|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kısa bir yolculuktan döndüm, gazeteye yazı göndermem gerekiyor, vakit az... İki gündür gazete okumadığım gibi televizyon haberlerini de dinlememişim. Önümde beş gazete duruyor ama ben hiçbirinin sayfasını çevirmemişim. En üsttekini elime aldım, Hürriyet'in "Pazar" ilavesi. Hadi bakalım, sayfalarını hızla çevirmeye başlayalım; belki bir yazı konusu çıkar!. Beş dakika geçmedi ki, "Tamam" dedim, "Hürriyet Pazar" fazlasıyla yeterli; bu ilaveden değil bir yazı, on günlük bir tefrika bile çıkar!" Hürriyet Pazar'ın merkeze koyduğu ciddi konu Tayyip Erdoğan'ın bir açıklamasının ateşlediği "çok çocuk" meselesi. Bir tam sayfa "Tayyip Erdoğan'ın bunlardan haberi yok!" manşeti altında okurları "aile planlaması" hakkında bilgilendirmeye ayrılmış. Yazıyı kaleme alan Emel Armutçu, "Türkiye'nin nüfusu kaç olmalı, ne kadar anlamsız bir soruysa, "doğurun" demek de o kadar saçma. Çünkü Türkiye'nin nüfusu belli bir hızla artıyor ve bu da giderek yavaşlıyor, bunu politik olarak etkilemek mümkün değil" diyor. Ülkenin nüfus artışına ilişkin bu yorum, doğru bir yorum. Gerçekten de, bu alanda yapılan araştırmaların da ortaya koyduğu gibi, "100 milyonluk bir Türkiye" beklentisi bile artık boş bir hayal. "Hürriyet Pazar"ın da belirttiği gibi, 1998 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre, doğurganlık son 20 yılda yüzde 60 oranında düşmüş. Binde 25-30 düzeyinde olan yıllık ortalama nüfus artış hızımız 1990'lardan sonra binde 20'nin altına inerek, 1997'de binde 15 olmuş. Yani özetle, özellikle şehirleşmenin etkisiyle aileler ne sayıda çocuk yapacakları konusunu zaten büyük ölçüde kendi başlarına halletmiş. Araştırmalar, hizmet götürülebilen kırsal alanlarda da benzer sonuçların alındığını gösteriyor.. Pekiyi, Hürriyet Pazar'ın da belirttiği gibi madem ki nüfus artışını "politik direktif" ile yönlendirmek artık boş bir hayaldir, o halde Tayyip Erdoğan'ın söz konusu açıklamasının başta Hürriyet olmak üzere büyük basın tarafından bu derece abartılmasına ne gerek vardı? Doğurganlık oranı ve dolayısıyla nüfus artış hızı madem ki artık giderek "gönüllülük" üzerine oturan tabii seyrine kavuşmaktadır, o halde son günlerde "kurban"a eşlik eden "çok çocukluluk" tartışmalarını bu derece öne çıkarmanın ne âlemi vardı? Önümdeki Hürriyet Pazar'da Sevgi Gönül'ün "Sevgi'nin diviti" köşesi de nüfus problemimize ayrılmış. "Sevgi'nin diviti" soruyor: "Bazen düşünüyorum da acaba şehirlere yapılan göçler, şehir yaşamına alışma ve şu son çıkan ekonomik krizler insanları bu yönde daha dikkatli davranıp çocuk yapma konusunda daha düşünceli olmaya sevketmiş olabilir mi?" (!) Görülen o ki, "Sevgi'nin diviti"nin dünyadan haberi yok! Sadece dünyadan habersiz değil, "divit"in "şehirlere yapılan göçler"le şehirli olan insanların hepten akılsız olduğu yönünde önyargılı olduğu da gözleniyor... Ülkenin en büyük gazetesinde yazıp da, ülkedeki insanlar hakkında bu derece önyargılı olabilmek, aşkolsun doğrusu... Sanırsınız ki, "Türk insanı"nın bu dünyada işi, gücü, tek derdi geçim kriz filan dinlemeyip sürekli çocuk yapmaktan ibaret! Bu haftaki "Sevgi'nin diviti" her zamankinden daha zengin. Öyle öneriler var ki, insanın "diviti" kıracağı geliyor! Sevgi Gönül, Çin'e yaptığı bir ziyarette karşılaştığı bir manzarayı, açıkça olmasa da "kıssadan hisse" kabilinden biz okuyucuları ile de paylaşıyor. Manzara şöyle: Çin'de, Canton'da geceledikleri bir otelin kahvaltı salonunda, Amerikalı görünümlü genç kadınlar kucaklarında bir yaşında bile olmayan birer Çinli bebekle kahvaltı etmektedirler. Çünkü, Çin hükümeti çocuğu olmayan bu kadınlara kız çocuklarını evlat edinme hakkı tanımıştır. "Sevgi'nin diviti"nin bu manzarayı özetleyen satırları da şöyle:"İşe akıllı Çin hükümeti bir nüfus planlamasmı problemini halletmişti. Satan memnun alan memnundu." (!) Hadi madem ki başladık, "Sevgi'nin diviti"nden şu satırları da aktaralım: "Çocukları çok sevdiğim halde benim çocuğum yoktur. İyi ki de yoktur, olsaydı, ona nasıl bir Türkiye bırakacağımı acı acı düşünecektim." "Sevgi'nin diviti" köşesi yazarının Vehbi Koç'un kızı olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım! Ve de şu satırlar: "Gene de dokuz çocuk doğuran ve devletten yardım isteyen aileler gibi hiç çocuk doğurmamış bir aile olmak ve benim gibi hiç çocuğu olmayan pekçok akrabam ve arkadaşlarım adına devletten nüfus artışına katkıda bulunduğumdan dolayı büyük bir vergi indirimi isteme hakkını kendimde görmekteyim. Çünkü her doğan çocuk vergi verenlerin vergisinin yerinde kullanılmasına mani oluyor." Yok artık, doğrusu bu kadarı da fazla! "Divit"in de bir sınırı var canım...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |