AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Zamanlamanın önemi

Medyada tartışılan iki konu

Son bir ayda, muhtelif çevrelerce sıklıkla tartışılan iki önemli konu vardı. Bunlardan biri, TBMM tarafından onaylanan "İkiz Anlaşmalar" olarak bilinen Birleşmiş Milletler Anlaşması konusu, diğeri de Bütçe Komisyonu tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis edilen 15.000 imam kadrosu konusuydu.

İkiz anlaşmalar

Birleşmiş Milletler tarafından 40 yıl önce hazırlanmış ve siyasi literatüre İkiz Anlaşmalar olarak geçmiş anlaşmalar, 4 Haziran günü TBMM tarafından onaylanmıştır. Bu anlaşmalar, imzalayan ülke halklarına, kendi kaderlerini tayin, yani "self determinasyon" hakkını tanıyor.

Bazılarına göre; bu tanım, Türkiye'de bölücülerin eline bir koz verebilirdi. Onun için, bu anlaşmaların onaylanması, çok yanlış olmuştu.

Bu teze karşı çıkanlarsa, evhama kapılıp, korkmamıza gerek olmadığını, çünkü, Birleşmiş Milletler Anayasası'nın 1. ve 2. maddesinin, bu hakların demokrasi ile idare edilen ülkelerde iddia edilemiyeceğini açıkça belirttiğini ifade etmekteydiler. "Üstelik Türkiye, yanlış yorumlanmaması için anlaşmaya "çekince" koymuştu. Bu sebeple, Türkiye'de bölücülerin, anlaşmaya dayanarak, bu haktan yararlanması mümkün değildi."

İki tarafın tezlerinin de haklı yönleri olabilirdi. Fakat, Cumhurbaşkanı bile, hangi tarafın haklı olduğu hususunda tereddüde düşmüş ve Perinçek'e kadar birçok kimseye danışmak zorunluluğunu duymuştu.

Medyamız da anlaşmaların sakıncalı olup olmadığını tartışıyordu, ama hiç kimse, "Bu kadar tartışmaya sebep olan bu konunun, ne önceliği vardı?" sorusunu sormuyordu.

15.000 imam kadrosu

Hükümet, Diyanet İşleri Başkanlığı'na 1.600 imam kadrosu verilmesi için TBMM'ye bir tasarı göndermişti. Ancak, tasarı Bütçe Komisyonu'nda görüşülürken, bu rakam 15.000'e çıkarılmıştı.

Medyamızda son günlerde en çok tartışılan konulardan birisi de buydu. İktidar çevreleri, bu tahsisi savunuyorlardı. Diyorlardı ki, "Kadro tahsis etmek başkadır; kadroya tayin başka.."

Başka bir savunmaya göre; TBMM bu yanlışı düzeltecekti. Bazı bakanlara göre; Buralara tek bir tayin yapılmayacaktı. Devlet Bakanımız'a göre ise; 15.000 rakamı bile azdı. Bu rakam 20.000 olmalıydı. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı'nda 35.000 imam açığı vardı.

Muhalefetse, AKP'nin bu kararıyla kendi gerçek yüzünü gösterdiğini, bu iktidarın laikliğe karşı olduğunu, böylece adım adım kendi maksadına ulaşacağını iddia ediyordu.

Burada, bu tezlerden hangisinin haklı olduğunu tartışmak istemiyoruz. Sadece bir sualimiz vardır:

"Bütçede azami tasarrufa gidildiği bir ortamda, imam kadrosu tahsisinin önceliği ve mantığı var mıydı?"

Öncelikler ve zamanlama

Politikada, verilen kararların içeriği kadar, zamanlaması da önemlidir. Bir an için düşünelim: Atatürk, Samsun'a ayak bastığı zaman, başındaki kalpağı atarak, "Efendiler bu şapkadır" deyip, başına geçirseydi, kıyafet inkılâbını gerçekleştirebilir miydi? 23 Nisan 1920'de TBMM'yi topladığı tarihte, cumhuriyeti ilân etseydi, acaba Kurtuluş Savaşı'nı kazanabilir miydi?

Tipik bir örnek

Bu konuda meşhur bir hikâye vardır: Piyade tüfeklerinin sadece 500 metrede etkili olduğu bir dönemde, komutan Mehmetçiğin başına gelir. Karşıdan düşman kuvvetleri akın akın gelmektedir. Ona sorar:

-Karşıdan gelen düşmanları görmüyor musun?

-Görüyorum komutanım.

-Neden ateş etmiyorsun?

-Düşmanın ateş menziline gelmesini bekliyorum.

Zamanlama becerisi

Bu demek değildir ki, devlet adamları asıl fikirlerini gizlesinler. Ancak, haklı olan birçok dava ve fikir, zamanlama hatası yüzünden hezimete uğramıştır. İşte politikacılardan beklenen, bu zamanlamayı iyi ayarlayabilmeleridir.

Kısacası

Kısaca söylemek gerekirse, bu denli tartışmaya sebep olan ikiz anlaşmaların hemen kabul edilmesini bizden isteyen var mıydı? Doldurulamayacaksa, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bu kadar kadro tahsisinin gereği var mıydı?

AKP'nin eline, millete hizmet fırsatı geçmiştir. Bu fırsatı, zamanlama hataları yaparak heba etmeye hakkı yoktur. Zira, yaptığı zamanlama hataları, birçok başarılı hizmetlerini gölgelemektedir.

Hele boynunda dincilik gibi hak etmediği bir yafta varken, Diyanet kadrosu krizini çıkarmanın mânâsı var mıdır?


30 Haziran 2003
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED