|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'de Osmanlı'nın, Anadolu'yla ilgilenmediği, Anadolu'yu ihmal ettiği şeklinde son derece yanlış bir kanaat vardır: Oysa Osmanlı, Selçuklu'nun kültürel, entellektüel ve manevî mirası üzerinde/n yükselmiş, Selçuklu'nun siyâsî zaaflarını çok iyi değerlendirerek görkemli bir sıçrama gerçekleştirmiş bir medeniyet tecrübesi üretmiştir. Yaygın kanaatin aksine Osmanlı, Selçuklu'nun imar ve mamur ettiği şehirlerin dışındaki bölgeleri ve şehirleri ihmal etmemiş, son "çöküş" asrında bile medeniyetimizin rüyalarını günlük hayatın en ücra bölmelerine ve bölgelerine kadar nakşetmeyi, hayata geçirmeyi başarmıştır. Beypazarı, Göynük, Kastamonu, Kula, İznik, Bursa, Amasya bu şehirlerin başında gelen örneklerdir. İşte Osmanlı medeniyetinin o büyük şiirsel rüyasının hayatın her alanına nakşedildiği şehirlerimizden biri de Safranbolu'dur. Cuma gününden itibaren, Safranbolu'nun tarihini yazan, kültürel haritasını çıkaran değerli araştırmacımız Hulusi Yazıoğlu'nun deyişiyle Osmanlı medeniyetinin şiir ve rüya şehri "küçük Osmanlı" Safranbolu'daydım. Medeniyet tasavvuru yolculuklarımızın 43. konferansını Eğitim Bir-Sen'in daveti üzerine bu şirin küçük Osmanlı şehrinde gerçekleştirdik. Başta Eğitim Bir-Sen'in mütevazı başkanı Yusuf İpek ve Kadir Ekinci olmak üzere, Ergün Akgün, Hüsnü Özcan, Niyazi Tuna, Hüseyin Uğur, Ahmet Ustaoğlu gibi dostlara ve en az onlar kadar Safranbolu'nun Osmanlı ruhunu canlı tutmak için çalışan değerli eşlerine, eşim ve çocuklarım Ebru ve Burak ile Safronbolu'ya yaptığımız ziyaret sırasında gösterdikleri nazik ve nezih evsahipliğinden ötürü teşekkür ediyorum. "Küçük Osmanlı" Safranbolu'yu biz çok sevdik ve ben bu şiir ve rüya şehrimizin bir yazıda anlatılabileceğine inanmıyorum. O yüzden Safranbolu'ya ilişkin birkaç yazı yazacağımı şimdiden hatırlatmak isterim. Safranbolu, büyük Osmanlı rüyasının, insanlarından hayatın her alanına kadar tecessüm ettirildiği bir rüya şehir. Örneğin Osmanlı rüyasının en estetik, en çarpıcı örneklerinden biri, Safronbolu evleri'nde hayata geçirilmiş. Medeniyetimizin insan, doğa, kozmik dünya ve Yaratıcı arasındaki ahengi, uyumu, dengeyi eksene alan büyük rüyasının en canlı, en görkemli ve en estetik örneklerinden birinin Safranbolu'da 18. ve 19. yüzyılda inşa edilen sivil mimaride hayat bulduğunu görüyoruz: Safranbolu evleri, tam da medeniyetimizin ruhunun taşa nakşedilerek taşa ve hayata diriltici bir ruh üflediği bir tarzda tasarlanmış ve bina edilmiş: Örneğin Safranbolu'nun sivil mimarisi, bir evin bir başka evin güneş ve ışığı almasına engel olmayacak bir adalet, hakkaniyet, kardeşlik, paylaşma duygusu ile doğa, insan ve Yaratıcı arasındaki ahengi, ilişkiyi ve iletişimi maksimum ölçüde canlı ve diri tutacak bir sanat ve mimari zevki ve estetiğiyle gergef gibi örülmüş bir şehir planlamacılığına dayalı olarak gerçekleştirilmiş. Her ne kadar, cumhuriyet dönemindeki sivil mimari, bu ruhu, bu inceliği ve bu estetiği yakalamaktan uzak bir görünüm arzediyor olsa da, ben Safranbolu'da büyük Osmanlı rüyasının canlı timsalleri olan Osmanlı beyefendileri ve hanımefendileri ile tanışmış olmaktan büyük mutluluk duyduğumu vurgulamak isterim. Osmanlı beyefendilerinden biri, müderris Ziya Hatiboğlu'nun torunu Ziya Hatiboğlu. Ziya Bey, dedesinin ve Osmanlı'nın inceliğini, zarafetini ve duyarlığını hem kişiliğinde, hem de günlük hayatında gerçekleştirebilmiş 80'ine merdiven dayamış Safranbolulu bir Osmanlı beyefendisi. Eşi de tam bir Osmanlı hanımefendisi. Burada sadece Ziya Bey'in çiçek aşkının hikâyesini anlatmam söylediğim şeyi göstermek için kâfi sanırım: Ziya Bey, bahçesinde dünyanın dört bir tarafından getirttiği çiçek tohumlarıyla evinin bahçesini, her bir çiçeğe kendisinin adını verdiği görkemli bir çiçek ve gül senfonisinin bestelendiği Osmanlı şiir medeniyeti rüyasının raksettiği bir gül bahçesine dönüştürmüş. Üstüne üstlük bunların her birinin fotoğrafını çekip, özelliklerini kaydederek arşivlemiş! Safranbolu'da tanışmış olmaktan büyük haz aldığım bir başka Osmanlı beyefendisi de İhsan Karaman Bey. İhsan Bey'in elinde de binbir marifet var. Bunlardan biri Mekke'den getirttiği hurma çekirdeklerinden yaptığı narin ve estetik tesbihler. Safranbolu'da kendisini tanımaktan son derece hoşnut olduğum ve bize konağında ev sahipliği yapan, aslen Trabzonlu olmasına rağmen Safranbolu'ya ve Karabük'e büyük hizmetlerde bulunan değerli işadamlarımızdan Erhan Erhal Bey'den sözetmemek olmaz. Erhan Bey, Safranbolu'dan Ağrı'ya kadar yüzlerce fakir-fukaranın çocuğuna burs veren, tüm sorunlarıyla ilgilen hayırsever bir işadamımız. Bu hizmetlerinden sadece birini, bizim kaldığımız konak'ta her Ramazan'da yüzlerce öğrenciye, fakir fukaraya iftar yemekleri vererek gerçekleştiriyor. Ancak Erdal Bey'in konağı SİT alanı içine inşa edildiği için kendini bilmez birinin şikayeti üzerine Erdal Bey ağır cezada yargılanmak üzere hâkim karşısına çıkmak zorunda bırakılmış. Konağın inşasında yasalara aykırı olmayacak her tür düzenlemeyi yapmaya hazır olduğunu söylemesine rağmen Erdal Bey, ağır cezalık olmuş. Olacak iş değil! Erdal Bey gibi hayırsever işadamlarımızın takdir, tebrik ve taltif edilmesi gerekirken cezalandırılmaya kalkışılmasını anlayabilmek gerçekten çok zor. Dava henüz mahkeme aşamasında olduğu için daha fazla bir şey söylemem doğru olmaz. Ama umarım, yetkililer, adil bir karar verirler ve bu konakta devletin bile yapamayacağı işler yapan Erdal Bey'e hakettiği tebrik ve teşekkürü yerine getirmekte gecikmezler. Hulusi Yazıcıoğlu ve eşi hanımefendi de Osmanlı beyefendisi ve hanımefendisinin en canlı örneklerini oluşturan ve tanışmaktan büyük mutluluk duyduğum kişiler oldu Safranbolu'da. Hulusi Bey, 1970'lerde Almanya'da kültür ataşeliği yapmış, şu an serbest avukatlık yapan birinci sınıf bir tarihçi, yazar ve aydınımız. Safranbolu ve yöresinin kültür ve medeniyet tarihi ve haritası, Hulusi Bey'den öğrenilebilir ancak. Hulusi Bey'in başka bilimsel çalışmaları ve Kant'tan yaptığı bir çevirisi de var ayrıca; bu çalışmalardan ayrıca ayrı bir yazıda sözedeceğimi belirtmek isterim. Safranbolu'yu Hulusi Bey, İhsan Bey ve diğer dostlarla birlikte gezdik. Safranbolu'da tadı damağımızda kalan bir kültür ziyafeti tattık. Safranbolu'dan ayrılmak gerçekten çok zor oldu bizim için. O yüzden Safranbolu'nun genç ve dinamik Belediye Başkanı Nihat Cebeci Bey'in Safranbolu için tasarladığı rüyaları, Hulusi Bey'in önemli çalışmalarını, Eğitim Bir-Sen'in gözdolduran faaliyetlerini ve bu yıl dördüncüsü düzenlenecek olan Altınsafran Belgesel Film Festivali'ni konu edinen yazılarımla Safranbolu izlenimlerimi sizlerle paylaşmayı Çarşamba günü de sürdüreceğim.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |