T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

'Biraz Hz. Fatıma biraz Mary Wollstonecraft'

Hikayelerini yazdığı başörtülü gençleri "Benim kahramanlarım hiçbir şeyi hazır bulmayan, cevapları güç elde edilebilir soruları olan zor kişiliklerdir çoğunlukla. Bir geçiş alanının insanları, sahnenin dışına itilmek istenen dirençli kahramanlar... Bu kişilik aslında bir prototip. Sorumlu, bu nedenle sorunlu. Düşünen, bu nedenle kafası karışık. Özgürlüğüne düşkün, bu nedenle belki dağınık. Onda hem Hazreti Fatıma'dan hem Mary Wollstonecraft'tan izler bulabilirsiniz." diye tanımlayan Cihan Aktaş'a yönettiğimiz sorularla kendi kuşağından 2000'li yıllardaki başörtülü gençlere bakmasını istedik.

Siz başörtüsü sorunu üzerine kitaplar yazmış bir yazarsınız. 2000'li yıllarda yaşanan başörtüsü sorunu ve gençlerin mücadelesi nasıl görünüyor. Geçmişten bu yana dağişen ne var acaba?

Kuşkusuz içinde yaşadığımız dönem çok önemli değişimlere sahne oluyor. Tabii değişim derken, değişimlerin ille de olumlu ya da olumsuz olduğunu düşünmemiz şart değil. Başörtüsü eşittir cehalet şeklinde bir dayatma artık kimseye inandırıcı gelmiyor bir kere. Siz doğru olanı bilemezsiniz, sizin adınıza doğru olana biz karar veririz diye yükselen buyurgan bir ses var; bu ataerkil ama her açıdan 'ata' olamayan ses de artık geniş kesimlerce sorgulanıyor. Başörtüsünün özel alana ait olduğu yargısı ya da 'siyasal simge' bağlamındaki suçlamalar da sorgulanabilir bir nitelik kazanmakta. Kadınlar açısından bakarsak, dindar kadınların bütün eleştirel karşı görüşlere rağmen kamusal alana çıktığı bir süreç, hem laikçi paradigmanın hem de din adına ileri sürülegelmiş tek cinsli yaşama stilinin retoriklerini sarsmıştır.

Sizin kuşak sert dille, başörtülü yeni kuşağı çeşitli nedenlerden dolayı eleştiriyor. Siz bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?. İslami gençlik neler yapıyor, neler yaşanıyor?

"Gençlik" açısından bakınca İslami gençliği içinde yaşadığı toplumun gençliğinden bıçakla keser gibi ayıramazsınız. Belki gençlik olgusunu tartışmak gerek. 'Gençlik' artık insan ömrününün tüketim ideolojisi tarafından çekiştirerek ısrarla uzatılan, kutsallaştırılan bir dilimini teşkil ediyor. Altı çizilen gençlik sorunları bu uzun zaman dilimiyle de ilgili gibi geliyor bana. Hayat bir insan ömrünün safhalarını çok çabuk eskiten bir hızla ilerliyor. Hikaye yazdığım için belki empatiye çok önem veriyorum ya da empatiye önem verdiğim için hikaye yazıyorum. Her oluşum ve olgu kendi ertesinin kavramlarını ve zeminini de türetiyor. Burada diyalektik bir süreç sözkonusu. Kuşak olarak biz aşırı ölçüde toplumcuyduk, bireyi cemaat içinde gözardı eden söylemlerin etkisi altındaydık. Geçen yıllar içinde alaşılagelmiş cemaat örgülerinde bile bir değişme oldu. Şimdiki gençler belki bizlerin duruşundaki aşırılıklara bir tepki olarak bireyliklerini vurgulama çabası içindeler. Onları toplumsal konulara duyarsız ve bencil olmakla suçlayabiliriz ama siyasetin olsun sanatın olsun gözden düşürüldüğü bir dönemin çocukları kendilerini ifade etmenin sıkıntılarını yaşıyorlar, diye de düşünebiliriz.

80'li yıllarda, üniversiteli başörtülü kızların, kırılgan, anlaşılamamış ve kendi dünyaları içinde sıkışmış kalmış yaralı kızların öykülerini yazdınız. Bugünkü gençlerin yaşadıklarından nasıl bir öykü çıkar dersiniz?

Benim kahramanlarım hiçbir şeyi hazır bulmayan, cevapları güç elde edilebilir soruları olan zor kişiliklerdir çoğunlukla. Bir geçiş alanının insanları, sahnenin dışına itilmek istenen dirençli kahramanlar... Bu kişilik aslında bir prototip. Sorumlu, bu nedenle sorunlu. Düşünen, bu nedenle kafası karışık. Özgürlüğüne düşkün, bu nedenle belki dağınık. Onda hem Hazreti Fatıma'dan, hem de kadın hakları savunucularından Mary Wollstonecraft'tan izler bulabilirsiniz. Belki kendi kuşağımın olduğu şekilde püriten görünmeseler de gençler kendi dindarlık tarzlarını oluşturuyorlar. Kız ya da erkek, gençlerin öykülerini kendi öykü alanımın dışında tutmuyorum. Sonuçta benim de üniversite imtihanlarına hazırlanan bir kızım var.

Son soru son kitabınızla ilgili. Bacı'dan Bayan'a toplatıldığı halde aydınlardan hiç tepki gelmedi. Bu tepkisizliği nasıl yorumlayacasınız?

Kitabımın yasaklanmasına tepki gösteren aydınlar olmadı değil ama yasaklanan diğer kitaplara gösterilen seviyede bir tepki olmadı. Herhangi bir yazar kurumunun tepkisinden de haberdar değilim ama fikir özgürlüğü konusunda duyarlı kesimler tepkiler veriyorlar. Bütün bu tepki ya da tepkisizlik biçimlerinin ne anlama geldiğini bilecek kadar yazı hayatının içindeyim. Gündem çok hızlı değişiyor ve benim toplatılan kitabım bir sürü başlıktan yalnızca biri. Şu günlerde Türk aydınları Filistin konusundaki tepkileriyle değerlendirmeli bence. Tabii mesela Jean-Paul Sartre yaşasaydı kitabımın yasaklanması ta Paris'ten onun dikkatini çekebilirdi. Ayrıca aydın diye saf bir bloktan da söz edemeyiz gibi geliyor bana. Hem benim kitabımın başına gelenler uzun yıllar yazı yazmış olduğum gazetelerde belli bir yer bulabildi. Hiç bir şekilde seslerini duyurma şansı olmayan fikir suçu mağdurlarını hatırlayarak bu durumu anlamlandırmayı tercih ediyorum. Her görüşten insan düşüncelerini özgürce dile getirebilmeli, önemli olan bu.

Ayşe OLGUN

 
Afife Jale Ödülleri verildi
Türkiye'nin ilk Müslüman kadın tiyatro oyuncusu Afife Jale anısına Yapı Kredi Sigorta tarafından bu yıl 6'ıncısı düzenlenen Afife Tiyatro Ödülleri, törenle sahiplerini buldu.
Şüpheli "Kayıp Halka" aranıyor!
11 Eylül sonrası kitaplarına bir yenisi daha eklendi: Kayıp "Halka". Dünya tarihinde bir 'milat' işlevi göreceği iddia edilen 11 Eylül'e ilişkin makaleler, belgeler ve iddiaları içeren kitabın derlemesi Halil Dalmaz tarafından yapılmış. Kim Yayınları'nca yayımlanan ve 11 Eylül, Şüpheler, CIA, Petrol, Kimin Yararına, İsrail, Afyon ve Usame Bin Laden olarak yedi bölümden oluşan kitapta, yabancı yazarların kaleminden birçok makaleye yer veriliyor. Dünya basınının önemli kalemlerinin makalelerinin çevirisinin yapıldığı kitapta, Indipendent'dan Robert Fisk'in 11 Eylül'ün zanlılarından Muhammet Atta'nın valizinde bulunduğu iddia edilen mektupla ilgili 'Bunu hangi Müslüman yazar ki?' başlıklı makalesine ve M. C. Ruppert'la CIA'in Wall Street bağlantıları üzerine yapılmış bir röportaja da yer veriliyor. Afganistan'ın stratejik önemi, petrol, petrol boru hattı, afyon ve Taliban yönetimi gibi çeşitli nedenlerle Afganistan'ın hedef haline gelmesi, 11 Eylül zanlılarının Amerika'da eğitim görmesi, bundan kâr elde eden şirketlerin varlığı gibi olayın ardındaki halkaları inceleyen kitap, tüm bu iddialar ve belgeler ışığında son kayıp halkayı bağlamayı okura bırakıyor.
FMV'DEN HİLMİ RİT'E ONUR ÖDÜLÜ
1942 yılından beri sayısız eser besteleyen ve Münir Nurettin Selçuk'la birçok ortak esere imza atan besteci Hilmi Rit'e Fevziye Mektepleri Vakfı tarafından onur ödülü veriliyor. 60 yıllık sanat yaşamına sayısız eserler sığdıran Hilmi Rit için FMV yarın akşam özel bir gece düzenliyor. Rit'e onur ödülü verilecek olan gecede, Türk Müziği'nin birçok değerli sanatçısı da sahne alacak. Gecede Mehmet Güntekin, Eda Karaytuğ ve Mehmet Güntekin Türk müziğinden unutulmaz eserler sunarken onlara kanunda Hilmi Rit ile kemençede Derya Türkan eşlik edecek. Hilmi Rit onuruna düzenlenen gecede kanunu ile bir de dinleti verecek. 'Sanata ve sanatçıya saygı' temasıyla organize edilen program, yarın akşam saat: 20:00'de Fevziye Mektepleri Vakfı Özel Işık Lisesi Sanat Galerisi'nde gerçekleştirilecek. İrtibat için Tel: 0 212 2755975
17 Nisan 2002
Çarşamba
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED