AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Ben Washington’da, Perle İstanbul’da

Bir dost, “Katıldığın toplantı önemli olmasına önemli, ancak sen Washington’dayken esas toplantılar İstanbul’da yapıldı” demek için ulaştı bana... Richard Perle Türkiye’deymiş ve yanında Harold Rhode da varmış... Aydan Kodaloğlu’nun konuğu olarak bulundukları Türkiye’de, başta İlhan Kesici olmak üzere pek çok kişiyle birlikte olmuşlar... Gerçekten ilginç.

Bu isimler Kulis okurlarının yabancısı değil. Richard Perle, geçen temmuz ayında da Türkiye’deydi ve evsahibi yine Aydan Kodaloğlu’ydu. Ritz/Carlton Oteli’ne yolum düşmese, İlhan Kesici’yle biraraya geldiklerinden kimsenin haberi olmayacaktı. Demek bu defa, Harold Rhode’u da çağırmışlar...

Aydan Kodaloğlu ilginç bir kişilik. 28 Şubat günleri bütün açıklığıyla yazıldığında, o sırada Türk-Amerikan Derneği’nde müdürlük yapan Aydan Hanım’ın süreçte oynadığı rol daha iyi ortaya çıkacaktır. Derneğin başkanı Prof. Hasan Köni bildiklerini paylaşmaya karar verdiği taktirde tabii... Sonra ne olduysa, Aydan Kodaloğlu’nun Türk-Amerikan Derneği ile ilişkisi kesildi; o da süreç içerisinde yakından tanıdığı sivil-asker kişilerle İsrail arasında ilişkileri daha da pekiştirmeyi uğraş alanı seçen bir büro açtı Ankara’da... Bizde Amerika’dakine benzer ‘lobicilik’ faaliyetleri olsa ve Meclis’e kayıt zorunluğu getirilse, herhalde kaydını ilk yaptıracak kişi Aydan Hanım’dır...

Richard Perle ile Aydan Kodaloğlu arasındaki ilişkiler yıllar öncesine dayanıyor; ancak son zamanlarda Perle’ün Türkiye’ye duyduğu ilgiyle birlikte ikilinin görüşme fırsatı da arttı. Perle, her yıl en azından bir kez Türkiye’ye uğruyor ve İlhan Kesici’nin düzenlediği yemekli ev partisinde İstanbul’un krem kremasıyla biraraya geliyor. DPT günlerinden tanıdığım ve politik hayatını yakından izlediğim İlhan Kesici, hadi evindeki Perle’lü yemeklere çağırmıyor, ama cürm-ü meşhud yapmasam, görüştüklerini bile söylemeyecek...

‘Karanlıklar Prensi’ diye anıldığından herkes haberdardır da Richard Perle’ün, bu sıfatın kendisine neden verildiğini pek az kişi bilir. Vanity Fair dergisinin son (Temmuz 2003) sayısında Washington’dan dünyayı yönetmeye kalkan kadroyu konu alan değerlendirme yazısından öğrendim ben de sebebi: Meğer, Perle, benim ‘gece-kuşu’ dediğim tiplerdenmiş; çalışmak için gündüz yerine daha çok geceyi tercih edenlerden...

Perle ticaretle uğraşan bir ailenin çocuğu; babası tekstilciymiş... İş ile eğlenceyi karıştırmayı hep bilmiş Perle. Bu sebeple, 1980’de iktidara erişen Reagan’ın adamları kadro oluştururlarken, “Perle’ü de yanınıza alın” aklını verenler kadar, “Ehl-i keyifitr, işe yaramaz” diyenler de çıkmış... Dönemin savunma bakanı Weinberger, erken kalkamadığı için sabah toplantılarına katılamadığı halde, Perle’ü feda etmemiş.

Lüks yaşamayı seven biri Perle: En özel havyarları bulduruyor, ithal kappuçino içiyor, Fransız ekmeği yiyor... Monte Cristo pürosu tüttürüp Gauloises sigarası içiyor... Bir ara, yalnızca ‘sufle’ yapıp satacak pastane projesi bile geliştirmiş...

Savunma bakanlığı bünyesinde çalışan ‘Danışma Kurulu’ başkanlığından istifasını getiren de lüks alışkanlıklarını sürdürmek için girdiği akçalı ilişkiler oldu; batık Global Crossing firmasının elinden tutma karşılığında 125 bin dolar aldığı anlaşıldı Perle’ün... O parayı yiyemeyecek; çünkü kopan gürültüler üzerine, firmanın ödediği ücreti Irak’da hayatını kaybedenlerin ailelerine bağışlayacağını açıklamak zorunda kaldı...

Harold Rhode, bir süredir yaşadığı Irak’ın kuzeyinden, patronu Perle ve Türkiye’deki arkadaşlarıyla buluşmak üzere İstanbul’a gelmiş olmalı. Sıradan bir memurken, Bush yönetimi ile birlikte yıldızı parlayan biri Harold Rhode. Türkiye’yi ve bazı Türkleri yakından tanır. Her yıl yapılan, Türk-Amerikan İş Konseyi toplantılarında konuşup işadamlarına akıl verir. 28 Şubat günlerinde katıldığı bir toplantıda, “Düşürün bu hükümeti” dediğini kendi kulaklarımla işitmiştim...

Türk kamuoyu, Rhode’u, Hasan Cemal’in “Özal Hikayesi” kitabıyla gündeme giren ‘takiye’ sözcüğü sayesinde tanımıştı. Aslında, Hasan Cemal kitabında adını vermedi Harold Rhode’un, “Pentagon’da çalışan kısa boylu bir Musevi” demekle yetindi; o sözcüğün yaygın kullanıma girmesini sağlayanın adını koyan ben oldum. O gün bugündür de yakın takibimde Harold Rhode; savaş öncesi oynadığı rolü de Kulis’te okumuştunuz...

Ortadoğu’ya yeni biçim verme projesinin Suudi Arabistan’ı da içine aldığını ilk telâffuz eden kişidir Harold Rhode. 2001 baharında Washington’a gelen bir Suudi Arabistan heyetinin yüzüne, “Yeni yönetim işlerini bir kere yoluna koymayagörsün, Clinton döneminde olduğu gibi yumuşak davranmayacak. Amerika Saddam'ın hakkından gelecek, bölgede ipleri eline alacak ve siz Suudluları da hizaya getirecek” demişti... 11 Eylül’den aylar önce hem de...

Richard Perle, Irak’a savaş açılmadan önce, kendisine, “Irak’ın elinde ABD’yi tehdit edecek çapta silâh olduğuna dair kanıtlarınız var mı?” diye soran gazeteci David Corn’a, “Bana güven” cevabını vermişti. Herhalde, Bush’a da, aynı soruyu sorduysa, “Bana güvenin” demiştir... Güven boşa çıktı.

Demek, ben Washington’dayım, Richard Perle ve Harold Rhode İstanbul’da ha! Merak etmeyin, ben buradan da izlerim onları...


30 Haziran 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED