|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İrtemçelik'ten Anayasa'ya SADAKAT ÇAĞRISI
İrtemçelik, milletvekillerine, RTÜK Yasası konusunda, Meclis kürsüsünden ettikleri yemini anımsattı ve "TBMM'yi bilerek ve isteyerek Anayasa'yı hiçe sayan bir devlet organı durumuna düşürmeye hakkımız yoktur" dedi.
İstanbul Bağımsız Milletvekili Mehmet Ali İrtemçelik, milletvekillerine, RTÜK Yasası konusunda, Meclis kürsüsünden ettikleri yemini anımsatarak, "TBMM'yi bilerek ve isteyerek Anayasa'yı hiçe sayan bir devlet organı durumuna düşürmeye hakkımız yoktur" dedi. İrtemçelik, "TBMM'nin saygıdeğer üyelerine" başlığı taşıyan mektubunda, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Yasa'yı TBMM'ye iade ederken 10 ayrı noktada Anayasa'ya açık aykırılığa dikkat çektiğini bildirdi. Buna karşın yasanın yürürlüğe girmesini sağlama konusundaki ısrar ve acelenin manidar olduğunu kaydeden İrtemçelik, yürürlükteki yasanın gözden geçirilmesi zorunluluğunun, Anayasa'ya aykırı yasa koyma girişiminin haklı gerekçesi olamayacağını ifade etti. İrtemçelik'in milletvekillerine yazdığı mektubun tam metni şöyle: Emanete sadakat gerekir "Hükûmet kanadında yine bir karar değişikliği olmadığı takdirde, bu hafta Genel Kurul'da müzakereleri tamamlanıp oylanacak olan RTÜK Yasasıyla ilgili olarak -deyimin gerçek anlamıyla- "yaşamsal önemde" addettiğim bir noktaya dikkatinizi çekebilmek amacıyla birkaç dakikanızı istirham ediyorum. Söz konusu yasanın usule ve esasa ilişkin çeşitli yönleri hakkında bugüne kadar dile getirilen görüşler hepimizin malûmudur. Muhalifi ve muafığıyla bunların müzakerelerin devamı sırasında tekrar tekrar belirtileceği de muhakkaktır. Dolayısıyla, her biri başlı başına önemli olmakla birlikte, bu hususları -biri müstesna- burada ayrıca hatırlatmayı değerli zamanınıza saygısızlık addederim. Saygıdeğer milletvekilim, Hemfikir olduğumuzdan eminim: İnsanı, toplumu ve devletiyle Türkiye'yi esirgemek ve her alanda çağın en ileri çıtalarına eriştirmek, öncelikle, halkımızın umut bağlayıp bu yüce çatının altına gönderdiği bizlerin, bizlerden oluşan TBMM'nin görevi ve sorumluluğudur. Tek tek her birimizin ve kurum olarak halihazırda bizlerle somutlaşan TBMM'nin, gerek halkımızın, gerek dünyanın gözündeki itibarı da -doğal olarak- bu görev ve sorumlulukların ne ölçüde şuur, dirayet, basiret, öngörü ve tabii "emanete sadakat" duygusuyla taşınabildiği hususuyla bire bir orantılıdır. Ettiğimiz yemini hatırlayın Kuşkusuz, bizler belirli bir tornanın birörnek ürünleri değil; farklı görüş ve öncelikleri olan, farklı düşünce ve çıkar dünyalarına mensup, konulara farklı açılardan yaklaşabilme, farklı kanaatler taşıma ve önümüze gelen meseleler karşısında bireysel donanım ve yönelimlerimiz ile -eğer söz konusu ise- mensubu olduğumuz siyasi partinin politikaları doğrultusunda tutum alma özgürlüğüne sahip, yetişkin insanlarız. Bununla beraber, hiçbir koşulda unutmamamız gerekir ki, "yok" farzederek bu doğal ve vazgeçilmez özgürlük alanına sığınmağa kalkışamayacağımız; hangi vaad karşılığı veya hangi borç ya da kaygı nedeniyle olursa olsun, "esneklik gösterme" ve "hazmetme" becerilerimizin farklı düzeylerde olabileceğinden dem vurarak gözardı edemeyeceğimiz; hepimizin üstünlüğünü samimiyetle içimize sindirmekle yükümlü olduğumuz ve çiğnemeyi aklımızdan dahi geçirmememiz gereken bir temel çizgi mevcuttur. Bu, milletvekilliği görevine başlarken namusumuz ve şerefimiz üzerine ettiğimiz yeminle kendimizi bağladığımız ilkeler ve değerler demetidir. "Anayasa'ya sadakatten ayrılmamak" bu demetin ayrılmaz bir unsurudur. Taslak Anayasa'ya aykırı Değerli milletvekili arkadaşım, Bildiğimiz üzere, Sayın Cumhurbaşkanımız, 18.6.2001 tarihinde söz konusu yasayı bir kez daha görüşülmek üzere TBMM'ne iade ederken, bu yasanın 10 ayrı noktada Anayasa'ya açık aykırılık içerdiğine işaret etmiş ve bu savlarını gerekçeli olarak ve gayet anlaşılır bir biçimde ortaya koymuşlardı. O günden bugüne geçen 11 aylık süre zarfında -önümüzdeki yasanın sahibi görünümündeki iktidar partileri ile Sayın Cumhurbaşkanımızın geri gönderme tezkeresini görüşen ve varılan sonuçları 11.4.2002 tarihli raporuyla Genel Kurul'a sunan Anayasa Komisyonu da dahil olmak üzere- hiçbir çevreden, söz konusu aykırılık iddialarını cerhedecek veya bunlardan tek bir tanesine dahi itiraz mahiyetinde herhangi bir görüş işitmemiş olduğumuz dikkatinizi çekmiş olmalıdır. Kısacası, Cumhurbaşkanlığı'ndan geri çevrildiği haliyle kanunlaşması için oyumuz talep edilen yasanın birçok açıdan Anayasamıza aykırı olduğu keyfiyeti su götürmez bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Geçsin sonra bakarız demeyin! Hal böyle ve bu kadar açık iken, RTÜK Yasasının yürürlüğe girmesini temin hususunda ısrar ve üstelik acele etmek -bu yasaya çeşitli açılardan yöneltilen eleştiri ve itirazların haklılığına da güçlü karine teşkil edecek- pek manidar bir tutumdur. Yürürlükteki RTÜK Yasamızın eksiklik ve sakıncalarla malûl ve, dolayısıyla, zaman geçirilmeksizin ileri demokratik normlar ışığında gözden geçirilmeğe muhtaç olduğu keyfiyeti -veya herhangi bir başka husus- katkıda bulunmamız talep edilen "Anayasa'ya aykırı yasa koyma teşebbüsü"nün haklı gerekçesi olamaz. Söz konusu yasanın içerdiği Anayasa ile bağdaşmaz hükümler, "yasanın pratikte getireceği ve götürecekleri, kime ne sağlayacağı veya sağlamayacağı" tartışmalarıyla örtülemez. "Aslında bizim de içimize sinmeyen yönleri var. Şimdi böylece geçsin de sonra icabına bakarız" söylemi ise yalnız bugüne dek ülkemize çok pahalıya malolmuş eyyamcı yönetim anlayışının çarpıcı bir örneği değil; konuyu başından bu yana dikkatle izleyenlerimizce gayet iyi bilindiği üzere -ve öncelikle- sükûnetle tepki verilmesi kolay olmayacak kadar süflî bir "kula kulluk" terbiyesinin örtünme gayretinin nafile ifadesidir. Anayasa'ya kulak asmayan ülke konumuna düşmeyelim Türkiyemizi "yasama organı kendi Anayasasına kulak asmayan bir ülke" konumuna itmeğe; demokratik parlamenter rejimimizin temel direği olan, öyle olması ve öyle kalması gereken TBMM'yi "bilerek ve isteyerek Anayasa'yı hiçe sayan temel bir devlet organı" durumuna düşürmeğe; onurunu ve işlevselliğini korumakla yükümlü olduğumuz Yüce Meclis'i emanet yetkilerimizi kötüye kullanmak suretiyle yıpratmağa; ülkemizi ve ulusumuzu "uysa da, uymasa da" ilkelliğinin devlet yapımızın ve kamu düzenimizin çeşitli ölçek ve boyutlarında davet edeceği tahripkâr olasılıklara açmağa, hiçbir kişisel veya siyasal gerekçeyle hakkımız yoktur. Bizler -yapılan tüm uyarılara rağmen- Anayasa'ya aykırı yasa koymakta beis görmez isek, kişilerin, zümrelerin, kurumların kendilerini yasa ve kural tanımazlıkta serbest addedecekleri; bunun da sonuçları önceden kestirilemeyecek bir kargaşa ortamına yol açacağı doğal ve kaçınılmazdır. Ulusumuzdan aldığımız görev ve yetkilerin "iyi niyetle, sorumluca ve Meclis kürsüsünde ettiğimiz yemin çerçevesinde kullanılma" kesin kaydına bağlı olduğunu sizin de takdir ve teslim edeceğinize ve -Hükûmet yasayı geri çekme basiretini göstermediği takdirde- oy kullanma aşamasında bu şuurla davranacağınıza duyduğum güvenle, ilginiz için teşekkür eder; esenlik dileklerimi saygıyla sunarım."
|
|
|
|
|
|
|
|