T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kürkçü dükkânı

Dergah Yayınları Ankara Caddesi'nde Nakipoğlu İşhanı'na taşındı. Otuz yıl içinde bu altıncı taşınma.

Biz yetmişli yılların başında da buradaydık. Divanyolu Ersoy Pasajı içindeki tek odalık Hareket Yayınları vilayetten aşağıya inmiş; şimdi yerinde koca Pamir Han bulunan eski, üç katlı bir binanın üçüncü katına taşınmıştı.

Kadim dost Fehim İbrahimhakkıoğlu'nun yazdığı koca tabelamızı, rüzgarlı-yağmurlu bir günde Fehim'in kardeşi Feyyaz ile Ebubekir Soysal çatıdan aşağı sallandırmış, zar-zor asabilmişti.

Ben de karşı kaldırıma geçmiş, eğri mi, doğru mu diye kontrol etmiştim.

Yayıncılıkta hamle yapmak istiyorduk ve bayağı kalabalık bir toplantı yapmıştık. Cemil Meriç, Mehmet Kaplan, Nurettin Topçu, Halit Refiğ, epeyce bir sanatçı ve bilim adamı katılmıştı.

Girişteki dar koridorda Kastamonulu şişman çaycı ile, kırmızı yanaklı dobişko oğullarını hatırlıyorum. Orta katta Kırım dâvasına yıllarca hizmet eden Av. Mestecip Ülküsal ve onun yıllarca neşrettiği Emel dergisi bulunuyordu.

Ardından Hareket Yayınları, Dergâh'a dönüştü. Karşı köşedeki dükkânı tutmuş, perakendeciliğe başlamıştık.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi'nin temeli o eski binada atıldı. D. Mehmet Doğan'ın gönlüne "bir lügat yazmak" fikri o sıralarda doğdu. M. Sabri Koz ve Rekin Ertem ile o günlerde tanıştık. Rahmetli Behçet Necatigil o çelebi tavrı ile ricalarımızı kırmadı, ansiklopediye birkaç madde yazdı. Hatta Selim İleri de öyle.

Her fani varlık gibi şimdi benim de dudaklarımdan "yıllar ne çabuk geçti" cümlesi dökülüyor.

Artık karşı sırada Remzi Kitabevi yok, ama onun yanındaki yeşil boyalı bina hâlâ bomboş. Sahibi içinde ölmüş diyorlar; gariptir o bina bunca yıl hep boş kaldı.

Arkın Kitabevi kapandı, yerine bir kartpostalcı geliyormuş; caddenin eski kitapçıları ve kitap meraklıları seyrelmiş. Yerlerine cep telefoncular, acentalar açılmış.

Kitapçılık zaten ötedenberi ticarî bir iş olmaktan ziyade bir tutku, bir gönül meselesidir. Ders kitaplarını çıkarsanız, geride kalanlar ancak kendini geçindirebilen bir piyasa oluşturur. Son yıllarda bu piyasaya büyük sermaye girdi. Bankalar ciddi neşriyat yapmaya başladı, yazarların menajerleri peyda oldu, kampanyalar düzenlendi.

Yine de Türkiye'de kitap satışı çok düşüktür. Nüfus artar, ortaöğrenimde okul sayısı, öğretmen sayısı artar; Anadolu'da hemen her ilde bir üniversite kurulur, üniversite öğretim üyelerinin sayısı artar, ama kitap basım ve satımında dişe dokunur bir artış olmaz. Sahanın bütün dedikodusu "çok satan" birkaç yazarın etrafında dönüp durur.

Ekonomik kriz bu zayıf piyasayı büsbütün çaptan düşürmüş. Kitabevleri spor malzemesi, kırtasiye ve oyuncakla idare ediyorlar.

Biz netice olarak "kürkçü dükkânı"na dönmüş olduk. Kendi gitmiş adı kalmış "Bâbıâli Yokuşu"nu tırmanmaya devam edeceğiz.
Bizimkisi bir sevda, bir dâva, bir tutku.
Dilimin ucuna bir Elazığ türküsü geliyor:

Bu dere baştan başa cevizli bağ
Cevizler şak-şak eder dön geri bak

Arada bir geriye bakarak "bir arpa boyu yol gittiğini" görmek ne güzel.


17 Nisan 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED