T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yeter artık!

Evet, yeter artık! Son dört beş yıldan bu yana bu ülkenin en temel dinamiklerine karşı cepheden saldırıya geçtiler!

Gazeteleriyle, televizyonlarıyla, gladyatörlere dönüşen ilkel, yobaz, bağnaz, ruhsuz medyatörleriyle, kalemşorlarıyla bu toplumu ayakta tutan, bu toplumun tek kardeşlik, dayanışma ve barış kaynağı olan İslâm'ın temel dinamiklerini teker teker dinamitliyorlar! Ramazan Bayramlarımızı, Kurban Bayramlarımızı bile zehir ediyorlar!

Ama bu ülkenin yöneticilerinden, bu milletin çıkarlarının, duyarlıklarının, önceliklerinin temsilcilerinden çıt bile çıkmıyor!

Sayın Ecevit neredesiniz? Sayın Bahçeli, uyuyor musunuz? Sayın Yılmaz, Sayın Çiller nelerle meşgulsünüz? Sayın Kutan, Sayın Erdoğan bu milletin nasıl terörize edildiğini görmüyor musunuz?

Bu milletin birliğinin, dirliğinin, bütünlüğünün, kardeşliğinin, dayanışmasının, yardımlaşmasının, zorluklara göğüs germesinin, tüm krizlere rağmen hayatını ve hayatiyetini sürdürmesinin, sabrının ve sabrının ve sabrının yegane kaynağı olan bu milletin din'ine, ruhuna, bayramlarına, kutsallarına, anlam haritalarına, değerlerine böylesine ilkelce, nefretle, nefret tohumları ekecek, milleti terörize edecek şekilde yapılan saldırılar sizi hiç rahatsız etmiyor mu, hiç ilgilendirmiyor mu?

Bu ülkenin yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, hukuk kurumları böyle zamanlarda harekete geçmeyeceklerse ne zaman harekete geçecekler?

Yeter artık!

Bu ülke, bu millet, bu milletin ruhu demek olan bu din, bu kadar hakareti, bu kadar nefreti, bu kadar saldırıyı, bu kadar aşağılanmayı hakedecek ne yaptı?

Bu milleti hâlâ ayakta tutan tek hayat, hayatiyet ve dinamizm kaynağı; bu milletin tüm zorluklara göğüs germesinin tek teminatı, tutamağı, dayanağı olan İslâm'dan neden bu kadar nefret ediyorsunuz, niçin ürküyorsunuz acaba? İslâm'ın o zengin, derinlikli, insana ruh veren, hayata anlam katan; insanın kendisini aşmasına imkân tanıyan bayramlarımıza, kutsallarımıza, anlam haritalarımıza neden "yamyam gibi" bakıyorsunuz?

İslâm ve İslâm'ın kutlu bayramlarının, ritüellerinin, değerlerinin insana asalet, şahsiyet, kardeşlik, dayanışma, yardımlaşma, sevgi, saygı ve ruh bahşeden dinamikleri sizi neden bu kadar ürkütüyor?

Ruhumuzu delik deşik etmekle elinize ne geçecek? Yoksa siz, ruhsuz bir dünyada yaşanılamayacağını göremeyecek, farkedemeyecek, hissedemeyecek kadar ruhunuzu yitirdiniz de bizim haberimiz mi yok?

Ülkenin son derece zor bir dönemeçten geçtiği bir zaman diliminde toplumumuza tüm zorluklara göğüs germe imkânı sunan İslâm'ın bu asil, görkemli, şahsiyetli, zengin ve derinlikli dinamiklerini dinamitlemekle, tahrip etmekle bu ülkenin altını oyduğunuzu, bu toplumu oraya buraya savrulmaya, kurda kuşa yem olmaya teşne hale getirdiğinizi göremeyecek kadar ahmaklaştığınızın farkında değil misiniz yoksa?

Bu milletin ruhu; tarihsel, kültürel, toplumsal hafızası, derinliği; hayat, hayatiyet ve dinamizm kaynağı demek olan ve 1000 küsur yıllık ortaya konulan tarihsel tecrübeyle de bunu kanıtlayan İslâm'la, İslâm'ın adalet, kardeşlik, dayanışma, sevgi, barış ve ruh kaynağı olan güzelim gelenekleriyle, ritüelleriyle, bayramlarıyla bu kadar ilkelce, barbarca, ahmakça yöntemlerle ve şekillerde savaşmakla ne elde edeceksiniz?

İslâm, bu toplumun yegane ruhudur. İslam bu toplumun tek hayat, hayatiyet, dinamizm, enerji, kişilik, asalet, şahsiyet ve kimlik kaynağıdır. Bayramlar da bu kaynağın gürül gürül aktığı, çağladığı pınarlardır. Bu pınarların kuruması, kurutulması demek, bu ülkenin, bu toplumun hayat kaynaklarının kurutulması demektir; bu ülkenin tarihten silinmesini sağlayacak bir sürecin, bir kaosun, bir felaketin tetiklenmesi demektir!

İslâm'ı, İslâm'ın temel dinamiklerini bu milletin hayatından uzaklaştırmak demek, bu ülkenin altını oymak, bu milletin ipini çekmek demektir!

İslâm'ın yerine bu milleti ayakta tutabilecek, bu millete ruh, hayat, dinamizm, asalet, şahsiyet verebilecek başka bir kaynağınız, bir alternatifiniz var mı?

Kimsiniz siz? Nereden çıktınız? Ne yapmak istiyorsunuz? İslâm'a, kutlu bayramlarımıza bu kadar fütursuzca saldırma cesaretini, dolayısıyla milleti terörize etme, tahrik etme görevini kim veriyor size?

Sömürgeciler bile, bu kadarını yapamazlardı!

Bu ülkenin sağduyu sahibi sivil-asker yöneticilerine, siyasilerine, sivil toplum kuruluşlarına, hukuk kurumlarına sesleniyorum: Bu milletle, bu milletin değerleriyle; hayat, hayatiyet ve ruh kaynağı temel dinamikleriyle; barış, kardeşlik, sevgi, saygı ve ruh kaynağı olan güzelim bayramlarımızla savaşan bu kişiliksiz, ruhsuz, ilkel, nesebi gayri sahih, bu ülkenin altını oyan, bu milletin ipini çeken medyatörlere, kalemşörlere "artık yeter!" demelisiniz!


25 Şubat 2002
Pazartesi
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED