|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Özlemiştik vallahi... Onu, 28 Şubat'a can veren yazılarıyla tanımış, sevmiş, bağrımıza basmıştık. Artık "Genelkurmay'dan bir yetkili beni aradı, dedi ki..." türünden yazılar yazmıyor; cami, kuran kursu, imam hatip hesabı da yapmıyor; ihtimal ki karargahtan telefon da almıyor... Yazılarında daha serinkanlı, daha naif. Hatta, daha analitik. Toplumsal ve tarihsel gerçekliği irdeliyor, siyasetin sorunlarını çözüyor, meselelere ışık tutuyor, Türkiye olarak "önümüzü görmemizi" sağlıyor, dış politikaya yön veriyor, ekonomik krize kalıcı çözümler üretiyor..."Yabancılaştırma ögesi" gibi dursa da, sık sık "demokrasi"ye atıf yapıyor. İyi de ediyor. Ama bu, Hasan Cemal'in "Hasan Cemal" olduğu, "merkezî siyaset sözcülüğü"yle bağımsız aydın tavrını birbirine karıştırdığı/karıştırmayı alışkanlık haline getirdiği gerçeğini değiştirmiyor. Elbette Hitler'in Göbels'i, Stalin'in Jdanov'u değil karşımızdaki; ama yine de tayin edilmiş, önceden belirlenmiş düşüncelerin dışına çıkamaz, dogmaları eleştiremez, resmî öğreti hilafına herhangi bir tez ileri süremezsiniz bu "tavır" karşısında. Düşüncenin, ancak özgür ortamlarda gelişeceğine, farklı görüş ve düşüncelerin (siyasetlerin) bir zenginlik, bir çeşitlilik, bir tür "çoğulculuk" olduğuna onları inandıramazsınız. "Görevli" iştiyakıyla davrandıkları için, "Barika-i hakikat, müsademe-i efkardan doğar" sözünü, bu sözden türeyen çoğulcu mantığı kavrayamaz, kaldıramaz, hazmedemezler. Zaten sizin bir düşünceniz, bir kanaatiniz, bir görüşünüz olamaz. Siz kimsiniz ki! Siyasetin ne zaman ve nasıl istikrara kavuşacağına, kaç seçim sonra sandıktan istikrar çıkacağına (Hasan Cemal buna "güçlü hükümet" diyor) onlar karar verecek. Bu kadar laf ne için? Hasan Cemal, nihayet dün özlediğimiz yazılarından biriyle teşerrüf etti ve "siyasi istikrar açısından zihinleri kurcalayan" bir soruya ("Tayyip rüzgarı nasıl kesilir" sorusuna) açıklık getirdi. Büyük kalabalıklar topluyormuş Tayyip Erdoğan. Samsun, Urfa, Kilis, Gaziantep, Hatay mitingleri başarılı geçmiş. Vaktiyle Erbakan'ın giremediği Trakya'da bile Tayyip rüzgarı esiyormuş. Kim, hangi parti, nasıl engelleyecek bunu? "Siyasi istikrarın önemini bilen bütün çevrelerde bu soru işareti çengeli zihinlere takılı durumda"ymış. Hasan Cemal'e göre bunun da çözümü var. Nasıl mı? Şöyle: "Ceza Yasası'nın 312. maddesi değiştirildi. Nitekim aynı maddeden mahkum olup hapis yatmış olan Yeni Asya gazetesinin sahibi Mehmet Kutlular DGM'ye başvurdu ve mahkumiyeti bütün sonuçlarıyla ortadan kalktı. Ama şu unutulmasın: Mahkemeden lehte karar çıksa da, nihai kararı Yargıtay Sekizinci Dairesi verecek. Tayyip Erdoğan da mahkemeye başvurduğunda aynı süreç işleyecek. Yargıtay Sekizinci Dairesi'nin bu konuya fazla sıcak bakmadığı malum..." Nereden malum? Gaipten haber mi geldi? Yargıtay sıcak bakmıyor diye, yasanın gereği yerine getirilmeyecek mi? Gerçi ortadaki tablo, yani halkın Tayyip Erdoğan'a teveccühü, Hasan Cemal'in dert edindiği "siyasetin ne zaman istikrara kavuşacağı" sorusuna ve nicedir sandıktan çıkması beklenen "güçlü hükümet ihtiyacına" cevap veriyor ama, onun derdi başka? Hasan refikimiz, siyasi istikrar adına, siyasi istikrarı sağlamaya aday partinin yok edilmesini istiyor. Öyle ki, "meydanlara çıkma cesareti gösteremeyenler"in iktidarına bile fit...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |