|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Demokrasilerin en büyük düşmanı, yolsuzluklardır. Demokrasilerde şeffaflık bunun için istenir. Avrupa Konseyi de, bu tehlikeyi gördüğü için, üyeleri arasındaki yolsuzlukları önlemek, yönetimlere şeffaflık getirebilmek maksadıyla, bir kurum oluşturmuştur. Bu kurumun adı 'uluslararası yolsuzluklarla mücadele standartlarına uyulmasının teminat altına alınması'dır. Bu başlık, İngilizce aslının baş harfleriyle, GRECO olarak anlaşmalara geçmiştir. 1994 yılında Malta'da toplanan Avrupa Konseyi Adalet Bakanları, yolsuzlukların demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarını tehdit ettiğini düşünerek, GRECO isimli organizasyonu kurmuştur. Bu organın iki görevi vardır: Bunlardan birincisi, bu organa katılan devletler arasında yolsuzluklarla savaşmak için gereken hukuki alt yapıyı hazırlamak, ikincisi ise bu alt yapının uygulanması için daimi bir denetim mekanizması oluşturmak... Bunun için bir çerçeve anlaşması taslağı hazırlamış ve sadece Avrupa Konseyi'ne üye devletlere değil, ilgi duyan bütün ülkelere imzaya açmıştır. Bugüne kadar Avrupa Konseyi üyelerinden Lichtenstein dışında bütün üyeler imzaladığı gibi Amerika ve Belarus vs. gibi ülkeler de anlaşmayı imzalamıştır. Ancak Türkiye, bu anlaşmayı TBMM'den geçirmediği için buraya temsilci göndermemiştir. GRECO kurulduğundan beri, katılan devletlerin temsilcilerinin teşkil ettiği genel kurulunda kendi içtüzüğünü yapmış, yolsuzluklara karşı mücadele için ceza ve medeni kanun taslakları hazırlamış, ülkelere bunun için 20 rehber prensip sunmuştur. Anlaşmayı imzalayan birçok devlet GRECO'nun hazırladığı bu kanunları meclislerinden geçirerek kanuni alt yapılarını tamamlamışlardır. Ancak Türkiye, bu kanunları henüz Meclis'e dahi sevketmemiştir. Bu kanunları kabul etmeyen sadece birkaç ülke kalmıştır. Bunlardan bir tanesi de Türkiye'dir. Bu sebepten, Mayıs ayında Paris'te toplanan OECD toplantısında Türkiye'ye ağır eleştirilerde bulunulmuştur. Yolsuzluklarla mücadele, bir ülkenin tek başına başarabileceği bir iş değildir. Yolsuzluk hastalığı da, terör gibi, uluslararası bir suçtur ve buna karşı ancak uluslararası işbirliği ile mücadele edilebilir. Çünkü, bir ülkede suistimal yapılabilir fakat bu yolla kazanılan paralar aynı ülkede saklanamaz. Mutlaka başka ülkelerin işbirliğine ihtiyaç vardır. Bu paralar kara paradır. Maalesef, kara parayı aklayan ve bunu bir kazanç haline getiren Avrupa'nın zengin ve tanınmış ülkeleri vardır. Bu yönüyle bakıldığı zaman, GRECO gibi bir teşkilata, demokrasileri gelişmiş ve yeteri kadar şeffaflaşmış ülkelerden çok, yeni demokrasilerin ihtiyacı vardır. İsimleri literatüre geçmiş bazı Avrupa ülkeleri, kendi içlerindeki yolsuzlukları önleyecek kanuni tedbirleri aldıkları halde, başka ülkelerdeki yolsuzluklara göz yummaktadırlar. Göz yummak şöyle dursun, bu yolla bütçelerine büyük katkıda bulunmaktadırlar. Birçok Avrupa ve Amerika bankalarında açılmış isimsiz hesaplar, oralarda yatırılıp da, sahipleri tarafından aranmayan paralar büyük yekun tutmaktadır. Bir iddiaya göre, İsviçre bankalarına yatırılıp da beş yıl aranmadığı için irat kaydedilen para İsviçre bütçesinden daha fazladır. İşte bunun için GRECO kuruluşu, gelişmekte olan demokrasilerin adeta hayat suyudur. Bu yönüyle baktığımız zaman, Türkiye'nin bu organizasyona katılmasının önemi tartışılmaz. Medyamızda her gün yazılan, kamuoyunda durmadan tartışılan yolsuzluk konusunu halledebilmek Türkiye'nin önceliklerinden birisi olmalıdır. Ancak Uganda ile olan ikili anlaşmalar TBMM'den geçirildiği halde, ne bu anlaşma ne de GRECO tarafından hazırlanan medeni ve ceza kanunu taslakları TBMM'ye henüz sevkedilmemiştir. 13-17 Mayıs tarihleri arasında, GRECO Genel Kurulu Strasbourg'ta toplanmış, bu toplantıya Türkiye katılmamıştır. Ben oraya Avrupa Konseyi'ni temsilen katıldım. Böyle önemli bir toplantıda Türkiye'nin neden bulunmadığı tartışılırken bir arkadaşımız: Türkiye, "GRECO'yu GREECE ile, yani Yunan kelimesiyle karıştırdıkları için buna katılmamıştır" diye espri yapmıştır. Bir diğer arkadaş ise, "Türkiye'de yolsuzluk var mı ki, Türkiye buraya katılsın" diyerek bu espriyi tamamlamıştır. Üzülmemiz gereken nokta şudur: Türkiye birçok defa olduğu gibi, burada da sandalyesini boş bırakmıştır. Her gün yolsuzluklardan şikayet ederken, bununla mücadele için eline verilen imkanları kullanmamıştır. Bu yüzden de, demokrasilerin temel direği sayılan şeffaflaşma aşamasına ulaşamamaktadır. Ümit ederiz ki, hükümetimiz kısa zamanda GRECO'ya karşı üstlendiği görevi yerine getirir ve bu konuyu öncelikleri arasına alır. GRECO Strasbourg'ta bir web sitesi açmıştır. Bu siteye, herkes yolsuzluklara ait bilgileri vermekte, belgeleri göndermektedir. 13-17 Mayıs toplantılarında Yunanistan, Litvanya ve Bulgaristan'daki yolsuzluklar tartışmaya açılmıştır. Gelecek toplantıda yapılan listede Romanya vardır. Türkiye bu organizasyona girmeli ve hem de çok acele etmelidir. Gecikmenin bedelini, demokrasimizden ödünler vererek ödememeliyiz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |