T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Biz, İsrail ve Filistin

Devletin bir yazarı soruyor: "Birinci Dünya Savaşı'nda Araplar bizi arkamızdan vurmadı mı? Nice terör örgütünün militanları Filistin kamplarında eğitim almadı mı? Kıbrıs meselesine Araplar ve Filistin kayıtsız kalmadı mı? PKK Irak ve Suriye'de barınmadı mı? Bugün de Filistin ve Araplar Kıbrıs Rum tarafının en büyük dostu değil mi?.."

Bir diğeri benzer "gözlemler"den sonra ekliyor:

"Yine de Türkiye, kendisine en kara günlerinde yardım eden İsrail'i küstürme bahasına bugünün mağdurlarına gerekli desteği vermektedir..."

Tüm bunlar "siyasallaşmış, devlet bekası ideolojisine göre ayarlanmış, faydacı bir kana kan" mantığının bir tür ifadesinden başka ne anlama gelir?

Göz göre göre "etnik temizlik provası" yapılan, şiddetin alabildiğine, fütursuzca kullanıldığı bir ülkede olup bitene karşı durmak yerine, mağdurun bir bedel ödediğini hatırlatmak, saldırganın ise can dostumuz olduğu söylemek ne anlama gelir?

Milli analiz dedikleri bu oluyor herhalde...

Etikten, siyasetten, değerden, ilkeden muaf faydacı, çıkarcı, hep kendisine yontan bir bakış. Canı, hayatı, değeri kendi fayda eksenine oturursa anlamı gören bir anlayış...

Aslında bu bakış ve anlayışa fayda ve çıkar eksenli diyebilmek bile güç. Fayda ve çıkar merkezli politikalar bile asgari ahlak, vicdan ve insani değer içerirler...

Aslında tek zihinden üremiş ve dört koldan ve farklı ağızlardan dağıtılıyormuş gibi görüntü veren bu değerlendirmeler, aslında "bir siyasetin, daha doğrusu bir aczin öyküsü"nü de anlatır.

Kürt meselesini, yani kendi iç sorununu, ekonomik, sosyal, politik araçlarla çözemeyen, çözemedikçe asayiş mantığına kilitleyen, dış politikasına tahvil eden ve bugün bu dış politika tarafından sıkıştırılan siyasi bir aczin öyküsüdür bu.

Ortadoğu'da PKK'yı enterne etmek, sınır güvenliği sağlamak iddiasıyla ve insan hakları ihlalleri karşısında muhtemel bir ABD ambargosunu İsrail'den silah alarak delmek amacıyla İsrail ittifakına balıklama dalan Türkiye, bu ittifakın derinliklerinde yüzdükçe ve yüzme iradesini gösterdikçe devlet yazarlarının yaptığı "milli analizler"inin başka türlü olmasını beklenebilir mi?

Evet, sadece ülke içindeki değil, Filistin meselesi de dahil olmak üzere dünyadaki her hadise Türkiye'nin derin resmini çiziyor; dahası Türkiye'yi sağdan sola savuruyor.

Filistin hadisesi Türkiye'nin iki büyük sorununu tekrar gözler önüne serdi:

Türkiye içinde ürettiği yönetim kriziyle, hükümete, siyasi iradeye rağmen sadece İsrail'le yakınlaşmakla kalmıyor; aynı zamanda milli güvenlik devleti uygulamasında, şiddetle ilişkisinde, iç sorunlarını tahvil ettiği dış sorunların bu kez içeriyi kuşatmasıyla İsrailleşiyor...

Güneydoğu meselesi, bu gelişmenin tipik bir örneğidir. Türkiye'nin içeride güvenlik dışı model üretemediği için çözmekten aciz kaldığı bu mesele, sadece sistemi ve karar yapılarını askerileştirmekle, siyasi alanı daraltmakla kalmamıştır. Dış politikaya tahvil edildikçe aynı zamanda ülkenin Batı'yla entegrasyonun önündeki en büyük engellerden birisi haline getirilmiştir. Dahası Türk devletinin Ortadoğu politikasını kökünden etkilemiştir... Türkiye etrafını kuşatan tüm ülkelerle gergin ilişkiler üretmiş, güvenlik şiarını dış politikaya taşımıştır...

Birkaç gün önce yazmıştık; tekrar hatırlatalım 28 Şubat günlerini...

Günlerden bir gün Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir İsrail'e uçmuş bu ülkeyle askeri eğitim anlaşması imzalamıştı. Bu imzayı hükümet sonradan öğrenmiş ve kerhen onaylamak zorunda kalmıştı.

Bu anlaşma sadece devreye göre iki ülke ordusunun ortak eğitimlerini, ortak tatbikatlarını, istihbarat paylaşımlarını sokmamış; aynı zamanda bölgedeki ittifak eksenlerini kökünden etkilemiş ve ABD-İsrail-Türkiye üçgeni kurulmuştu.

Bu üçgen silahlanma konusunda da hızla devreye girmişti.

Bugün sıkça tartışılan 668 milyon dolarlık tank modernizasyonu projesi bunlardan sadece birisidir.

Türkiye, bu projeyle İsrail'in bu projeyi yürüten, başında bir istihbarat görevlisinin bulunduğu IMI adlı kuruluşunu ve bu kuruluşun istihbaratçı, keskin nişancı yetiştiren kontrgerilla eğitim merkezini de finanse etmektedir...

Bugünkü dehşette payı olan aktörlerin parasını ödemektedir...

Şimdi sormak gerekmez mi?

Siyasi ve vicdani bedel ödeyen, herkesten önce sıkılması gereken kimdir acaba?



7 Nisan 2002
Pazar
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED