|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'nin gündemi sürekli değişiyor. Belki de değiştiriliyor.Uyum Yasaları, Avrupa Birliği'ne tam üyelik meselesi derken 'Eve Dönüş Yasası' adı da verilen 'Topluma Kazandırma Yasa Tasarısı' karşımıza çıktı. İçişleri Bakanı Aksu'nun açıkladığı yasa tasarısı, Türkiye'nin gündemini ciddi olarak değiştirecek nitelikte önemli bir olaydır. Ve son sözü baştan söylemek gerekirse, Meclis'te bu şekliyle yasalaşması durumunda toplumsal barışı sağlamak bir yana, ülkedeki huzursuzluğu körükleyecek niteliktedir. AKP iktidarı, bu Tasarı'yı bu şekliyle açıklayarak bu meseleyi anlayamadığını ya da yanlış anladığını göstermiş oldu. Hatta belki de tam buşekliyle anladığını belirttti. Dahası, bu konuda da bir hazırlığının olmadığı ortaya çıktı.. Aslında bir süredir el altından tartışmaların, hazırlıkların devam ettiğini biliyorduk. Hükümet yetkilileri, sık sık tasarıyla ilgili çok yönlü çalışmalar yaptıklarını söylediler. Bütün anayasal kurumlarla ve hatta Amerika ile bile bu konuda görüş alışverişinde bulunulduğu söyleniyordu. Neredeyse bir tek meselenin doğrudan tarafı olan Kürtlerin siyasal ya da toplumsal temsilcilerinden görüş alınmamıştı. ABD'nin ise, Kuzey Irak'ta bulunan Türk askerlerinin biran önce çekilmesi için KADEK meselesinin çözülmesinin gerekli olduğunu bizim hükümetten de devlet yetkililerinden de iyi bildiği ortaya çıkmıştı. KADEK'e 'silah bırak' diyen ABD bunun ancak, Türkiye'nin meseleye olumlu bakmasıyla mümkün olabileceğini biliyordu.. Nitekim, tasarı ile ilgili olarak ABD'nin hükümet yetkililerine bazı telkin ve tavsiyelerde bulunduğunu öğreniyoruz. Eve Dönüş Yasası ile ilgili sıcak mesajların verilmesi belki de bu tavsiyelerle ilgili olabilir. Buna karşılık İç İşleri Bakanı Aksu'nun açıkladığı Tasarı metni bu tavsiyelerin dikkate alınmadığını gösteriyor. Karşımıza aniden çıkan, sürpriz bir gelişme değil. Tasarı'nın, bir uzlaşma ve sorun çözme mantığı ile değil polisiye bir anlayışla hazırlandığı her satırından anlaşılıyor. Sürpriz olan, bu tasarının kamuoyuna sunulan olumlu sinyallerle taban tabana zıt bir anlayışla kaleme alınmış olması. Toplumsal Barışı amaçladığı söylenen bir hazırlığın, umutları kıran, toplumda bir süredir esmekte olan barış ve iyimserlik rüzgarlarına sed çeken bir asayiş meselesi olarak sunulması. Bir süre önce Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in yaptığı açıklamalar toplumsal barış adına umut verici yaklaşımlar içeriyor gibiydi. Bakan, KADEK mensuplarının silah bırakarak toplumsal ve siyasal hayata katılabilmelerine olanak sağlayabilecek bir toplumsal dönüşüm projesinden söz ediyor gibiydi.Çünkü bir yandan da 6'ıncı Uyum Paketi ile getirilecek değişiklikler Türkiye'de bazı yasakların kaldırılmasına ve bazı tabuların yıkılmasına yol açacaktı. Türkiye, içinde bulunduğu bölge ve bağlı olduğu ittifaklar açısından çok uygun bir zemin söz konusuydu. Türkiye belki de çıkaracağı böyle bir yasa ile Kürt sorununun çözümü yolunda önemli adımlar atmış olabilecekti. Türkiye'de bazı sağ eğilimli yazarlar bile bu temennileri dile getirmeye başlamıştı. Ama, kapalı kapılar arkasında esen ters rüzgarlar yine umutlu beklentileri boşa çıkarmışa benziyor. AB'ye giriş sürecinde çok önemli bir dönemeçte olan Türkiye'nin yeniden sorunlarla uğraşması ve gerilmesi arzu ediliyor. Oysa daha son MGK toplantısının ardından yapılan tesmi açıklamada, PKK/KADEK tehdidinin pasifize edildiği saptaması yapılıyordu. Bu durumda KADEK mensuplarının normal hayata herhangi bir polisiye şart aranmaksızın katılması için sağlıklı bir süreç oluşturmak yerine, yeni bir İtirafçı Yasasını çıkartmaya çalışmanın mantığını kavramak oldukça zor. Mesele sadece KADEK mensuplarının normalleşmesi değildir. Bir bölgenin, bir bölgede yaşayan insanların, onların Türkiye'nin dört bir yanında yaşayan akrabalarının ve yandaşlarının normalleşmesi meselesidir. Hatta bu anlamda Türkiye'nin normalleşmesi meselesidir. Türkiye Kürt meselesini çözmek zorundadır. Böylesine önemli bir dönüşüm projesine bu kadar sığ bir asayiş mantığı ile bakarak meseleyi yine itirafçılığa, ihbarcılığa dayandırmak ve bunlara karşılık mükafat olarak bazı ceza indirimlerinde bulunmak, utanç verici bir yaklaşımdır. Üstelik de Güneydoğu'da ve ülkenin dört bir yanında yaşayan Kürt vatandaşlara hakaret etmek, onları horlamak anlamı taşımaktadır. Hele, bu insanların toplumsal hayata uyum sağlaması için gereken kolaylıkları gösterecek tedbirleri almak yerine, o insanları tecrit ederek halktan koparmaya çalışmak normalleşme değil, olsa olsa polisiye rehabilitasyon anlamına gelir. Netice olarak bu tasarı toplumsal barışı değil, huzursuzluğu, gerginliği hatta çatışmayı kışkırtan bir anlayışla hazırlanmıştır. Şimdi AKP milletvekillerine büyük bir görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu yasayı barışa ve huzura hizmet eder bir yapıya kavuşturmak onların görevidir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |