|
|
|
|
Bugün, genç gazeteci arkadaşlarıma biraz öğüt, biraz sitem ve biraz da kabul ederlerse ufak bir gazetecilik dersi vermek için yazıyorum. Küçük bir anımı aktarıyorum. Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Polat dönemi. Önemli bir durum var. Haberi almak için çırpınıp duruyorum. Telefona yapıştım ve Hasan Polat'la konuşacağım. Ancak, tecrübem ve pozisyonum böylesine ünlü ve saygılı kişiye nasıl ulaşılacağına yetmiyor. Benim heyecanımı o zaman ki müdürüm Necmi Tanyolaç anladı ve yanıma geldi: "Bekir, bu iş telefonla olmaz, biraz da Hasan Polat'a saygısızlık olur" dedi ve bana "Hazırlan birlikte gidelim, hem seni tanıştırmış olurum, hem de haberini daha ciddi yapmış olursun" dersini verdi. O günden sonra Hasan Polat benim bütün röportaj ve haber almama saygı gösterdi. Bunları neden yazdım. Geçtiğimiz hafta yaşadığım bir olay şöyle. Türk futbolunun efsane isimlerinden Lefter hakkında bir haber okudum. Hastalığından bahsederek, "Büyükada'da yalnız yaşayan, kimsesi olmayan, kötü günler geçiren Lefter" diye. Bugünlerde Dünya Kupası'na eski görüntüler çok yer veriliyor. Lefter'in attığı goller gösteriliyor. Halit Kıvanç sesi kısılana kadar Lefter'in gollerini anlatıyor. Gittim araştırdım. Karısı şöyle anlattı: "Genç bir gazeteci röportaj yapmak istemiş. Kendisine ameliyat olduğunu ve ileri bir tarihte olursa iyi olur" demiş. Ve o genç oturmuş kafasına göre yazmış. Müdürü de sayfaya koymuş. Halbuki Lefter, eşi, iki çocuğu ve torunları Özlem, Özcan'la öyle mutlu ki... Genç gazeteci ve müdürü. Bugünkü dersimiz bu...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |