HALE KAPLAN ÖZ
Bir süredir uzun hikayeler yayımlayan Mustafa Kutlu, son kitabı Tufandan Önce ile ilk kez siyasi bir serüvene imza attı. Dergah Yayınları arasından çıkan eserde geçen olayların zamanı bir güne sığmış, sabah dokuz-akşam beş mesai saatleri arasında verilmiştir. Anadolu'da bir kasabaya bir sanayi tesisi kurulacak ve o gün bu tesisin temeli atılacaktır. Yazar bu eğlenceli temel atma törenini konu edinmektedir. Bakan, vali, ilgili genel müdür, belediye başkanı, kaymakam, partinin ili ve ilçe başkanlarının dahil olduğu serüven sürpriz bir final ile son bulur. Bir seçim atmosferinin öncesinde gelişen olaylar ülkemiz genelindeki siyasi eğilimleri tahlil etmektedir. Mustafa Kutlu uzun hikayelerinde halk edebiyatımızın sözlü unsurlarından hareket ediyor; özellikle halk hikayelerini bir anlamda yeniden üretiyor. Her seviyede okura hitabeden bu anlatım tarzı şifahi kültürün yazıya intikalini sağlıyor. Tufandan Önce kısa zamanda birkaç baskı yaptı ve siyaset çevrelerinde büyük ilgi ile karşılandı. Biz de bu noktadan hareketle milletvekilleri Zeynep Karahan Uslu ve kendisi de şair olan Mehmet Atilla Maraş ile siyaset bilimci Nuray Mert'ten, kitabın genel değerlendirmesini yapmalarını istedik.

Siyasete nasıl dahil olunduğunu anlatıyor

ZEYNEP KARAHAN USLU: "Mustafa Kutlu'nun üslubunu öteden beri takdir ederim. Günlük yaşamın izdüşümlerini ve karakter tahlillerini çok gelişmiş bir biçimde gündeme getirdiğini düşünüyorum. Tufandan Önce de gündelik yaşamın izdüşümlerini yansıtmada başarılı bir kitap. Karakter ve olay örgüsünün de iyi işlendiği düşünüyorum. Mustafa Bey'in üslubu kendine has bir yalınlık içerir. Bu da kolay okunurluğu getirir. Bu çerçevede de ben kitabı keyif alarak okudum. Türkiye'de siyasetin veya siyaset mekanizmasına dahil olmanın nasıl gerçekleştiği üzerine de tespitleri bünyesinde barındırıyor. Ama Mustafa Bey kitapta bunu, toplum ve zaman kesitinden hareketle insanı anlatmış. İnsan tabiatındaki zenginlikleri, güzellikleri, eksiklikleri bulmak mümkün ama biraz daha detaylı olabilirdi diye düşünüyorum.

Geleneksel anlatım tarzını, çağdaş boyutlara yeni bir üslupla taşıyor

MEHMET ATİLLA MARAŞ: "Kitabı iki oturuşta, bir solukta okudum. Bu kitabın su gibi akan bir üsluba sahip olduğunu gösteriyor. Tufandan Önce, bir defa bizim insanımızı, bizim kasabamızı anlatıyor. Bu kitapta en çok dikkatimi çeken Mustafa Kutlu'nun sıcak ve yerli bir üslup kullanması oldu. Buna tam anlamıyla yerel bir hikayeci üslubu diyebiliriz. Eski kıssahanların dilini ve üslubunu kullanarak anlatıyor hikayeyi. Erzurum'da bir âşıklık geleneği vardır. Bu âşıklar Ramazan'da ellerinde sazlarıyla teravihten sonra kahvelerde oturup kıssa anlatırlar. Tufandan Önce'de sanki bir kıssahan var ve hikayeyi o anlatıyor gibi. Geleneksel olan hikayedeki anlatım tarzını, çağdaş boyutlara taşıyor ve yeni bir üslupla anlatıyor. Bir başka dikkat çeken taraf da hikayecinin kendisinin üçüncü şahıs durumunda olması. Bir gözlemci pozisyonunda olan hikayecimiz yani Mustafa Kutlu, kendini de zaman zaman işin içine katıyor. Okuyucuyla bütünleşiyor o hikayenin kahramanlarıyla arkadaş oluyor. Hikayenin içine bizzat nüfuz edip tekrar geri çıkıyor bu da hikayede yeni bir gelişmedir. Hem yeni hem yerli bir söylemdir. Bu açıdan bakıldığında Mustafa Kutlu'nun çağdaş hikayeciliğimize getirdiği yeni açılımlar bakımından Tufandan Önce, oldukça büyük önem arzediyor.

Siyasete başka açıdan bakabilen bir hikaye bu

NURAY MERT: "Bir ülkenin siyaset anlayışı, siyaseti günlük hayatın içinde nasıl işlediği, siyasetin içinde yeralan insanların siyasete nasıl baktıkları ve nasıl yaşadıkları ve tüm bunların kişiliklerle bağlantısı bir takım tiplemelerle ortaya koyuluyor Tufandan Önce'de. Taşra siyasetçisi, dışarıdan gelmiş üst düzeyde biri, daha bürokrat geçmişi olan bir mülki amir... Ben zaten Mustafa Bey'in stilini çok seviyorum, tiplemelerini çok beğeniyorum ve gerçekten çok başarılı buluyorum. Tufandan Önce, siyasete başka bir perspektiften bakma maksadıyla yazılmış, her bakımdan çok güzel ve maksadına ulaşmış bir kitap. Ayrıca da Mustafa Kutlu ne yazarsa yazsın çok keyifli bir okuma sunuyor okura. O nedenle ben kitaplarını bitirdiğim zaman üzülüyorum.