AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Yollar biraz daha ayrışıyor…

Fakirlik sınırı altında yaşayanların sayısı, geçen yıldan buyana tam 1.7 milyon artmış; hanebaşı gelirde de 1.1 oranında düşüş kaydedilmiş... Geçen yıldan beri süregelen bir eğilim bu; ülkedeki fakirlik sınırı altında yaşayan insanların sayısı 34.6 milyona ulaşmış…

Son rakamın yüksekliği, acınası hale geldiği izlenimi alınan ülkenin Türkiye olmadığını hissettiriyor da, fakirliğin hızla yaygınlaştığı ve son on yılda ilk kez iki yıl üst üste rakamların kötüleştiği bu ülkeyi gözümüzde yine de canlandıramıyoruz. 1,5 milyar nüfuslu Çin? Hindistan? Rusya? Hayır, bunların hiçbiri değil. Önceki gün açıklanan rakamlar ABD'den ve bu ülkede gözlerden saklanan bir gerçeğe işaret ediyor: Emperyal hevese kapılan bir ekibin yönettiği ABD, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ülke ekonomisindeki kötüye gidiş, özellikle beyaz olmayanları ve Amerikan toplumunu ayakta tutan orta sınıfı vuruyor…

Bu tabloya, George W. Bush'un, Irak'ın 'yeniden inşası' gerekçesiyle Kongre'den talep ettiği 87 milyar dolarlık ek bütçeyi de ekleyebilirsiniz… Bush'un partisinden politikacılar, yaklaşmakta olan seçimde aşırı tepki çekeceğini düşündükleri için, ek bütçe talebini "Irak'ın petrolüyle ödenmesi" şartına bağlama eğilimindeler; bunun anlamı, fakirleşen ABD'nin, petrol zengini Irak'ı da fakirlik çizgisi altında tutacağı…

Ekonomi, ilk çağlardan beri bilindiği üzere, bütün siyasi gelişmelerin ardındaki gerçek belirleyicidir. Ülkeleri imparatorluk haline getiren de, imparatorlukları çökerten de ekonomik performanslarıdır. Günümüz siyasetinde ise, ekonomi, dostları düşman, düşmanları dost yapmaya muktedir.

Bush'un, savaşı 'zafer' ile taçlandırabilmek ve Irak'ı Ortadoğu'da ayakta kalabilecek bir 'örnek' haline dönüştürebilmek için istediği 87 milyarlık ek bütçe, ABD'de kartları yeniden karıştırmayı gerektirecek bir etkileşime yol açtı. Bush'un talebi Irak'ta 'ulus inşası' projesiyle ilgili; o projenin en hararetli savunucularının başında da Donald Rumsfeld geliyor. Sadece kendisi 'şahin' bilinmekle kalmıyor ABD savunma bakanı Rumsfeld, 'neo-con' diye bilinen 'savaş lobisi'ni de kanatları altında tutan o…

Ancak, ekonomisi kötüye giden bir ülkede, seçime beş kala, 87 milyar dolar daha talep etmenin yan etkilerini üzerinde hissettiği izlenimi vermeye başladı Rumsfeld. Washington Post gazetesinde yayımlanan makalesinde, "Ulus inşa etmek bizim işimiz değil" diye yazdı ve o görevin Iraklılara düştüğünü özellikle belirtti. Rumsfeld'in sağkolu bilinen Paul Wolfowitz'in gittiği yerlerde protestolarla karşılanması da ayrışmayı hızlandırmış olabilir.

En önemli vurgulama değişikliği ise, Bush ve ekibine akıl hocalığı yaptıkları bilinen 'neo-con' aydınların yayın organı Weekly Standard'ın editörü William Kristol'de fark ediliyor. Kristol ve arkadaşları hazırlığı 1992'de başlayan 'New American Century' adlı emperyal projenin mimarları; dünyayı sarsacak bir terör olayı beklentisi üzerine oturttukları Eylül 2000 tarihli raporlarında, kapsamlı bir mücadele stratejisi belirlemişlerdi. 11 Eylül sonrasında, 'terörle mücadele savaşı' adıyla uygulamaya konulan o projedir. Kristol, "Afganistan'dan sonra Irak, Irak'tan sonra neresi?" tarzındaki eleştirileri göz önünde tutarak, Bush'a, "Çıkıp halkı bunun bir tek savaş olduğuna ikna et" aklını veriyor. En yakınlarından bile medet beklememesi tavsiyesiyle…

Donald Rumsfeld'in, Colin Powell'ın kendilerini olan-bitenlerden ayrı tutmaya çalıştıkları bir gerçek. Powell zaten baştan beri farklı bir profil çizegeldi; Rumsfeld'in araya mesafe koyma gayreti ise istifa çağrılarının önünü kesmeye yönelik bir taktik olabilir…

Amerikan yönetiminde safların ayrışma süreci içine girdiği bir dönemde, kitleler daha da fakirleşmelerine yol açan mâceracı yaklaşıma tepki vermeye hazırlanır ve kamuoyu yoklamaları bu eğilimi iyice belirginleştirmişken, Türkiye'nin o tabloda yer alma hazırlığını hızlandırmasını anlamak çok zor. ABD'deki fakirliğin yaygınlaşmasına karşılık, ekonomimiz, hükümetin ülkeyi mâceracılıktan uzak tutma becerisi sayesinde rahat nefes alabiliyor. Kafası karışıkların başkenti Washington'un kuyruğuna takılmanın âlemi mi Allah aşkına?

Başbakan, "Karşı çıkanlar gerekçe söylesin" diyor da, esas merak edilmesi gereken, "Irak'a biz de bulaşalım" demenin gerekçesi…


28 Eylül 2003
Pazar
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED