AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Yeni âdet: "Sanıkları devlete kazandırmak" (!)

Ben de birçoğunuz gibi "Yüce Türk Adaleti"nin işlerini anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Bakın önümüzde taze bir örnek var; hem de Yargıtay gibi bir "yüksek mahkeme"de cereyan ediyor...

Geçen gün (25 Haziran), sağolsun Ankara'da olup bitenler hakkında bizi habersiz bırakmayan Adnan Keskin'in bir haberi gazetesi Radikal'in manşetine şöyle taşınmıştı: "İşkencenin Yargıtay zaferi". Bu önemli haberden, Yargıtay'ın "topluma kazandırmak için" işkence cezalarını ertelediğini öğreniyorduk. Yargıtay'ta son sözü söyleyen Ceza Genel Kurulu, 8'e karşı 15 oyla aldığı bir kararla, işkence yaptığı kesinleşen polislerin cezalarını ertelemişti.

Adnan Keskin okurlarını bir hususta uyarmayı da ihmal etmiyordu: "Tek teselli: Ocak 2003'te çıkan yasa, o tarihten sonraki suçlarda ertelemeyi yasaklıyor." Bu uyarının anlamı şu: 2003'e kadar işlenmiş suçlarda suçluları "devlete ve topluma kazandırmak" ilkesi pekâla sürdürülebilir! Erteleme yasağını bu işe 2003'ten sonra kalkışacak olanlar düşünsün...

Söyledim ya, "Yüce Türk Adaleti"nin işine gerçekten akıl sır ermiyor... Herşeyden önce hikayenin şu faslı: Bursa'da 1997 yılında gözaltına alınan Orhan Kuyak'a işkence yaptıkları, Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla sabit olan iki polis ne cezaya çarptırılmış biliyor musunuz? Aktarayım da, memleketimizde devletin memurlarına ne kadar şefkatli davrandığı daha iyi anlaşılsın: "10 ay ağır hapis ve beş ay memuriyetten men cezası."(!)

"Yüce Türk Adaleti"nden sual edilmez ama bu ceza epeyce "komik" kaçmıyor mu? İnfazı zaten ertelenecek olan 10 ay hapis ve meslekten sadece 5 ay men cezası... Unutmayın; bu ceza bir ağır ceza mahkemesinin suçlarını sabit bulduğu iki işkenceci polis hakkında verdiği bir ceza. Yani işin özeti, "5 aycık" bekledikten sonra tekrar görev başına!

Durun acele etmeyin; mahkeme, hepinizin "Bu kadar da olur mu?" diye küçümsediğiniz bu cezayı da ertelemiş.

Dosya nihayet Yargıtay'a ulaşmış. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, "verilen hapsin ertelenmesini gerektiren haklı nedenler yoktur" diyerek yerel mahkemenin erteleme kararını bozmuş.

Ancak mahkeme bozmaya uymayıp, ertelemede direnmiş. Mahkemenin direnirken dayandığı gerekçelerden bir bölümü şöyle: "Sanıkların geçmişi sabıkasızdır, (...) Kişisel bir menfaatleri söz konusu değildir. (...) Sanıklara ceza verilmiştir. Ancak bu olaydan ders alacakları düşünülmüştür. Duruşmadaki tavırları da dikkate alınarak onları yeniden devlete ve topluma kazandırmak için bir şans verilmesi gerekmiş, o nedenle de cezaları ertelenmiştir."

Sizin de dikkatinizi çekti değil mi? Gerekçede sanıkların "yeniden devlete va topluma kazandırılması"ndan söz ediliyor. Bu ifade Ceza Hukuku'na yeni girmiş olsa gerek; suçluların "topluma kazandırılması"ndan birkaç yüzyıldır haberimiz vardı ama suçluların "devlete kazandırılması"ndan doğrusu yeni haberemiz oluyor!

Ertelemeye karar veren mahkeme direnince, dosya "son söz"ün söylenmesi için Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gelmiş. Ve nihayet, Genel Kurul da 8'e karşı 15 oyla, "işkence cezasının ertelenmesi"ni onaylamış. Dikkat ettim, bu "onama gerekçesi"nde de var o ilginç ifade: "... sanıkları yeniden devlete ve topluma kazandırmak için..."

Siz söyleyin şimdi, "Yüce Türk Adaleti"nin bu "Yüce" kararı karşısında ne diyelim, kararı nasıl yorumlayalım?

Haklısınız; en iyisi gerçekten hiç laf etmeden, yani "ifade özgürlüğümüz"ü kullanmadan, sadece "düşünce özgürlüğümüz" ile yetinmek!


30 Haziran 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED