T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Türkülerden doğan adam

Türkiye onu kendine özgü tarzı, hüzünlü parçaları ve ard arda yaptığı başarılı çıkışlarla tanıdı. Rock'un parlayan yıldızı, Gidiyorum, Talihim Yok Bahtım Kara, Endamın Yeter gibi kendisine ait şarkıların yanısıra, seslendirdiği türkülerle de dillerden düşmedi. Öğretmen olan babasının halk müziği üzerine yoğunlaşması, onun gelecekte yapacağı müziğin rengini belirlemesinde etkili oldu. "Türküler bizim folklorümüzün bir parçası. Tabiî ki bu kültürden yararlanmalıyız diye düşünüyorum. Çünkü türküler bizi evrensel düzlemde çok iyi bir yere götürecektir" diyen Kıraç müzik üzerinde düşüncelerini anlattı.

Rock sanatçılarına baktığımızda şarkı söylemenin dışında yaptıkları işin felsefesiyle de uğraştıklarını, yaşadıkları toplumla ilintili olan işlere imza attıklarını görüyoruz. Rockçuların diğer müzik türlerinde çalışan sanatçılara göre daha donanımlı olmasını neye bağlıyorsunuz ?

O eskidendi galiba. Önceden rock kültürünün siyasi sistemlere, devlete muhalif bir tutumu vardı. Ama şimdi pek öyle değil. Popçularla kıyaslandığında öyle bir kimlik ortaya çıkıyor ama yine de bunun yeterli muhalif bir güç olduğunu söyleyemeyiz. Tabiî ki rock müzisyenleri popçulardan daha farklı; rock dediğinizde biraz daha oturmuş, kimlik sahibi bir müzik türü akla geliyor. Bunu kendi adıma söylemiyorum ama rockçu dendiği vakit insanların zihninde kültür seviyesi biraz daha yüksek kişiler canlanıyor.

Kendinize ait şarkı sözlerini yazarken nelerden besleniyorsunuz?

Şarkılarımı yazarken yaşamın kendisinden esinleniyorum. Genelde yaşadığım şeylerden yola çıkarak şarkı yaparım, oturup fantazi kurarak şarkılarımı yazmam. Şarkı yazmak için bir emelinizin arzunuzun olması gerekir. Herkes aşkı düşünür, aşk şarkısı yapar. Siz de aşkı düşünürsünüz ama kendi bakış açınızla aşk hakkında bir parça yaparsınız. Yani aradaki fark sadece bakış açısı farkıdır. Hayata karşı nerede durduğunuz, yaşanan olaylara nasıl yaklaştığınız önemlidir...

"Gidiyorum", "Talihim Yok Bahtım Kara", "Yalnızlığın Kapıları" gibi parçalarınızda kalbi kırılmış, yalnız, mutsuz bir insanın haykırışı vardı sanki. Tufan Kıraç hep kötü şeyler yaşadığında mı şarkı sözü yazar?

Hayatın iyi şeyleri çok fazla öne çıkardığı söylenemez. Hayat başlı başına karmaşalar, acılar bütünüdür aslında. Bu acıları kabul edip o acıların bir parçası olursunuz veya olmazsınız. Ya da o acıların bir şey için çekildiğini ve günün birinde başka bir şey olacağını düşünüp kendinizi eğitirsiniz. Ben hayatın bir hazırlık dönemi olduğunu düşünüyorum. Sürgündesinizdir bir şekilde, nasıl mutlu olabilirsiniz ki? Kendinizi değiştirip geliştirirsiniz ve bir amaca hazırlarsınız. Öldükten sonra da mutluluğu yakalama şansına sahip olursunuz. Şarkılarımın hüzünlü olduğunu kabul ediyorum ama özünde ferah parçalardır hepsi. Körü körüne "biraz hüzünlenelim" diye şarkılar yapmıyorum. Kendimi dünyada sürgünde hissetiğim, bir özlem çektiğim için yapıyorum.

Türkiye'de rock müziğinin son yıllarda gruplar yerine Haluk Levent, Teoman gibi markalaşmış isimlerle çıkış yaptığını görüyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Bütün dünyada aynı problem yaşanıyor. Artık dünyada sosyalleşmekten ziyade bireysel yaşam daha fazla özendiriliyor. Dünya devletleri tarafından bireysel yaşam özendiriliyor. Çünkü insanlar sosyalleşirlerse kitle örgütleriyle büyük bir güç haline gelip, hayata devlete ve topluma dair şeyler konuşmaya başlar ki, bu da büyük bir problem doğurur. Bu yaklaşım müziğe bile yansıdı. Eskiden gençler birlikte hareket etmekten hoşlanıyorlardı, artık birlikte birşeyler yapmak yerine evde chat yaparak iletişim kurmayı tercih ediyorlar. Böylelikle varolan sistemde kimse tehlikeli olamıyor ve sistem kendi otokontrol mekanizmasını sağlamış oluyor.

Albümlerinizde türkülere geniş bir yer verdiniz ama Türkiye sizi kendi parçalarınızla tanıdı. Dinleyicilerinizin Kıraç'ın kendisini daha çok tercih ettiğini söyleyebilir miyiz?

Evet şarkılarımı seviyorlar. Ben bundan mutluyum ama yorumladığım türküleri de seviyorlar. Dinleyicilerim türküleri sevdiklerini hep belirtiyorlar. Toplumun müzisyenlerin kendi parçalarını duymak istediğini biliyorum. Tabiî ki türküler dışında sizin de söylemeniz gereken bir şeyler olması lazım. Söylediğim şarkıların çoğu romantik ve gerçekte yaşanması gereken, dürüst ve temiz sevda şarkıları... İnsanlar bu temizliği arıyorlar, buldukları zaman da doğal olarak sahip çıkıyorlar ve kucaklıyorlar. Elbette albümlerimde türkülere hep yer vereceğim çünkü insanlar türkülerin değerini ileride anlayacak. Türküler bizi evrensel kültüre taşıyabilir. "Eşeği saldım çayıra" veya bir "Karahisar"la dünyada çok daha iyi tanınabilirsiniz.

En çok hangi bölgenin türkülerini kendinize daha yakın hissediyorsunuz?

Bütün Anadolu'yu severim ama sonuçta doğduğum yerler benim üzerimde daha etkilidir. Özellikle Maraş ve Tahtalı Dağları'nın benim için ayrı bir yeri vardır. Ben bir yörüğüm ve bu durumda yörük türkülerini daha çok tercih ediyorum.

TÜRKÜLERİ BİZDEN KISKANIYORLAR

Hedefine doğru güzel adımlarla ilerlediğini düşünen Kıraç daha yapmak istediği pekçok önemli çalışma olduğunu söylüyor. Senaryo, film, sinema ve türküler üzerinde projeleri olduğunu belirten Kıraç, halk müziği sanatçılarının türkülerin rock tarzında yorumlanmasını eleştirmelerini şöyle niteliyor: "Halk müziği sanatçılarının başka türlerde müzik yapan sanatçıların türküleri seslendirmesini istememesinin nedeni, onların kendi materyalleri ellerinden gidiyormuş hissine kapılmalarından kaynaklanıyor. Çünkü türkü söyleyerek para ve şöhret kazanmışlar. Türküleri sahiplenmelerini ve sadece onlar doğrusunu söylüyormuş gibi davranmalarını tehlikeli buluyorum. Yani biz türküleri kötü söylüyormuşuz, onlar doğrusunu söylüyormuş gibi bir tutum sergiliyorlar ki, bu yanlış bir davranış. Çünkü onlar da türkülerin sonradan derlenmiş, düzenlenmiş şeklini söylüyor. Türküyü bağlamayla söylüyorsun diye gerçeğini söylediğin anlamına gelmez. Babam gördüğüm en iyi folklor uzmanıydı, türkülere büyük bir merakı vardı. Ağıtlar türkülerin çıkış noktalarından birisi. Babamın köyüne gittiğimde çocuğu ölen bir ananın evladına yaktığı ağıda şahit olmuştum. Ağıt yapan bu kadına saygı duyarsınız ama siz onun gibi asla söyleyemezsiniz. Çünkü ağıt yakan kadın o kültürün içindedir. Büyük şehirlerde türkü söyleyen insanlar sadece o kadına öykünüyorlar."

"Bu ülkede bale sevilmiyor kardeşim!"

Türküleri hissederek, kendinden bir şeyler katarak yorumladığını söyleyen Kıraç, devletin popüler kültür politikasının olması gerektiğini savunuyor. Son yıllarda Türk kültürüyle bağlantılı şarkılar yaptıkları için rock müzisyenlerinin önünün açıldığını belirten Kıraç, devletin klasik müzik üzerinde izlediği politikanın yanlış olduğunu belirtiyor: "Jazz ve klasik müziğin toplum nezdinde tutmaması normal aslında. Ben de Orta Avrupa bestecilerini sevmiyorum. Mozart'a saygı duyarım, deha ötesi bir müzisyendir ama müziği bizim için çok da cezbedici bir müzik değil. Fakat Korsakov ve Ravel'in müziği bize çok daha ilginç ve anlaşılır geliyor. Çünkü müzikleri bizim kültürümüze daha yakın. Sokaktaki adam Mozart'ın 40. senfonisini bilmez ama konserlerine gitmemesine rağmen Rodrigo'nun gitar konçertosunu bilir. İnsanlar Brahms'ın Macar danslarını sever ama bu ülkede bale sevilmiyor kardeşim! Klasik müzikte halkın sevmeyeceği parçalar öne çıkarılmaya çalışılıyor. Bizim kültürümüze yakın parçalara daha çok yer verilirse o zaman klasik müzik dinlenir."


HAVVA SETENAY İLHAN

 
Yazarlar Birliği Ödülleri sahiplerini buldu
Türkiye Yazarlar Birliği "2001 Yılı Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri" Birliğin Sultanahmet'teki merkezinde düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi.
GENÇLERE ÜCRETSİZ KURS
Çukurova Üniversitesi'nde (Ç.Ü.) Kültür Müdürlüğü'nün, öğrencilerin zamanlarını değerlendirmek ve yeteneklerini geliştirmek için açtığı kurslara büyük ilgi gösterildiği bildirildi. Ç.Ü Kültür Müdürü Mustafa Kömürcü, yaptığı açıklamada, müzik, resim, halk oyunları, fotoğrafçılık, tiyatro, süsleme ve deri el sanatları gibi çeşitli alanlarda kaynakları ölçüsünde 17 kurs açtıklarını söyledi. Başarılı olan öğrencilere sertifikaların verilen kurslara yaklaşık 2 bin öğrenci katılıyor.
Anne Frank sergisi 'nedensiz' iptal edildi
İstanbul Hollanda Başkonsolosluğu'nun işbirliği ile İstanbul Karaköy'deki Schneidertempel Sanat Merkezi'nde 9 Nisan'da açılacağı açıklanan "Anne Frank Günümüz İçin Bir Tarih" adını taşıyan sergi iptal edildi. Amacı, Anne Frank'a ait belge ve bilgiler ışında sosyal önyargı, ayrımcılık, ırkçılık ve baskıya karşı durmanın yanısıra dünya insanına kendinden farklı olanı kabul etmeyi öğretmek olarak açıklanan serginin iptal nedeni açıklanmadı. Ancak Yahudiler'in simge olarak bayraklaştırdığı Anne Frank'in şimdi İsrail hükümeti tarafından Filistinliler'e yapılanlardan duyulan utanç ve gösterilecek tepki nedeniyle iptal edildiği sanılıyor.
Baharda Türk Edebiyatı
Geçen ay, basında tartışma yaratan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın siyasî yazıları, Beşir Ayvazoğlu'nun bu ayki Türk Edebiyatı dergisindeki makalesinde konu ediliyor. Bu makalede yer alan Tanpınar'ın Yahya Kemal hakkında yaptığı bir radyo konuşması, Türk basınında ilk defa olarak yayınlanıyor. Dergide bu ay Kütahya'nın kültür adamı Ahmet Yakuboğlu ve şâir Bekir Sıtkı Erdoğan'la yapılmış birer röportaj da bulunuyor. Ayrıca kaybettiğimiz sanatçı Barış Manço'ya halkın gösterdiği büyük sevginin sebepleri üzerinde duruluyor. İrtibat tel: 0 212 526 16 15
Türkiye Çocuk artık VCD'li
Türkiye Çocuk dergisi VCD serisine başlıyor. 21 yıldır çocuk yayıncılığı yapan dergi, bu aydan itibaren okuyucularına VCD armağan ediyor. Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuğcu'nun eserlerinin yanısıra Gürbüz Azak'ın Deli Balta dizisi ve çizgi filmlerinden oluşan VCD'ler Türkiye Çocuk okuyucularının olacak. Bir kalem de hediye eden derginin ilk VCD'si, Ömer Seyfettin'in unutulmaz eseri olan Kaşağı.Bilgi tel: 0 212 454 25 17
7 Nisan 2002
Pazar
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED