|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sözüm ona 'düşünce üreten' kuruluşun adı, kısaca 'Demokrasi Vakfı' diye çevirebileceğimiz 'National Endowment for Democracy'... İlgi alanına "Amerika'nın arka bahçesi" sayılan Venezuela da giriyor; bu ilgisini 'Cumhuriyetçi Enstitü' adını taşıyan yan kuruluşu eliyle gösteriyor... Geçen ay, enstitünün Venezuelalı misafir sayısında birdenbire bir artış yaşandı, yönetimle temaslar da sıklaştı... Hugo Chavez'i deviren askerî darbe sonrasında ise gerçek ortaya çıktı: 'Cumhuriyetçi Enstitü'nün Washington'a dâvet ettiği gruplar darbeye teşvik edilmiş... New York Times, dün, birinci sayfasından, "Bush yönetimi darbeci Venezuelalılar ile görüştü" haberini verdi. Habere göre, Venezuela'dan dâvet edilenler dışişleri ve savunma bakanlığı yetkilileriyle görüştürülmüşler. Dışişleri, "Düşürün, ama anayasal yollarla" demiş ve referandum yöntemini salık vermiş... Savunma bakanlığından bir yetkili ise, "Gelenleri caydırmaya çalışmadık" itirafında bulunuyor ve ekliyor: "Dolaylı sinyallerle bu adamdan hoşlanmadığımızı anlattık. 'İşte size silâh, yapacağınızı yapın' demedik, fakat 'Sakın böyle bir işe kalkışmayın' uyarısında da bulunmadık..." Chavez'in devrilmesinde Washington parmağını görmek için bu ifşaatlar gerekli değil; darbe haberi duyulur duyulmaz, Amerika, askerlerin devlet başkanlığı koltuğuna oturttuğu Pedro Carmona'ya arka çıkan mesajlar yayınladı. Beyaz Saray sözcüsü Ari Fleischer, "Chavez'in gitmesi Başkan Bush'u sevindirdi; Chavez'in istifasına yol açan halkın barışçı gösterilerine sert tepki veren hükümetin tavrıdır" sözleriyle hislerini dışa vurdu. Chavez istifa etmemişken... Şu sıralarda meydana gelen her gelişme, dünyamızın almakta olduğu biçimle yakın ilişkili. Bizde pişen Venezuela'ya da düşüyor; Arjantin'de yaşanan bir süre sonra Türkiye'ye de yansıyabiliyor... "Chavez'i Venezuela'nın meşru devlet başkanı kabul ediyor musunuz?" sorusuna bir ABD yetkilisinin ağzından NYT'ın naklettiği şu sözleri okuyunuz: "Demokratik yoldan seçildi, bu tamam; ama meşruiyet sadece çoğunluk oylarıyla oluşmuyor..." Bildik bir görüş bu. Venezuela'da olanları Romanya'da Çavuşesku'nun düşüşüne benzetenler tamamen haksız sayılmaz... Halkı sokağa döken, elindeki medya gücüyle kalabalık ve ölü sayısını abartarak paniği büyütenin kim olduğu, Romanya'da, her şey olup bittikten sonra ortaya çıkmıştı. Venezuela'da darbeye yol açan karışıklıklarda yabancı parmağı olduğu kesin. Hafta içinde halkın üzerine ateş açanlar, hafta sonunda demokratik yoldan seçilmiş başkanı koltuğundan eden birliklerdi; Chavez gözetim altındaki iki günü o birliklerin garnizonunda geçirdi. Bir hafta boyunca ölenlerin sayısı 13'tü; ancak gazete ve televizyonlar sanki yüzlerce ölü, binlerce yaralı varmış gibi duyurdular gösterilerdeki vukuatı... Chavez gözaltına alındıktan sonra ölü sayısı 40'a çıktı, ölenler de Chavez'i destekleyenlerdi; medya iki gün bunu duyurmadı bile... Amerika'nın dünyayı yanlış istikamete yönlendirdiğinin çarpıcı örneklerine her coğrafyada rastlanıyor. Afganistan'a temsil gücü bulunmayan bir yönetim getirdi ABD; Filistin'de halkın büyük çoğunluğunun desteklediği Yaser Arafat'ın bombalara hedef olmasına ses çıkartmıyor. Dokuz ay önce, hem de tam 11 Eylül 2001 tarihinde, Peru'nun başkenti Lima'da yapılan, ABD adına Colin Powell'ın katıldığı 'Organization of American States' (OAS, Amerika ülkeleri örgütü) toplantısında kabul edilen 'Pan American Charter'ını (Amerika ülkeleri arası sözleşme) çiğnemekten çekinmeyerek... Toplantıda kabul edilen sözleşmeyi onayan 34 ülke arasında ABD de bulunuyor. O sözleşmeye göre, örgüt üyesi ülkeler, üye ülkelerden herhangi birinde meydana gelecek askerî darbelere karşı çıkmak zorunda. Nitekim, Venezuela'da meydana gelen darbe girişimini, OAS üyesi bütün ülkeler şiddetle kınadı; tek istisna ABD'ydi... Kendi girişimiyle çerçevesi çizilen Lima'da altına imza koyduğu demokrasi sözleşmesini takmadığını dışa vurmakla, ABD, "Ben dokuz ay önceki ben değilim" mesajını vermiş oldu. Yâr-ı vefâkârı İngiltere'yi bile şaşırttı ABD... Aklı başına gelmezse, ABD, dünyayı, kendi çıkarları doğrultusunda, kana ve darbelere boğacak... Adına 'demokrasi' sözcüğünü yerleştirdiği itibarlı kuruluşları, NYT gibi 'liberal' bilinen gazeteleri rezil etme pahasına hem de...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |