|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün Turgut Özal'ın 9'uncu ölüm yıldönümü. Bu satırların yazarı, Özal hakkındaki olumlu ve olumsuz gözlemlerini, o yaşarken de yazdı.. Herkesin, "Özal Reformları"nı yerden yere vurduğu dönemlerde, bu reformların yanında durdum, destek verdim.. Özal "İhracat Reformu yapacağız" dediği gün, ünlü profesörler "Türkiye'nin ihraç edecek nesi var?.. İhracata yönelirsek, içeride halk aç kalır" diyorlardı.. Özal konvertibiliteye karar verdiği gün, büyük işadamları "Lira konvertibl olursa, herkes dövize saldırır.. Merkez Bankası'nda döviz kalmaz" diyorlardı.. Turizm hamlesi, iletişim hamlesi, Organize Sanayi Bölgeleri ve KOBİ'lerin doğumu, çok kanallı özel televizyon ve radyolar, korumacılığın sona ermesi, oto-yollar, Fatih Köprüsü, Atatürk Barajı.. Özal'dan önce, ne Türk Hava Yolları şimdiki kadar uzaklara uçardı, ne de Türk Hava Kuvvetleri, F-16'lara sahipti. Özal'dan önce, Türk kentlerinde gökdelen yoktu.. Türkiye, ne otomotivde, ne beyaz eşyada, dünya kalitesi ile rekabet kavramını bilirdi.. Özal'dan önce, Türk vatandaşı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuramazdı.. Eğer Demirel 1991'de Başbakan olduktan sonra, Özal'dan nasıl intikam alacağını düşünecek yerde, 1980 öncesindeki gibi Özal'la işbirliği yapsaydı, doğacak sinerji ile, Türkiye'nin bugün ihracatı 100 milyar dolarlara, kişi başına düşen ulusal gelir payı 9-10 bin dolarlara çıkardı.. Eğer bugün Amerika'nın ağzına bakan Ecevit, 1990'da Saddam'a endeksli yaşayacağına Özal'ı anlamaya çalışsaydı.. Ecevit, İMF'den Davos'a kadar her kapıyı bugün çaldığı gibi, Özal döneminde de "Dünyalı" olsaydı, ülkeyi yoksullaştıran ekonomik krizler yaşanmazdı.. Ve Mesut Yılmaz, kendisine model olarak Özal'ı alsaydı, 28 Şubat'ın "azgın azınlık"larının, azınlık başbakanı olmazdı.. Bugün, çoğunluk sahibi bir Başbakan olurdu.. Özal hata yapmadı mı? Hepsini, Özal'ın sağlığında ve iktidarında da yazdım.. Demirel'in, Ecevit'in, Baykal'ın ve diğer 12 Eylül yasaklılarının affını, referanduma götürüp, "Hayır"a oynaması yanlıştı.. Hukuka da mühendis olarak bakıp, hukuku da "mantık" olarak görmesi yanlıştı.. Neticede Özal'ın kararnamelerle teşvik ettiği müteşebbisler, sonra kanunlarla yargılandılar, mahkûm oldular.. Ve neticede Özal, bir "Şark Ülkesi"nin lideriydi.. Bu coğrafyada, liderleri "çevre", topluma yabancılaştırır.. Neticede hepimiz gördük.. "Özal Ailesi"nin çevresini kuşatan "erkek ve kadın papatyalar", sonra Demirel'in çevresinde "kasımpatı", Mesut Yılmaz ve ailesinin çevresinde de "karanfil" oldular.. 1991 seçimlerinde Özal iktidarı için "Elimde Koskotas Dosyaları var" diyen Demirel'in "aile fotoğrafı", ondan sonra gelenler tarafından kullanılmıyor mu? Özal, Türkiye için tarihi bir fırsattı.. Bu fırsatı, Özal da, Türkiye de çok iyi kullandı.. 10 yıl içinde, 50 yıldır yapılamayanlar yapıldı.. Halk, her kesimi ile sevdi Özal'ı.. Sevmeyenler de, içten içe beğendi.. Turgut Özal, Türkiye'nin çıtasını yükseltti.. Bu yüzden şimdi "Özal gibi bir lider" aranıyor.. Ve 9 yıl önce ölen Özal, hâlâ, pekçok "canlı Türk"ten daha ileride..
ŞAKA
Ama ne medya!..
SORU- İç sayfalarında iflas, kriz, durgunluk haberleri dolu olan, ama manşetleri "Herşey Yolunda"larla doldurulan, boyalı kağıtlara ne denilir? CEVAP- Makul Çoğunluk Medyası!.. SORU- "Makul Çoğunluk Medyası"nı en çok hangi haberler ilgilendirir? CEVAP- Doğrudan medyayı ilgilendiren "RTÜK Kanunu" ve "Medyada Tekelleşme" dışında herşey, onlar için "Haber Değeri" taşır..
SUSKUNLUĞUN TECAVÜZÜ
Gerçekten üzgünüm Leyla!..
İyi ki savcı falan değilim.. Ya da iyi ki "muhbir gazeteci" olmayı seçmemişim.. Hemen, işin içinde "suç işlemek amacıyla kurulmuş çete benzeri örgütlenme" falan arardım.. Farkında değil misiniz? Şaşırmıyor musunuz? TBMM'ye gelmek üzere olan "RTÜK Kanunu", yazılı basını da, televizyonculuğu da, internet yayıncılığını da, "Kızıl Çin Modeli"ne sokuyor.. Bütün gazeteciler, haberciler, yazarlar, "Tekel Sermayesi"ne bağımlı hale getiriliyor.. Özgür ve özerk yayıncılık, "sanal dünya"da bile yok ediliyor.. Ve bu konuda, "Makul Çoğunluk Medyası"nda, ne bir haber, ne bir yorum, ne bir tepki var.. Sanki bir gizli örgüt, hepsini tehdit etti.. Belki de, tekerlekli sandalye fotoğrafı gönderip, tüm medya mensuplarına "RTÜK'e girerseniz, bu sandalyeye muhtaç olursunuz" denildi.. Böyle bir "meslekî bilinç", gerçekten ancak "makul çoğunluk"ta görülür.. Gerçekten, üzgünüm Leyla!.. Suskun tecavüzü önlemek, galiba mümkün değil..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |