AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İstifa da bir hizmettir...

Resepsiyon krizini müteakip, izne ayrıldım... Güya Türkiye'den, gündelik siyasetten, gündelik siyasetin kısır ve yoz çekişmelerinden uzak, kitap okuyarak, dinlenerek, iftar saatini kollayarak bir hafta geçirecektim.

Tabii, biraz da "Sezer" ismini (sözcüğünü) daha az duymak içindi bu kaçamak.

Mümkün mü?

Hangi kanalı açsan, hangi gazeteyi çevirsen, Sezer'in neden olduğu "resepsiyon krizi"yle ilgili değerlendirmeler ve artık spekülasyonu da aşıp can sıkıcı boyutlara varan "kamusal alan" tartışmaları...

Buna bir de, kendilerini "vatanın biricik sahibi" sanan cüppeli taifesinin provokatif eylemi eklenmez mi?

Ülkemiz, nicedir, karşıtlıklar ve farklılıklar üzerinde oynanan pis ve sinsi bir oyuna sahne oluyor. Bir yandan kamunun istifadesine açık olması gereken mekanları "devlet özel alanı"na dönüştürüp yasaklarla donatan devletlu taifesi, bir yandan "ordu göreve" diye pankart açıp darbe kışkırtıcılığı yapan ajan-provokatörler, eh bir yandan da temsil ettiği makamı Türkiye'den (kamudan) özerk bir kurum haline getiren Sevgili Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer...

Bizim çatışmaya değil anlaşmaya, gerilime değil yumuşamaya ihtiyacımız var.

Çankaya gerginliği ortadan kaldıran bir makam olabilirdi.

Bizzat gerginliğin kaynağı ve merkezi oldu.

Bakın, kartelin tahsisli kalemi bile ne diyor?

"Türkiye'nin 'buhranlı' anlarında Çankaya Köşkü'ne kapanan ve sorunların çözümünde en küçük bir işlev dahi üstlenmeyen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, tam aksine 'sorun yaratan' adam olmak için elinden geleni ardına koymuyor."

Ve devam ediyor:

"Siyasi geçmişi olmayan bir Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, bir siyasetin içinden gelen cumhurbaşkanlarının tümünden daha fazla siyasi taraf rolüne soyundu. Cumhurbaşkanlığı koltuğunu sürekli olarak 'kafasına göre' değerlendirdi. O makamın ananelerini altüst etti. Ondan önce 76 yıl boyunca kullanılan tören geleneklerine uymadı. Canı istemedi frak giymedi. Canı istemedi törenlere katılmadı. Canı istedi törenlere her zaman çağrılan kişileri törenlere çağırmadı. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı döneminde kendini 'Anayasa' yerine koydu. Cumhurbaşkanı olunca o görevini bırakmadı. Yasaların anayasal olup olmadığına kendi karar verdi. Yüce Mahkeme'yi sıklıkla devre dışı bıraktı. Son davetiye kriziyle de şimşekleri üstüne çekti."

Fakat, asıl sorun şu:

Sezer, siyaset kurumuyla hiçbir zaman uzlaşmadı. Hasan Cemal'in de altını çizdiği gibi, devletin zirvesinde uyum rüzgarları ne Ecevit'in başbakanlığı sırasında esiyordu, ne de bugün esiyor.

Uzlaşmazlığı seçtiği gibi, sürekli veto mekanizmasını işletti.

Örneğin, "uyum paketleri" konusunda (kısmen de olsa) redci bir tavır takındı ve Türkiye'ye "tam üyelik" kapısını açacak reformlara ayak uyduramadığını/uyduramayacağını gösterdi.

Türkiye'nin birçok sorunu var oysa.

Buna bir de "Çankaya sorunu" eklenmesin.

Şimdi, Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer'den bir şey rica ediyorum. Basit bir şey. Memleketin ve tabii zatıdevletlilerinin yararına olacak bir şey...

İstifa ediniz Sayın Sezer.

Bizi de kurtarınız, kendinizi de.

Devletin tepesini de "tartışılır" olmaktan çıkarınız.


3 Kasım 2003
Pazartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED