|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Önce Ecevit'in bağırsak gazı ile ilgilendik... (İlgilenmemiz normal miydi?) Sonra evine kapanıp doktorlar ve dış dünyayla ilişkisini kesmesi olay oldu. (Yoksa bize mi böyle büyük bir olaymış gibi sunuldu?) Daha sonra, günler önce düşüp kaburgasını kırdığını öğrendik. Ve en sonunda, derin medyanın ve derin devletin meseleye el koyup Başbakan'ı adeta zorla hastaneye kaldırmasını izledik. (Hatta biz de tepki koyduk bu işe. Bir Başbakan devlet kontrolü dışında kalabilir miydi?) Kaç haftadır tartıştıklarımız bunlar. Başbakan'ın sağlığı ile yatıp, sağlıksızlığı ile kalkıyoruz. Araya yeni Başbakan arayışları, erken seçim tartışmaları falan da giriyor. Doğrudur... Bir ülkenin Başbakanı'nın sağlık durumu önemlidir. Kamuoyu her konuda olduğu gibi bu konuda da bilgilenmek ister. Tabii normal demokrasilerde ne bir Başbakan bu hallere düşer –bu hallere düşmesini beklemeden veda eder gider- ne de bu hallere düşürülür. Neyse, biz ne normal bir ülke, ne de normal demokrasi olmadığımıza göre işler hep böyle karışıp duruyor. Biz neredeyse üç haftadır Başbakan'ın sağlık sorunları ve ayrılması halinde memleketin ne olacağına ilişkin meselelerle uğraşırken bu arada neler oluyor farkında bile değiliz. Medyada Başbakan'ın sağlık sorunlarının detaylarından ve dedikodudan geçilmezken RTÜK Yasası Meclis'ten geçip yasalaştı. Avrupa Birliği çevreleri Türkiye'nin böyle bir yasa ile AB üyeliği yolunda ilerlemesinin ve üyelik görüşmelerine başlayabilmesinin imkansızlığından söz ediyor. Türkiye idam cezasının tümüyle kaldırılması, Kürtçe yayın ve eğitim konularında ayak diremeye devam ediyor. Türkiye AB ilişkileri kritik bir noktaya doğru hızla sürükleniyor. Kıbrıs görüşmelerinin çıkmaza girmesi üzerine Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan Ada'ya gelip taraflarla görüştü. Aslında Denktaş'ın ve Türk tarafının uyarıldığını herkes biliyor ve söylüyor. Kıbrıs'ta bir çözümsüzlük halinde, gerek Türk Yunan ilişkilerinin gerekse Türkiye ile AB ilişkilerinin son derece gerginleşeceğini ve Türkiye'nin çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağını bilmeyen yok. IMF erken seçim istiyor. Ekonomik durum büyük medyanın ve IMF çevrelerinin pompalamasına rağmen kötüye gidiyor. Ortadoğu'da yeni bir süreç başlıyor. 11 Eylül'de ABD'ye yapılan saldırı ile ilgili yeni bulgular ve iddialar ortalığı karıştırıyor. Bu yeni iddialar, Bush yönetiminin saldırıyla ilgili önceden bilgi sahibi olduğu ve bu konuda özellikle bir tedbir almadığına ilişkin görüşleri güçlendiriyor. Saldırı sonrası dünyanın dört bir tarafında ABD tarafından girişilen ve girişilmesi planlanan eylem ve faaliyetlerin zaten zayıf olan meşruluğu daha da kuşkulu hale geliyor. Bu ABD hedeflerinin içinde Irak da bulunduğu için bu gelişmeler Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor. Velhasıl, Türkiye'nin ilgilenmesi gereken bunca meselesi varken, Başbakan'ın sağlık sorunlarıyla bu kadar ilgilendiriliyor olmamız bana biraz tuhaf gelmeye başladı. Her zamanki gibi tartışmamız gereken meselelerden uzaklaştırılıyoruz gibi bir durum söz konusu. Gerçeklerden nereye kadar kaçabileceğiz? Ve nereye kadar durumu idare edebileceğiz? İdare edelim derken memleketin idare edilememesi gibi bir durum daha ne kadar sürebilir dersiniz?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |