AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Şiirin tadını çıkarmak!

Şiir yazmanın, ilgililerinin çok iyi bildiği gibi aynı zamanda bir 'işçilik' olduğunu düşünürsek, ortaya çıkan şiirin kendi bütünlüğüne kavuşurken geçtiği/geçirdiği merhalelerin, şair algısında ne tür oluşumlara sebep olduğunu da bakmamız gerekir.

Şiirin oluşumunun bir tarafında yer yer acı çekme, sıkılma, bunalma, yalnızlık hissinin zirveye çıkışı vbg. ontolojik/psikolojik hâller varsa, diğer tarafında da, şairin yazdığı/yazacağı ve dolayısıyla kendi sesiyle tanzim ettiği/edeceği yeni 'dünya' karşısında elinin altındaki estetik metinden büyük bir keyif alma, o dünyadan mutlu olma hâli, içkin bir biçimde söz konusudur.

Harfler, kelimeler ve buna bağlı olarak usul usul beliren mısralar muhayyilesinden şiire aktıkça, şair büyük bir coşku seline kapılır. Hatta, kimi zaman 'yazan' olmaktan çıkar; 'yazdırılan' konumunda bulur kendini!

Bu hâl ve bu hâlin doğurduğu o mânevî tat ve lezzet, doğrusu olağanüstü bir şeydir!.

Kendi adıma, bir şiirin inşası esnasında, yazdığım şiirin, örneğin bir gün önceki durumuna bakarak, o şiiri yabancı bir gözle okumaya başlarken, hem beni yazmaya sevkeden 'ana imge'nin dünyasına adım atmış olur ve dolayısıyla hayatın determinasyonundan kurtulurum, hem de eğer iyi bir şiirin yapı taşlarını yerli yerine koyduğum kanaatindeysem, yazdığım şeylerin keyfini çıkarırım.. Mutluluktan uçarım!.

Yazdığım şiir önce beni mutmain kılmalıdır. Okuyucuya ulaşmadan önce, benim tarafımdan sevgi ve saygı görmeli, beğenilmeli, öte yandan 'biricik'liğini tescil ettirmelidir.

Evet, bunun karşılığı müthiş bir keyiftir! Şairin yaptığı ise, o hâlin doyasıya tadını çıkarmaktır!

Bir şair, bu tadın dozunu, başka hiçbir şeyden elde edemez!

Şairden başka hiç kimse de, bir başka şeyde bu tadı bulamaz!

O ana imgeyi merkeze alan ve etrafında önceden hayâl edilemeyen, akla gelmeyen yan imgelerle yürüyen bir şiirin verdiği sevinci ve mutluluk hâlini kelimelere dökmek mümkün olmasa gerektir..

Son yıllarda, yazdığım şiirlerin çoğunu ağır ağır, sindire sindire kaleme almamda, sanıyorum, sözünü ettiğim hissin/hâlin kuvvetine/anaforuna kendimi bırakmak dürtüsü, üstü örtük de olsa bir hayli ağır basıyor.

Şiir, elbette, salt o keyif için yazıl(a)maz. Ancak, o keyif alınmadan da, bana göre şiir yazmanın tadı kalmaz..


29 Eylül 2003
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED