T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Demek ki Mark Parris boşa atmıyormuş!

Basında fikri takip melekeleri gelişmediği için, bazı meslektaşlarımız, "erken seçim" gündemini "ihtiyaç"la açıklıyor.

Elbette ihtiyaç.

Çünkü, bu hükümetle yürümeyeceği ta başından belliydi; mevcut parçalı parlamento dengesi içinde yeni bir hükümet de çıkmayacağına göre, geriye bir tek ihtimal kalıyordu:

Erken seçim...

İyi de, seçim gündemini neden Başbakan değil de, kabinenin herhangi bir üyesi olmaktan öte bir sıfatı bulunmayan Kemal Derviş belirliyor?

Seçim, ikinci büyük ekonomik krizi idrak ettiğimiz 2001 Şubatı'nda daha büyük ihtiyaç değil miydi?

Neden şimdi?

2001 yılında yapılması düşünülen bir erken seçim IMF destekli ekonomik programı akamete uğratıyordu da, bir yıl sonra neden bu programın "olmazsa olmaz koşulu" haline geliyor?

Ekonomik göstergeler geçen yıldan daha mı iyi?

Sadece Derviş değil, ABD, IMF ve Dünya Bankası da seçim istiyor.

İmedya Washington muhabiri, "ABD, IMF ve Dünya Bankası yetkililerinin, TBMM'nin en kısa sürede, yani 2003 Mart ayı içinde seçim kararı alması gerektiği görüşünü dile getirdiklerini" bildiriyor.

Benim aklıma da Mark Parris geldi.

Hazret, bir dönem Ankara'da "büyükelçi" sıfatıyla görev yapmıştı.

Bir müntesip.

Gizli servisin (CIA'in) önde gelen elemanlarından...

İşte bu Mark Parris, geçen yıl, ABD'nin "istenmeyen adam" ilan ettiği Cumhur Ersümer'in istifası üzerine bir açıklama yapmış, Ersümer'i istifaya zorlayan gelişmeleri "Türkiye'nin yıllardır içinde debelenip durduğu yolsuzluklardan kurtulmak için attığı ileri ve cesur bir adım olarak" değerlendirmişti.

Sonra da, nedense (neden acaba) Kemal Derviş'in "ulusal program"ına övgüler düzmüş, Türkiye'nin geleceğini "yolsuzlukla kirlenmemiş" siyasetçilerin belirleyeceğini söylemişti.

Nasıl söylediği motamot aklımda değil...

Ama Parris, "bir Amerikalı olarak" Ersümer'in devre dışı bırakılmasından duyduğu sevinci gizlemiyordu.

Financial Times'ın haberine göre ise, Ersümer, 10 milyar dolarlık IMF desteğini garanti altına almak için kurban verilmişti.

Şubat krizi patlak verdiğinde şunları yazdığımı hatırlıyorum.

Derviş Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak yaptığı ilk Amerika ziyaretinden 25 milyar dolarla dönmeyi ümit ediyordu ama, parayla değil, "yapısal değişiklik" teklifiyle döndü...

Amerika'nın Türkiye'ye parasal yardımı hem Irak-Rusya politikasına, hem de öngörülen yapısal değişikliğin yapılıp yapılmayacağına bağlıydı.

Yani Amerika, Türkiye'ye yapacağı yardımı, gelecekte kendisi açısından "güven verici" bir Türk yönetimi ile irtibatlandırmayı tercih ediyordu.

Böyle bir yönetim de, ancak bir "oldu bitti"yle sözkonusu olabilirdi.

Önümüzdeki dönem içinde mevcut siyasî partilerin tasfiye edildiğini, politikaya yeni yüzlerin "ısındırıldığını" görürseniz, şaşırmayın.

Geleceğimizin "yolsuzlukla kirlenmemiş" siyasetçilere emanet edilmesi gerektiğini söyleyen Mark Parris boşa atmıyorsa tabii...

Bu satırların yayımlandığı tarihte (30 Nisan 2001) Kemal Derviş henüz siyasi bir figür olarak ortalıkta boy göstermiyordu.

"Siyasette yeni yüzler" tartışması yoktu.

Recep Tayyip Erdoğan bu ölçüde "cendere"ye alınmamıştı.

Tabii Mehmet Ali Bayar diye biri de yoktu.

İmedya'nın haberine göre, ABD, IMF ve Dünya Bankası çevreleri, "yapılandırılmış" yeni siyaset uyarınca, Derviş ve Bayar ikilisinden birini iktidara taşımak istiyor.

Demek ki Parris boşa atmıyormuş.


14 Mayıs 2002
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED