AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

D Ü N Y A
Haydar Aliyev...

  • Osman Sönmez

    Farklı bir yapıya sahip kişiliği vardı Haydar Aliyev'in. Sert görüntüsünün altında yumuşak bir kalbi ve merhamet dolu bir vicdanı vardı. Ne sevgisini ne de nefretini belli etmezdi. Sözleri ve nükteleriyle muhatabına ne demek istediğini anlatmaya çalışırdı. Eğer muhatabı halen anlamadıysa, görüşmeyi umursamıyor sadece dinliyor gibi yapıyordu.

    Düzenli bir hayatı vardı. Her sabah 5 ya da 6 kilometre yüzerdi. Spor aletlerini iyi kullanır, misafirlerine gösteri yapardı. Kendine ait elektronik ve ilginç bulduğu eşyaları sevdiklerine gösterir onlarların beğenisine sunardı. İzzet ve ikramda geri kalmazdı. Yemek yerken kendisiyle değil misafirleriyle meşgul olurdu. Eğer birilerinin sofrada iştahsız yemek yediğinin farkına varırsa derhal müdahale eder hal hatırını sorardı. Ya da yemeği mi beğenmedi diye başka yemek yemesini tavsiye ederdi.

    Ahde vefa gösteren biriydi. İyilikleri hiç unutmazdı. İyilikleri unutmadığı kadar kötülükleri de hiç affetmez, mutlaka bir gün bunun hesabını sorardı. Birilerini sevdimi adam gibi severdi. Ancak başkaları zarar vermemesi için toplumun içinde fazla ilgi göstermezdi. Sebebini ise, bu bir istihbarat usulüdür derdi.

    Hemen her teklifi red etmezdi. Uzun süre düşünür, ya kibarca red eder, ya da işin daha usullü olması için değişik varyasyonlar ortaya atardı. Israrcıları hiç sevmezdi. Dediğim dedik bir yapısı varmış gibi göründüyse de, hiçte öyle biri değildi. Bir çok insan onu diktatör olarak nitelerken, onun o tavrına raslamadım iki yıl boyunca.

    Evet mizacı sertti. Ancak kişiselleştirmiyordu. Devlet meselelerinde affı yoktu. Hataları kaldıramaz, hele yalancılara hiç tahammül edemezdi. Yalancı insanlara öyle oyunlar oynardı ki, kimse tahmin edemezdi. Hayvan sayısında aldatma rakamlar veren Tarım bakanını bu yüzden canlı yayında azarladıktan sonra, "Hadi git burdan yalancı adam, bu milletin senin gibi yalancılara ihtiyacı yok" diyerek bakanlar kurulundan dışarı çıkardığını herkes bilir.

    Çok akıllı ve olayları unutmayan bir zekaya sahipti. Kolay aldatılmazdı. Dolaysıyla etrafındakiler çok dikkatli idiler. Kılı kırk yararcasına hareket ederlerdi. Özellikle yanındaki adamları kendisinden çok korkuyorlardı. Hata yapmamak için bin defa düşünür bir defa yaparlardı. Disiplin anlayışı bütün cumhurbaşkanlığı sarayına yansımıştı.

    İnançlı biriydi. Komünizm döneminde dahi inancından bir nebze geri kalmadığını bir çok kişiden dinledim. Açıktan değil ama gizliden gizliye müslüman tebayı koruyor haklarınına sahip çıkıyordu. Hatta başbakan yardımcılığından alındığı sırada Gorbaçov'a "Sen benim müslüman olduğuma tahhammül edemedin" diyerek restini çektiği halen kulaklarda çınlamaktadır.

    Yine başbakan yardımcısı iken, annesi vefat ediyor. Apar topar Bakü'ye gidiyor. Komünizmin en şiddetli dönemi olduğu için herkes çok. Dolaysıyla annesinin cenazesini sovyet usulü ile defnediyor. Herkes gittikten sonra kadim dostu Bahtiyar Vahapzade'yi yanına çağırıyor, "Bahtiyar, anamın öldüğüne yanmıyorum, onun dinimizin gerektiği gibi defn edemediğime yanıyorum. Bak sana bir vazife, Molla Paşazade'ye git. Ona durumu anlat. Ne yap yap annemi mezardan çıkartıp dinimiz usulüyle defnedin" der. Bunun üzerine Vahapzade ve Molla Paşazade bir gece kabre gidiyorlar. Mevtayı çıkarıp gasilhanede islami usullere göre yıkayıp kefenliyorlar. Cenaze namazını kıldıktan sonra yeniden aynı yere defnediyorlar.

    Görevi yerine getirdikten sonra Paşazade Moskova'ya gidiyor Aliyev'e her şey istediğiniz gibi diyerek içine sular serpiyor. Bunun üzerine Aliyev, "Şimdi ben müslüman evladı olduğuma kanaat getirdim" diyerek içindeki ateşi söndürüyor.

    İşte Aliyev buydu.



  • 22 Aralık 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED