AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
'Slogan'lı yıllar

Evet, adına 'şiir' denilen kışkırtıcı söz dizimleriyle yani 'slogan'larla toplumsal hararete ivme kazandırmaya yönelik çabalar, en son çıkışını 70'li yılların son döneminde yaptı.

Dönemin edebiyat dergilerine, şiir kitaplarına şöyle bir bakınız: Cağaloğlu'nda atan nabız, hiç de 'sahih şiir' lehine değildir! Aksine, 'slogan'ın açık hakimiyet kurduğu bir 'edebiyat piyasası'nda, tek tük de olsa yayım şansı bulan 'iyi şiir'in temsilcileri 'edebiyat dünyası'nın sürgünleri konumundadır.

Ne, örneğin "Militan şiirler" yazarak baş tacı edilenlerin, bugün estetikten, poetik vizyondan bahsetmelerine aldanın (Ki, onların içinde bir 'kör bakış' hâlinde gezinen 'toplumcu-gerçekçi şiir/sosyalist şiir' ukdesi, hiç kurumaz!); ne de, günümüzde şiirleri hakkında övgü dolu değerlendirmeler yapılanların, o yıllarda şairden sayılmadığını unutun.. Ancak şunu hiç unutmayın: Bizim 'edebiyat piyasası'nın tavrı hemen hemen hiç değişmez; daima, nabza göre şerbet verir!..

O yıllarda, şiir metni içinde giydirilmiş kıtalar gibi sırıtan slogan yığınlarıyla toplumsal hareketler güdülmeye çalışılırdı.. Sarsılan toplumsal dengeyi estetik/poetik bağlamlı yeni sarsıntılarla çalkalamak için özel şiir gayretlerine baş vurulurdu.. İşçiler, köylüler, ezilenler vs. fabrikasyon malı gibi 'üretilen' şiirlerin baş aktörüydü ve elbette salt bu ve benzeri kelimeleri yan yana getirmek için şiire sığınıyor olmak kötü, berbat bir şeydi.. Slogan üreten zihniyetin algı dünyası, bunu, şiir diye edebiyat dünyasına -amiyane tabirle- 'kakalar' ve ilginçtir, bu tutum, dönemin 'şiir/edebiyat eleştirmenleri'nce(!) makbul bir şeymiş gibi alkışlanırdı..

Örneğin, "Dövüşe dövüşe yürüyecek", bayağı bir 'slogan' olarak algılanmaz, o nasıl cür'etse, bir şiir kitabına isim olma payesine erişebilirdi..

'Karşı yaka'da bunlar olurken, 'Bu yaka'nın hızlı şiir yazıcıları da, renk/konu değişikliği dışında, benzeri 'kötü' didaktik bir 'şiirsel söylem'i(!) 'cemaat'e boca etmekte geç kalmadılar tabii.. Estetik bakış şirazeden çıkmış, örneğin bir metnin şiir sayılması bakımından içinde "Kudüs" kelimesi geçmesi, yeterli ve hatta zorunlu görülmeye başlanmıştı.. (O yılları yaşamamış genç okuyucular, bunun ne menem bir şey olduğunu anlamak için, bugünün 'Kaset uleması'nın yaptıklarını göz önüne getirebilirler.)

Şiir böyle bir şey demekti, o zamanlar.. Sloganlar şiir kisvesi altında peş peşe sıralanacak, toplumsal muhalefetin damarlarında akan kanı hızlandıracak, çatışma, kavga-dövüş, ortalık kan deryasına bulanacak ve proleterya iktidarı (Ne hayâl ama!) oluşacaktı. Evet, buradaki en büyük pay da, şairin omzundaki yıldızlarda aranacaktı..

Zira, şiirin bir tek amacı ve işlevi söz konusuydu: Toplumu sarsmak, topluma yön ve şekil vermek!..

Ama, olmadı/olamadı! Sloganın şiiri üzerindeki iktidarı, proleterya iktidarına geçit verecek düzeyde iktidarda kalamadı/kalamazdı.. Beş para etmez, sözüm ona şiir kitaplarıyla yıkanamadı toplumsal hâfıza.. Türk şiirinden Yahya Kemal'leri, Ahmet Haşim'leri silip atamadı dönemin o slogan serseriliği..

Bugün, döne döne Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Asaf Hâlet Çelebi okuyorsak, bunun bir nedeni de, şiire 'şiir' olarak bakmanın ve dolayısıyla gösterilen saygının, şiirin ancak 'şiir' olması hâlinde sâfiyetini ve geçerliliğini koruyabileceğinin 80'li yıllarla yeniden anlaşılmasındandır.

Bazıları bunu, ısrarla ve döne döne atlıyor da!..


22 Aralık 2003
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED