların 24 saatini merceğe alıyor. Can Dündar'ın hazırlayıp sunduğu O Gün adlı yeni bir belgesel start alıyor bugün ekranlarda. O Gün belgeseli, Türkiye'nin tarihindeki kritik günlerin, dönüm noktalarının, başka türlü yaşanmış olsa idi farklı bir ülkede yaşıyor olacağımız o unutulmaz günlerin 24 saatlik öyküsünü ekranlara yansıtıyor.
Belgeselin bugün ekrana gelecek ilk bölümünde "14 Mayıs-Beyaz İhtilal" anlatılıyor. Kimilerine göre Türkiye'de demokrasinin miladı, kimilerine göre "karşı devrim"in doğum günü sayılan ama hiç kuşkusuz Türkiye tarihi için ibret verici bir olgunluk sınavının yaşandığı 14 Mayıs 1950 tarihinin saat saat anlatılacağı belgesel program, yakın tarih meraklısı izleyicilerin ilgisini çekeceğe benziyor. PERDE 'BEYAZ İHTİLÂL'LE– Can Dündar yakın tarihe projektör tuttuğu yeni bir belgesel programla daha televizyon izleyicinin karşısına çıkıyor. O Gün adlı belgesel, sadece ülkenin gidişatını değil, tarihin akışını ve Türkiye'nin kaderini de değiştiren tarihlerin 24 saatini ekrana taşıyor. O Gün belgeseli perdesini, 27 yıllık tek parti iktidarının hilesiz, kavgasız, kansız devrildiği 'Beyaz İhtilal' diye nitelenen 14 Mayıs 1950 ile açıyor.
'Çingene'nin büyük hayali
Emmy, Grammy ve Altın Küre Ödüllü Bette Midler, en popüler Amerikan müzikallerinden biri olan Çingene'nin en yeni yorumunda başrolü oynuyor. 1920'lerde başlayan öykü iki kızını şehir şehir, tiyatro tiyatro dolaştıran ve onları büyük birer yıldız yapmak için uğraşan bir anneyi anlatıyor. Umutlarını yitirmeye başlayan Rose'a yardımcı olan tek kişi kendisi gibi eski bir tiyatrocu olan Herbie'dir. Kızlarından birinin kaçmasıyla daha da hırslanan Rose, tüm dikkatini diğer kızına yöneltir. Çingene'nin yönetmeni 'Dirty Dancing' ve 'Sister Act' filmlerinin de yönetmeni olan Emile Ardolino...
ÇİNGENE
SEYRİ ŞAHANE
Keramet güzellikte mi? Yine bir Havva Setenay İlhan notu: Medya aracılığıyla yaygınlaşan kütürel yozlaşmaya sinirlendiğimizde, ekranlardaki programların çoğunun Batı'dan öykünerek uyarlanmış yapımlar olduğunu öne sürerek, TV'deki dejenerasyonun müsebbibi olarak imaj çağının mimarı olan Batılılar'ı gösteririz. Oysa içerik yerine yüzeyselliğe, birikim yerine gösterişe, tecrübe yerine estetik kaygılara daha çok kapılan biziz. Bizdeki takım elbiseli, makyajlı, hoş görünümlü genç spikerler de bu durumun göstergesi. Dünya kanallarını şöyle bir gezdiğinizde Azerbaycan, Türkiye, Libya, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerdeki spikerlerin son derece şık, güzel ve genç görünümlü olduğunu gözlemlersiniz. Ancak İtalyan, İngiliz, Fransız, İspanya ve Portekiz gibi Avrupa ülkelerindeki haber spikerleri, son derece salaş denilebilecek kıyafetlerle kameraların karşısına çıkıyor. Çoğunun yaş ortalamasının 40'ın üzerinde olması ve fiziksel görünümleri itibariyle sade olmaları, bu spikerlerin belli bir deneyime sahip olduğunun ve haberciliğin mutfak kısmında da yer aldıklarının göstergesi. Bizdeyse haber yazmaktan uzak insanlar ekrana taşınıyor. Avrupa'da 40 yaş haber sunuculuğunda yetkinliğin belirtisiyken bizde haber spikeri 40 yaşına geldiğinde gözden düşüyor.
|
|
|
|
|
|
|
|