T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Şeref ve Hamza

49. Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonası'na, FILA tarafından yapılan yeni düzenlemeler nedeniyle Nazmi Avluca gibi dünya çapında bir değer "kadro" dışı kaldı.

Şeref Eroğlu ile Hamza Yerlikaya ise sıkletlerinde birincilik kürsülerine çıktılar. Çeşitli aktarmalar yüzünden tam 16 saat süren yolculuk yöneticilerle gazetecileri adeta "haşat" etti ama, Hamza ile Şeref ayakta kaldılar ve şampiyonlukların en değerli olanlarından birinde altın madalyaları yakaladılar.

Geçen yılın Aralık ayında Yunanistan'ın Patras kentinde düzenlenen Dünya Şampiyonası'nda diğer güreşçilerimizle birlikte bu iki kahraman sporcumuz da sonuç alamamışlardı. Seinojoki'ye gelmeden önce Şeref için "Ciğerleri parça-parça oldu" şeklinde iddialar öne sürenler bile vardı. İşte Eroğlu, kendisine sürülmek istenen lekeyi unutmamış, Seinojoki'de öylesine usta maçlar attı ki, Kürsü'ye çıktığında "Benim için ciğerleri artık işe yaramaz, diyenlere kazandığım bu altın madalyayla en güzel cevabı vermiş oldum" dedi.

Beşinci defa Avrupa Şampiyonu olduğunu vurgulamak için sağ elinin parmaklarını açarak minderlerde Türk Bayrağı ile tur atan Eroğlu, bu dalda Hamza Yerlikaya'nın rekorunu da egale etmişti ama yaklaşık olarak yarım saat sonra "Asrın Güreşçisi" Hamza Yerlikaya, 4 ay kadar önce Patras'ta Dünya Şampiyonluğu kazanan İsveçli güreşçiyi eze-eze yenerek bir adım daha öne çıktı.

Bugüne kadar Avrupa Şampiyonaları'nda 20 altın kazandık, bunların onbiri'ni bu delikanlılar sağladılar. Rusla kapışmadan önce salonda Şeref'le konuştuk. Rus ekibinin başına Sapunov'un geçtiğini belirten Şeref, "Şimdi bu hoca benim güreş tarzımı rakibim Semonov'a anlatmıştır" dediğinde O'na şu cevabı verdim: "Güreş gibi dinamizim isteyen bir spor dalında 65 yaşında antrenör olmaz. Senin mücadele stilini, tekniğini rakibine istediği kadar anlatsın. Belki sen, değişik bir teknik izleyerek bu cendereden kurtulursun." Şeref Eroğlu, Rus önünde güreş tarzını değiştirerek galibiyete ulaştı. Antrenör Sapunov, kaybetmiş olmanın acısıyla sağa-sola ithamlarda bulundu ama artık atı alan Üsküdar'a geçmişti.

Halen minderlerde mücadele eden yeryüzündeki en çok altın madalyalı güreşçi olan Hamza Yerlikaya da fırtına gibiydi. Onlar birincilik kürsülerine çıktıklarında antrenör Sapunov, "Bükemediğin bileği öp" deyimine uygun olarak "Bugün 5 sıklette final yapıldı, Türkler 2 değil, 4 sıklette altın madalya aldılar. Rus takımında da Türk asıllı 2 güreşçi bulunuyor" dedi.

Kişi başına 25 bin Amerikan Doları'nın düştüğü Finlandiya'nın nüfusu sadece 5.5 milyon ama dünyanın en iyi asfalt makinalarını, telefonunu, hatta gemilerini üretiyor. Türkiye'mizdeki yönetime aşırı şekilde ters bakıyorlar, "İnsan Hakları" diye tutturmuşlar. Final maçları sırasında Türkler bir tribünde kenetlendiler. Teşvik ve zafer çığlıklarıyla şampiyona bambaşka bir havaya büründü. Güreşte sıkletler 8'den 7'ye inmişti, bizlere yönelik bakışlar tersdi ama bu zinciri bir süre için dahi olsa sporcularımız kırmışlardı.

Varolsunlar!..

BÜYÜKELÇİ

Avrupa Şampiyonası'nda Fin Büyükelçimiz yoktu. Doğrusu bu bir kayıptı. Kafilede bulunan güreşsever 5 milletvekili bu durumu protesto ettiler. Son gün Elçilik Müsteşarı Renan Şekeroğlu, yanımıza geldi, kafile ile ilgilendi. O'na "Sizin adaşınız Ziya Gökalp'i etkiledi" dediğimde "Evet, Ernest Roman" cevabını verdi.

BAYANLAR

Önümüzde bir Dünya Şampiyonası var. Bayan güreşçilerimizin çok çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını biliyoruz ama sonuç alamamaları üzücü. Milli Takım'dan sorumlu olan antrenörler artık ekibi "Ahbabları ayırmayalım" anlayışıyla değil, madalya üzerine kurmalıdırlar. Bayanlarda bütün güreşçilerimiz bir sıklet üsteydiler. Kilo düşmekten korkmamalılar.

VE BİR ANI...

Kafile mensupları arasında yer alan Doç.Dr. Ramazan Savranbaşı, şu anısını anlattı: "1970 yılında İzmir'de Yaşar Doğu Turnuvaları'nın ilki düzenlenmişti. Salona girdim ve Ali Ağabey'e (beni kasdediyordu) üç metre yakından baktım. Ertesi gün okulda O'nunla ilgili konuşulurken söze karışarak "Bu yazarı ben dün 3 metre yakından gördüm" diyerek övündüm. 1982 yılında Varna'da antrenör kursu düzenlenmişti. Güreşi bırakan Salih Bora, sigara içerek artık minderlere çıkmayacağını vurguluyordu. Gece Salih'e, Ali Ağabey'in "Asrımızın Koca Yusufları" adlı kitabını verdim. Sabaha kadar uyumayıp okumuş. Kahvaltı sırasında bu kitabı masaya atarak "Ali Ağabey kanıma girdi, Asrımızın Koca Yusufları'nı okurken sanki ben de onlarla güreşiyordum, Los Angeles Olimpiyadları'na kadar minderlerden ayrılmayacağım" dedi. Bir kere daha Dünya İkincisi oldu... Savranbaşı'nın bu anlattıklarına ben bir ilave yapmadım. Savranbaşı, ayrıca bana her gün mektup yazar, bunları göndermeyip sabahları yırtarmış. Sayılarının 6 yüzü geçtiğini de ekledi.


17 Nisan 2002
Çarşamba
 
ALİ GÜMÜŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED