|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Olup bitenler Türkiye'de değil de, uzak ve ıssız bir Okyanus adasında geçse, biz de güleriz.. Ama burası, bizim ülkemiz.. Güldüğümüz zaman, ağlanacak halimize gülmüş oluyoruz.. Belki de, durum bizlere yansıtıldığı kadar trajik ve komik değil.. Ama neticede "medyatik bir dünya" bu.. İnsanlar herşeyi gözleriyle görmüyor ki.. Kendilerine, medyanın sunduğu biçimi ile algılıyorlar dünyayı.. Başbakanımız Ecevit'in serüvenleri, gerçekten Nasreddin Hoca'lık veya Aziz Nesin'lik olmaya başlamadı mı? Ağzından çıkan her cümle için, birkaç saat sonra "düzeltme" veya "açıklama" yapılmıyor mu? Son olayı, yine medyadan öğrendik.. Önce Bitlis'teki askeri garnizon gazinosunda verilen akşam yemeğinde, "Kürtçe türküler söylendi" diye bir haber geldi.. Milliyet de bunu "Mehmetçik'ten Kürtçe türkü" diye manşet haber yaptı.. Ertesi gün, Ankara'da bulunan ve Avrupa Birliği'nin dönem başkanlığını alacak olan Danimarka Başbakanı Rasmussen, Türkiye'deki insan hakları ve Kürtçe konusunda, Başbakan Ecevit'e sorular yöneltti.. Ecevit de Milliyet'in manşetini gösterip, "Bizde askeri mekanlarda bile Kürtçe türkü söylenebiliyor" dedi.. Ve o sırada, Bitlis Valisi Uğur Boran, şu açıklamayı yapıyordu.. -Söz konusu gecede çekilen video kasetlerinin valiliğimizce incelenmesi sonucunda, potpuri bölümünde Azeri bir parça okunduğu saptanmıştır. Söz konusu yemekte, hiçbir şekilde Kürtçe türkü okunmamış olup, Bitlis Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı tarafından askeri gazinoda verilen yemekte, asker sanatçılar tarafından Türk Halk ve Sanat Müziği dallarında parçalar okunmuştur.. Durum böyle.. Gelin çıkın işin içinden.. Şimdi Ecevit ne duruma düştü?.. Devletin Valisi "Bitlis'te askeri gazinoda Kürtçe Türkü okundu" haberini görünce, telaş içinde düzeltme yapıyor. Devletin Başbakanı ise, gazete haberini görünce, Kürtçe diye bir sorun olmadığını kanıtlamak için, bu haberi Danimarka Başbakanı'na gösteriyor.. İşin özünde, Ecevit'in bu haberden mutluluk duyup, bunu Avrupa Birliği'nden önemli bir konuğa göstermesi, doğrudur.. Ama, ya haber doğru değildir, ya da, Ecevit'in Başbakanı olduğu devlet, böyle haberlerden mutlu olmamaktadır. Peki, insan neden politikaya girer? Neden başbakan olur? İşte, bu tutarsızlıkları yok etmek için.. Tasarladığı vizyonu, ülkesinin sosyo-politik yaşamına yansıtmak için.. Ama Ecevit'in ne yazık ki, yaşı ve fiziki durumu buna uygun değil.. Ayrıca yaşı uygunken de, bir "vizyon"u olduğunu söylemek kolay değil.. Voltaire'in (1694-1778) "Candide"ini okuyanlar bilir.. Saf ve temiz bir gençtir Candide.. Bu yüzden başına gelmeyen iş kalmaz.. Zaten "Candid", Latince'de "Beyaz", "Temiz" anlamına gelirmiş.. Roma'da Senato'ya aday olanlar, farkedilmek ve temiz olduklarını göstermek için, bembeyaz tünikler giyerek, kentte dolaşırlarmış.. Bizim Ecevit'imizin lakabı "Kara Oğlan" olsa bile, şu anda, "yaşanılan bir romanın Candide'i gibi" serüvenlerin kahramanı konumunda.. Ama Bitlis ve Ankara mahreçli haberleri, Voltaire yazmıyor ki..
ŞAKA
Çarşaftan RTÜK'e..
Ahmet Necdet Sezer'in somyası, çarşafı, hamamı, perdesiyle uğraşanların telaşı anlaşıldı.. Meğer Sezer'in veto ettiği RTÜK Yasası, yeniden TBMM'ye geliyormuş.. Bu durumda, çarşafla falan uğraşmakta haklı muhteremler.. Çünkü yasaları ne kadar delerlerse delsinler, sonunda mutlaka bir şekilde, çarşafa dolanıyorlar..
DEĞİŞTİ Mİ ACABA?
Yılmaz'ın mumu, RTÜK'e kadar mı yanar?
Bu ANAP'ın ve Mesut Yılmaz'ın, gerçekten değiştiğine, yürekten inanmak isteyenlerdeniz.. Mesut Yılmaz'ın özellikle son dönemde Avrupa Birliği üyeliği için yaptığı yürekli çıkışları destekledik.. Ama, şimdi bakıyoruz, ANAP grup sözcüleri, geçen yıl Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen ve kamuoyunda çok tartışılan "RTÜK Yasası"nı, eskisinin tıpkısı olarak, salı günü TBMM'ye getireceklerini açıklıyorlar.. Acaba Mesut Yılmaz'ın hayal ettiği Avrupa Birliği, medya tekellerinin siyasi iktidarla anlaşıp, devletin pastasını paylaştıkları bir düzeni mi öngörüyor? Can Ataklı'ya, "Bana yaltaklanmak için yazar susturan medya patronları, halk tarafından tirajları azaltılarak cezalandırılacak" diyen Mesut Yılmaz'a yine ne oldu? 40 yıllık Yani, gerçekten Kâni olamaz mı? Pişirip pişirip, aynı kokuşmuş yemeği toplumun önüne getiren siyaset lokantasının ahçısı, hangi özgür Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne taşıyacak ve buna kim inanacak? Mesut Yılmaz'ın mumu, ille de, RTÜK'e kadar mı yanmalıdır?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |