|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Artık bu ülkede de kentler gitgide birbirine daha çok benzemeye, aralarındaki farklar, farkların doğurduğu belirgin çizgiler ortadan kalkmaya başlıyor. Bir kenti o kent yapan en temeldeki özellik, onun coğrafî konumu, bu konumdan hasıl olan iklim özellikleri ve dolayısıyla bitki örtüsü, o iklime mahsus meyvalar, o iklimin gerektirdiği hayat tarzı, en temelde yatan karakteristiği belki ediyor. Ama o karakteristik de, sanıyorum, gide gide belirsiz hale geliyor. Çünkü artık insanlar iklime ram olarak yaşamayı değil, fakat iklimi kendilerine ram etmeyi hedefliyor. Böylece bir Maraş'ın Isparta'dan veya Konya'nın Bursa'dan, ilah. farklı yanları silinmeye yüz tutuyor. Hele de kültürel yaşantı göz önüne alındığında, farklılıkların daha da silikleştiğini gözlemlemek mümkün hale geliyor. Maraş'ı Maraş yapan en temel özelliği, kendi payıma, onun kendine yeterliği olarak öngörüyordum. Bu kendine yetme hali onun yıllık zahire tedarikinde en göze çarpan özellik olarak beliriyordu. Oysa şimdi insanlar yavaş yavaş yıllık zahire tedarikinden vazgeçmeye meylediyor. Çoğu kimse, mesela tarhana yapmayı ihmal ediyor. Bunun iki temel sebebinden biri, artık toprak damlı evlerin inşa edilmemesiyse, öteki de, insanları tarhana yapma külfetini ihtiyar etmekten caydıran tarhana imalathanelerinin ortaya çıkmasıdır. Bu iki sebep de, ayrıca kendi içlerinde birbiriyle karşılıklı bağlantı içinde bulunuyor. Kitle iletişim araçlarının meydana getirdiği amorf kalabalıklar da, her kentin kendine özgü insan tipinin ortadan kalkmasına, bunun yerine birörnek insanların kaim olmasına yol açıyor. Konya'nın, Maraş'ın, Urfa'nın, Isparta'nın, Erzurum'un, Eskişehir'in, Amasya'nın, Yozgat'ın, Van'ın, Ankara'nın insanları ortak kültürel kodlarda buluşuyor. Bir kentin insanını ötekinden tefrik edebileceğimiz farklılıkları bir bakışta görebilmek, hissedebilmek artık imkânsız hale gelmiştir. Kentlerin farklı şiveleri bile siliniyor. O kentin insanları, o kentin şivesini artık ancak kendi özel ve mahrem hayatında kullanıyor. Bir süre sonra onun da unutulacağı tahmin edilebilir. Zaman zaman çıkan zuhuratlarda şu veya bu yöremizde katıldığımız sohbet toplantılarında bize yöneltilen soruların bile nerdeyse ortak hale geldiğini görüyoruz. Bu durum da, insanların artık kelimenin eksiksiz anlamıyla amorf hale geldiğinin işareti olarak kabul edilebilir. Elbette, bu durumun karşı yanında, sorunların da ortaklaşa bir karakter ihraz etmiş olması gerçeğini görebiliriz. Soruların, sorunların bunca ortaklaşa karaktere sahip olması belli bir beklentinin de önünü açıyor. O da, farklılaşma talebinin de, bu aynı amorf özelliğin içinden neşet edeceğine dair gerçeklik. İnsanlar hiç bir zaman, sürgit birbirleriyle tıpatıp bir benzerlik içinde bulunmaktan hoşlanmazlar. Birörnek kılık kıyafet, birörnek düşünme kalıbı, birörnek hayat tarzı, gecikmeden çekilmez hale gelir. İnsanlar o noktada yenilenmeyi, yenileşmeyi beklemeye, bunun imkânlarını araştırmaya başlar. Kendi farklarını, başkasına bile olmasa, kendi kendine göstermek ve kendini öylece kanıtlamak ister.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |