AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Yalan mı? Yanlış mı*?

Anadolu insanı çok terbiyelidir. Yalan söyleyen bir kimseye, "sen yalan söylüyorsun" demez.. Elbet Efendi, senin yalanın yok... Ama yanlışın var" derler. Bazı önemli politikacılar da, yanlış şeyler söylüyorlar. İşte bunlar yalan söylemiyorlardır. Fakat onların yanlışları vardır.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Milletvekilliği dokunulmazlığı Türkiye'deki şekliyle Türkiye'den başka hiçbir ülkede mevcut değildir, demek istiyorsa, konu tartışılabilir. Ancak bu beyanı, "başka ülkelerde böyle bir müessese yoktur" manasında söylemişse, diyoruz ki, bu ifade yanlıştır.

Milletvekilliği dokunulmazlığı, parlamenter sistemle birlikte kabul edilmiş bir müessesedir. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Bu sebepleri teker teker sıralamak yerine, bunun ne manaya geldiğini açıklayacağız.

Milletvekili dokunulmazlığı müessesesi iki kısımdan ibarettir. Birinci kısım, "Milletvekillerinin, beyanlarından dolayı haklarında takibat yapılamaması"dır. Bu "tam masumiyettir". İkinci kısım ise, Milletvekilleri hakkında yapılan suçlamalara ait davaların ertelenmesidir.

Konumuz, dokunulmazlık müessesesinin savunmasını yapmak değildir. Ancak, "dokunulmazlık, hiçbir demokratik ülkede mevcut değildir" sözündeki yanlışlığa işaret etmektir. Biz kesinlikle söyleyebiliriz ki, "milletvekili dokunulmazlığı olmayan hiçbir demokratik ülke yoktur."

Avrupa Konseyi bünyesinde bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyonun adı "Venedik Komisyonu"dur. Bunun görevi, Avrupa Konseyine üye veya aday olan ülkelerdeki hukuk mevzuatının, Avrupa Konseyinin demokratik normlarına uygun olup olmadığı hakkında görüş bildirmektir.

Bu komisyonda dokunulmazlık konusu enine boyuna incelenmiş ve nasıl olması gerektiğine dair normlar belirlenmiştir. Bu komisyonun raporuna göre, Avrupa Konseyine üye 45 ülkenin tamamında milletvekilliği dokunulmazlığı mevcuttur. Bu müessese demokrasinin ayrılmaz bütünüdür. Nasıl ki, demokratik ülkelerin parlamentosu ve bunu teşkil eden parlamenterler olmadan demokrasi olmazsa, parlamenterlerin dokunulmazlığı olmaksızın hür bir parlamentonun olamayacağı kabul edilmiştir.

Burada bir yanlış anlama vardır. Dokunulmazlık, milletvekillerinin şahsına tanınmış bir ayrıcalık değildir. Bu ayrıcalık, onun makamına aittir. Bu sebeple de, hakkında bir iddia olan milletvekilinin isteğiyle onun dokunulmazlığı kaldırılamaz.

Venedik Komisyonu raporunda belirtildiği üzere, dokunulmazlık sadece milletvekillerine mahsus bir hak değildir. Bazı ülkelerde dokunulmazlık, halkoyuyla seçilmiş bütün insanları kaplar. Mesela, Almanya'da, eyalet Meclisi üyelerinin bile dokunulmazlıkları vardır. Diğer taraftan, Avrupa Konseyi Üyeliğine seçilmiş bütün milletvekillerinin yalnız kendi ülkelerinde değil, üye ülkelerin tamamında dokunulmazlığı vardır. Ayni durum, AGİT, NATO vs. gibi parlamentolarda üye olanlar için de geçerlidir.

Konuyu bu şekilde anlattıktan sonra, Milletvekilliği dokunulmazlığının Türkiye'de nasıl tartışıldığına bir göz atalım: Türkiye'de, bu konu, politik maksatlarla, yanlış anlatılmıştır. Bazı politikacılar, bu konuyu öyle anlatmışlardır ki, Türkiye'de olan bütün suiistimallerin sebebi bu müessesedir. Başbakan Mesut Yılmaz bu iddiadadır. CHP Genel Başkanı Baykal da ayni tezi savunmaktadır. Bankaların hortumlanmasından, rüşvet olaylarından, mafyadan sorumlu olan "dokunulmazlıktır".

Bu kanaat, konuları basit olaylarla izah etmek alışkanlığından gelmektedir. Bir kimse, bir suç işler, dağa çıkar... Bir bakarsınız, o ülkede yapılan bütün suçlar onun sırtına yüklenir. Ortaya bir canavar çıkar. Ayni psikoloji dokunulmazlık için de mevcuttur. "Milletvekili dokunulmazlığı, bütün kötülüklerin müsebbibi olan bir canavardır."

Bazı kimseler, dokunulmazlığın şahıslara ait bir ayrıcalık olmadığını bildikleri halde, kabadayılık yapmaktadırlar. Benim dokunulmazlığımı kaldırın diye bağıran kimse, hakkında suçlamalar olan diğer milletvekillerini bir zan altında bırakmaktadır. 12 Mart muhtırasından sonra, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit hakkında TCK.nun 163. maddesine muhalefetten davalar açılmış ve Genel Kurmay Başkanlığı bunların dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM Başkanlığına yazı yazmıştı. TBMM Meclisi bu iki üyenin dokunulmazlığını kaldırmadı.

O günkü şartlara göre, onların dokunulmazlığı kaldırılsaydı, büyük ihtimalle ikisi de mahkûm olurdu. Buna rağmen, Avrupa Konseyinde üye bulunan CHP'li bir milletvekili:

-Bülent Ecevit'in dokunulmazlığını kaldırmamak suretiyle ona işkence yapıyorlar, diye Türkiye'yi şikâyet ediyordu.

12 Mart muhtırasından sonra, Senatodaki Milli Birlik üyelerinden ikisinin dokunulmazlığı kaldırılmıştı. Bu üyeler, Senato'nun kararına karşı Anayasa Mahkemesine dava açtılar. Anayasa Mahkemesi Senatonun kararını iptal etti.

Bütün bu olaylar ortada iken, ülkede mevcut bütün kötülükleri dokunulmazlık müessesesine yüklemek sadece popülist bir politikadan başka bir şey değildir. Milletvekili lojmanları olayındaki durum tekrarlanmaz. Milletvekili lojmanları boşaltıldı. Ama hala saray gibi lojmanlarda oturanlar devam ediyor.

Dokunulmazlık sadece Milletvekillerinde mi var? Hâkimlerin, bürokratlarda memurlarda yok mu? Cumhurbaşkanlığında yok mu? Dokunulmazlık konusunu bütün bu yönleriyle ele almadan nasıl bir çözüme kavuşacak? Biz sadece Milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldıracağız. Diğerlerinin dokunulmazlıkları devam mı edecek?

Unutmayalım ki bu konuda yapılan polemikler, TBMM'nin itibarını zedelemektedir.


22 Aralık 2003
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED