AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Otokrat Kerimov Yurttaş'tan 'aşırılık karşıtı' ögütler!

Başbakan ve yanındaki heyetin "Timur'un memleketi"ne yaptığı ziyarete ilişkin haberler birkaç gündür hemen her yerde... Radikal'den Avni Özgürel'in yazdığına göre, Özbek diyarının despotu Kerimov, Batı ülkelerinde yaptığı konuşmalarda (özellikle Ankara Savaşı'nın hatırasına hürmeten olacak) "Biz olmasak Türkler Avrupa'yı tamamen istila edecekti. Timur sayesinde kurtuldunuz" dermiş... Neyse, bugün bu mesele bizi ilgilendirmiyor; sadece bilgi olsun diye aktarıyorum. Ayrıca yine Özgürel'in aktardığına göre, Atatürk'ün Timur'a ilişkin sözleri de şöyleymiş: "Ben Timur'un zamanında gelseydim onun yaptığı işleri başaramazdım. O benim zamanımda gelseydi yaptıklarımdan daha fazlasını yapabilirdi." (Ne diyelim; herhalde "Allah korumuş!" diyeceğiz!)

Neyse, işin bu faslı da bugün bizi ilgilendirmiyor... Bugünkü yazıyı Başbakan ile beraber Timur'un memleketine giden Hürriyet'ten Sedat Ergin'in haberinin başlığından hareketle açacağız: "Siz aşırılık dışında yol olduğunu gösterdiniz". Bu sözler Kerimov'a ait, Başbakan Erdoğan'a hitaben söyleniyor. "El Kaide"yi "iğrenç güçler" olarak niteleyen Özbekistan despotu, "İslam diniyle terör arasında bağ kurulmasına", tıpkı Erdoğan gibi karşı olduğunu söylemiş.

Ergin'in haberinden, Erdoğan'ın ziyaretiyle, Kerimov'un bir zamanlar "Taşkent'deki bombalı saldırılara katıldıktan sonra Türkiye'ye kaçan iki Özbek vatandaşının iade edilmesindeki gecikmeye kızarak" Türkiye ile işbirliğini askıya alması sonucu iki ülke arasında başgösteren soğukluğun aşıldığını da öğreniyoruz. Yani artık bugünkü durum, artık neredeyse "Tek millet üç devlet!" gibi bir nitelik kazanmış!

Nitekim Ergin, 1997'de yaşanan bu olaya Erdoğan'ın şu şekilde açıklık getirdiğini de aktarıyor: "Yani, bir iki kişiyi feda edebilirsiniz, ama karşılığında ilişkilerinizi, karşılıklı çıkarlarınızı çok ileri götürebilirsiniz."(!)

Siz bilmem ama ben bu açıklamayı okuyunca (Ergin'e güvensizliğimizden değil ama yine de söyleyelim: eğer doğruysa) doğrusu çok sarsıldım, sanki kafamdan aşağı bir kova kaynar su boca edildi... Açıkça söylemek gerekirse, Erdoğan'ın bu en hafif nitelemeyle "makyavelist" sözlerini kınadım da... Demek öyle, demek "bir iki kişiyi feda edebiliriz" ama yeter ki uçaklara sığmayan işadamlarımız "karşılıklı çıkarlarımızı çok ileri" götürebilsinler... "Bir iki kişi" dediğiniz nedir ki; mühim olan despotmuş mespotmuş dinlemeden, "işbirliğini" çok daha ileriye götürmek...

Çok şaşırtıcı bir biçimde, Erdoğan'ın "Kerimov'un Çiftliği"ne dair şöyle bir açıklama yaptığına da şahit olduk:

"Özbekistan'ın çağdaş dünya ile bütünleşmesi için sürdürülen demokratik reform sürecinin günümüz uygarlığının benimsediği evrensel değerlere sahip çıkan bir anlayış eksenine oturtulması yönündeki iradenin mevcut olduğunu memnuniyetle müşahede etmiş bulunmaktayız."(!)

Bu sözlerin Özbekistan zindanlarında 90'lı yılların ikinci yarısında sayıları 60.000 dolayınca olduğu söylenen "siyasi muhalif"e neler düşündürttüğünü bilemiyoruz. Ama Özbekistan otokratının bu sözler üzerine birkaç bardak votka yuvarladığına bire bin bahse girebiliriz!

Bana göre, "Artık tekrar Büyük Devletim" diye ortalarda dolaşan Türkiye'nin Sovyet totalitarizminin Orta Asya'daki artıklarına bu derece "hoşgörülü" davranması makbul bir davranış değildir... AB yolunda samimi olarak çok iyi şeyler yapan bir hükümetin bu konuda hiç değilse biraz daha mesafeli davranması gerekmez mi? Tamam, 1995'daki referandumda % 99.6 (!) oranında oyla halkının güvenini kazanan Kerimov'un çiftliğinden Türk işadamları ve müteahhitlerinin çöplenmesinin yolunun açılması da "ekonomik akla" uygun bir seçim olabilir, ama insaf edin, "Bir iki kişiyi feda edebilirsiniz yeter ki karşılığında ceplerinizi doldurabilin!" şeklinde bir akıl yürütme de biraz fazla olmuyor mu?

Biliyorsunuz, Otokrat Kerimov Yurttaş'ın dosyası çok kabarıktır... Dolayısıyla bu dosya hakkında bir iki çift söz daha etmek gerekiyor. İşte bu nedenle, eski yazıların ısıtılıp tekrar servis edilmesini hiç sevmememe, benimsememe ve bugüne kadar (belki bir-iki kere) çok az uygulamama rağmen, yarın bu köşede "Madem öyle, Kerimov da bize kefil olsun" başlıklı eski bir yazımı tekrar yayımlayacağım. Laf Kerimov'dan açılınca arayıp buldum ve gördüm ki doğrusu hiç de eskimemiş... Hem niye eskisin ki? Otokrat Kerimov Yurttaş eskimediğine, yıllardır öylece durduğuna göre, yazı da tabii ki ilk günkü tazeliğini aynen koruyacak!


22 Aralık 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED