AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bir Beyoğlu yemeği

Ak Parti'nin İstanbul'da siyasî gücü olduğunu tahmin etmek zor değil de, bu gücün Beyoğlu Belediyesi sınırları içerisindeki sayısal karşılığını öğrenmek insanı yine de şaşırtıyor. Her iki Beyoğlu seçmeninden biri, şu yakınlarda yapılan kamuoyu yoklamasından anlaşıldığına göre, "Oyum Ak Parti'ye" demiş...

Bu bilgiyi bana aktaran Beyoğlu'nun doktoralı mimar belediye başkanı Kadir Topbaş, "Oranımız yüzde 49.2, bizden sonra gelen parti de yüzde 16 ile CHP; diğer partiler yüzde 4'ün altında sıralanıyorlar" dedi. Yüzde 12 kadar da "Kararsızım" diyen çıkmış... Yarı-zamanlı bir Beyoğlu sâkini olarak benim gözlemim de farklı değil: Güvenlik büyüyen bir sorun, ama insanlar genellikle burada yaşamaktan mutlu görünüyor...

Bilgiyi, Kadir Topbaş'ın Pera Palas'ta evsahipliği yaptığı yemekte aldım. Bu ayın başından beri Beyoğlu Toplantıları adıyla bir dizi etkinlik sürüyor. Konserler, tiyatro eserleri, sergiler, film gösterileri var etkinlikler arasında... Hergün birden fazla programa katılmaya insanın mecali kalmaz; ancak sanatsever Beyoğlu sâkinlerinin durumdan mutsuz olduklarını sanmıyorum. Yurttaş girişimi programını belediye ve bazı kamu kurumları da destekliyor. Girişim koordinatörü Vecdi Sayar, "Keşke Kültür Bakanlığı biraz daha yakından ilgilense burada olup bitenlerle" dedi hayıflanarak...

Haklı bir hayıflanma. Çünkü, Türkiye'nin kültür nabzı epeydir Beyoğlu merkezli atıyor. Eskiden Cağaloğlu tarafında yuvalanan yayınevlerinin neredeyse bütünü İstiklal Caddesi çevresine taşındılar. Yazarlar, çevirmenler, gazeteciler, ressamlar Galata Kulesi çevresi ve Cihangir gibi yakın muhitlerde oturuyor, günlerinin bir bölümünü çevredeki kafelerde geçiriyorlar. Beyoğlu'na çıkmak eskiden artistlerle karşılaşma şansını artırırdı; şimdilerde değişik sanat dallarından ünlülere tesadüf edilebiliyor...

Benim heyecanla beklediğim bir proje ilk kez Beyoğlu'nda gerçekleşecek: Çevre bütünüyle kablosuz internet alanı haline dönüşecek... Proje Türkiye için bir 'ilk' kesinlikle, ama dünyada da henüz bir benzeri olduğunu sanmıyorum. Kısa süre sonra, İstiklâl Caddesi çevresinde oturanlar, çalışanlar, ya da günlerinin bir bölümünü o civarda geçirenler, istedikleri anda ve yerden internete bağlanıp e-postalarına göz atabilecek, istedikleri bilgiye ulaşabilecekler... Umarım kapsama alanı sadece caddeyle sınırlı tutulmaz, kule etrafını ve Cihangir'i de düşünürler...

Başkanın yemeğinde yabancı diplomatlarla din ve cemaat liderleri de bulunuyordu. Osmanlı döneminde sefaret olarak kullanılan görkemli binalar başkent Ankara'ya taşındıktan bir süre sonra başkonsolosluk oldu... Beyoğlu çevresinde yaşayan yabancılara verilen hizmetler kadar, başkonsoloslukların ihtiyaçlarının karşılanması da belediyenin görev alanına giriyor...

Yüz yıl öncesine kadar, bu bölge, İstanbul'un Müslüman-olmayan ahalisinin gözde yerleşim merkeziydi. 'Pera' adıyla anıldığı dönemlerde, Beyoğlu'nda, daha çok yabancılar, asırlar boyu bu bölgeyi mekân tutmuş farklı dinden insanlar otururlardı. Bir kaynakta, eski devirlerde, Fatih'te doğup büyüyüp de Beyoğlu'nu görmeden âhirete intikal eden İstanbullular olduğunu okumuştum.

Şimdilerde Türkler görünür hale geldiler İstiklal Caddesi'nde; arka sokaklar gürültülü eğlence yerleri ve türkü kafelerle dolu... Ancak, Beyoğlu yine de yabancılar ve 'azınlıklar' tarafından tercih edilen bir semt. Camiden fazla kilise var semtte. Hem de her dinin, her mezhebin, her cemaatin ayrı ayrı...

Pera Palas'taki yemekte, masa komşularımdan, Avrupa Birliği ile uyum sağlama yönünde atılan adımların uygulanmasında ciddi sıkıntılar yaşandığını öğrendim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve kimbilir kaç nesildir bu topraklarda yaşayan insanlara 'yabancı' gözüyle bakma alışkanlığı, öyle anlaşılıyor ki, uyum yasası çıkarmakla geride kalmayacak. Köklü bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var ve özellikle siyasilerin bunu zorlaması gerekiyor. Tabii her şeyden önce kendi ölçülerini değiştirmeyi ve eski alışkanlıkların etkisindeki tavsiyelere kulak asmamayı da göze almalılar...

Bir süredir 'azınlıklar' ile yakından ilgilendiğini bildiğim avukat Kezban Hatemi'yi bu noktada biraz karamsar buldum. Masadaki Katolik ve Süryani Katolik dinadamlarını, cemaat liderlerini göstererek, "Kendileri sessizliği yeğliyorlar" dedi ve ekledi: "Sessiz kalışlarının sebebi uygulama hatalarının düzeltileceğinden umutlu olmaları; İstanbullu azınlıklardan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açılmış bir tek dâvâ olmaması bundan..."

Bazıları, "Önümüzdeki üç ay önemli; Türkiye'nin ileriye doğru hamlesini çekemeyen, bugünkünden daha özgür ve demokrat olunmasını tehlikeli görenler ellerinden geleni yapacaklardır; Türkiye AB üyesi olduğunda elleri böğürlerinde kalacak çünkü" diyorlar, ben de aynı görüşteyim. Azınlık hakları o tipler için bir mücadele alanı olacağa benziyor. Vakıflar genel müdürlüğü tam da şu sırada o tiplerin oyununa gelmemeli...

Ak Parti'nin Beyoğlu'nda her iki seçmenden birinin oyunu alması bekleniyor ya, oylarını alacağı seçmenler arasında çok sayıda başka dinden insanlar da var. Başkan Kadir Topbaş, "Onlar benim en iyi seçmenim" derken samimiydi.


29 Eylül 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED