AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R

TENKİDLER... TEMENNİLER...

  • OSMAN AKKUŞAK

    Karizmatik şairimiz Attillâ İlhan 23 Haziran 2003 tarihli Cumhuriyet'te şöyle yazmış:

    "Mucibimerak'tır, kendi kendime sorar dururum: o metinler tozlu dosyalarda bile bile unutulmuş mudur, o yüzden mi, ya hiç bilinmez, ya da çok az bilinirler; yoksa Kemalizm'in diyalektiği anlaşılmasın diye mi, kasten (inkilâp tarihi) müfredatına alınmamış mıdır" Burada belirtilmesi gereken husus; yazının ilk bölümündeki (alınmamış mıdır) kelimesinin, (alınmamıştır) şeklinde olması lazımgeldiğidir.

    Attillâ İlhan, Türkçe'yi bilmez değildir; âlâsını bilir, hem de Türkçe'deki mefhumların eskilerini yenilerini bilir ve mükemmel kullanır, fakat; dilimizin ustaları dikkatsizlik ve acelecilik yüzünden yanlışlık yaparlarsa, bizim genç yazarlara ve gençlere söyleyecek sözümüz de kalmaz yüzümüz de olmaz.

    Öyle değil mi Sayın İlhan!

    Fırsat düşmüşken bir şey daha söyleyeyim: ismini taşıdığınız Hun Hakanı'nın adı Attilâ mıdır, Atillâ'mıdır diye soracak olursak, tarihlerde hep Atillâ diye geçer. O zaman niye Attilâ diyerek telaffuzunu zorlaştırıyorsunuz? İkinci Yenicilerden Cemal Süreyya da bir acayiplik yapmış, benim adım (Cemal Süreya) dır diye tutturmuştu. Süreyya ismini Süreya diyeceksiniz diye herkesi zorlamaya ne hakkı var? Dilimizin bir kelimesini keyfine göre değiştirmeye ne hakkı var? Yanlış anlaşılmaması için zikretmeyi lüzumlu bulurum: lisanınızı, millî kültürünüzü ve tarih anlayışınızı hep takdir etmişimdir. Tekrar kaydedeyim ki, kaleminizden dökülen gerçek Türkçe'yi genç edebiyatçıların örnek alması gerekir. Yeter ki, imla ve dizgi yanlışlarından uzak bulunsun!...

    Ve.. Ertuğrul Özkök!..

    Ertuğrul Özkök: "Saddam Hüseyin'in o meşhur Cumhuriyet Muhafızları ne birinci savaşta, ne de bu savaşta ortada görünüyorlar" demiş.

    Doğrusunun: "Ortada görünmüyorlar" olması gerekir. Çünkü (ne... ne de...) mukayese edâtı, cümle de kullanılırken, cümle'nin fiili yahut yüklemi, mânâ'ya göre, bazen olumlu bazen olumsuz olur. Daima olumlu olacak diye bir kural yoktur.

    Ertuğrul Özkök, bu mukayese edatı'nın daima olumlu fiiller'le kullanılacağını zannetmekte yalnız değildir. Şaşıracaksınız, büyük edebiyat bilgini merhum Mehmet Kaplan bile (dilci olmadığı için olsa gerek) aynı hataya aynı gaflete düşmüştür: (Tanpınar'ın şiir dünyası) isimli eserinin 43. sayfasında şu cümle var: "aynı hava içinde millî karakteri haiz olduğu kadar, aktüel hayata da cevap verecek bir sosyal şiir özlenilir. II. Meşrutiyet devrinde Mehmet Emin ve Mehmet Akif'in vücuda getirdikleri şiir, ne ideolojik görüş, ne de estetik vasıfları bakımından kimseyi tatmin ediyordu."

    Bu cümlenin doğrusu, (...kimseyi tatmin etmiyordu) şeklinde olmalıydı.

    Bu vesile ile Sayın Özkök'e birkaç şey söyleyeceğim:

    Türk siyasetini ve Türk basınını yönlendirmeye niyetli yorumlar yapıyorsunuz. Talebelik günlerinizden, Avrupadaki hayatınızdan, eylemciliğinizden, Batı müziğinden bahsediyorsunuz. Bir kere Türk mûsikisinden söz açmadınız.. çünkü tanımıyorsunuz.. Türk edebiyatı klasiklerinden haberiniz yok, çünkü ecnebi lisanla öğretim yapan okullarda okudunuz.

    Hep böyle tek taraflı mı kalacaksınız? Üstünde ahkam kestiğimiz mekânın veya makamın tek taraflı olmaya, sabit fikirli bulunmaya tahammülü yoktur. Sayın Özkök, Yunus Emre'yi, Mevlâna'yı Mehmet Akif'i, Arif Nihat Asya'yı, Necip Fazıl'ı, Peyâmi Safa'yı okumadan tanımadan bu milletin gerçek bir ferdi olamazsınız. Eserlerini okursanız hiç şüphesiz onları seveceksiniz. İslâm büyüklerini, Türk büyüklerini, Türk folklorünü tanırsanız dünyayı ve hayatı tek boyutlu idrak etmekten kurtulmuş olursunuz. Çağımızın değerleriyle beraber kendi dünyamızın güzelliklerini görmek, bilmek, sizi yükseltecek daha güçlü kılacaktır. O zaman insanlara, gençlere anlatacak, aktaracak ne kadar bol malzemeye, nice güzelliklere kavuştuğunuzu göreceksiniz!...

    Ve.. Murat Bardakçı'ya!..

    Yazınıza, Kıbrıs'ın, şarabı için fethedildiğini ileri süren bir başlık atmışsınız. Daha önceleri de Abdülhak Hâmid'i ve Ahmet Haşim'i para talep edici mevkide gösteren başlıkları ve spotları kullandınız.

    Sansasyon uğruna, tarihimize ve edebiyatımıza ait şahsiyetlerin imajlarının zedelenmesine sebep olan karışık malumatı haber haline getirmekten zevk mi alıyorsunuz? Tarihî olayları haber yaparken gerçek olup olmadığını ve yazılmasının milletimize zarar verip vermeyeceğinin iyi ölçülmesi gerektiğini unutuyor musunuz? Sayın Bardakçı, biraz daha milli sorumluluk, biraz daha titizlik; size tarihçi olarak yakışan budur.



  • 30 Haziran 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED