|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Azgın azınlık" üzerine çeşitlemeler devam ediyor... İşte size düşünce tarihine bu inanılmaz "kavramı" hediye etmiş olan yazarın yeni tespitleri: "Ama bu olay bir kere daha gösterdi ki Türkiye kendisini bütün dünyaya farklı gösteren bir 'azgın azınlık' istibdatı altında inlemektedir. "Bu oportünist ve siyaset rantiyesi 'azınlık' Türkiye'nin aklı selimini tahrip etmekte, makul çözümleri ve yaklaşımları sabote etmektedir. "İşte o nedenle ben bir kere daha şunu tekrarlıyorum: "Artık makul çoğunluğun iktidara gelme zamanıdır..." İnanılır gibi değil... Masal gibi bir şey... Masal gibi bir şey, çünkü –"kavram"ın yaratıcısının da özenle belirttiği gibi– bir ülkede yüzde sıfır bilmem ne kadarlık bir gücü olmasına rağmen "iktidara" çöreklenebilen, bir ülkeyi "istibdatı" altında inletebilen bir "azınlık"la ("azgın" ya da "munis" farketmez) masallar dışında şimdiye kadar karşılaşılmadı... Dolayısıyla, bugüne kadar karşılaşılmamış bir analiz... "Türkiye'deki 'azgın azınlığın' kıymeti harbiyesini öğrenmek mi istiyorsunuz. "Ben yazdıkları gazetelerin tirajını yazmıştım. Hepsini alt alta yazsanız, bir 'Gözcü" gazetesinin tirajı kadar etmiyor." (Laf aramızda, kimsenin 'harbiyesini' filan öğrenmek istemiyoruz!) Bakın, "kavram"ın yaratıcısı da aslında bu fikirde... Pek güzel belirtildiği gibi, Türkiye "Gözcü" ve benzerleri gibi "azgın çoğunluk"un istibdatı altında değil mi zaten? "Artık makul çoğunluğun iktidara gelme zamanıdır..." Münasebetsiz bir dilek, çünkü "iktidarda" olan zaten onlar! Sonuç olarak, demokrasiyle yönetildiği iddia edilen bir ülkede "azınlık"tan bu derece şikayetçi olunması görülmüş bir şey değil... Mutlaka "kavram"ın yaratıcısı da farkındadır: Demokraside epeydir "azgın çoğunluk"un "istibdatı"ndan şikayet etmek "in". Hatırlarsınız, hani adına "çoğunluk demokrasisi" de denilen şeyden şikayet... En iyisi sözü, Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz'ın "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı" adı altında kitap haline getirdiği denemelerinde yer alan ve Taha Akyol'un 15 Nisan tarihli yazısında dikkatimizi çektiği "genç meslektaşlara tavsiyeler"den birisine bırakmak: "İlk bakışta mükemmel ve ülkeyi sarsacakmış gibi görünen her kavram (Yılmaz, "kavram" değil "haber" diyor ama o kadar olacak!) mutlaka sonunda palavra çıkar. 'O kadar iyi ki gerçek olamaz' sözünü bir yere asın... 'Okuyucu sersemdir, anlamaz' lafını bir yere asın. Ne yaptığınızı öyle anlar ki şaşırırsınız. Kendinizi okuyucunun yerine koyun. Sizin okumayacağınız bir şeyi onlar niye okusunlar ki?" Çok yerinde bir tavsiye değil mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |