|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yine başardık. Köşk'teki, bir yönüyle kadın-erkek ayrımcılığı olarak yansıyan, sözümona bir 'kamusal alan' hurafesiyle izah edilen başörtüsü krizinden hemen sonra, durup dururken, yeni bir 'kamusal alan' hikayesi ürettik. Bu bize bir kez daha gösterdi: Adalet ve hukuk, evrenseldir. Menşei ne olursa olsun, bazı uygulamalar kimi zaman hukuka uygun olmayabilir. Tabii ki, adalet, bir eşitliğin ifadesiyse, herkese eşit muamelede bulunmak anlamına geliyorsa. Tabii ki hukuk, 'hak' ile, insanların, hatta sadece insanların değil, bütün varlıkların haklarını vermek ile ilgili bir terimse. Yok, eğer hukuk, bir siyasi tasarrufa meşruiyet üretme aracı olarak kullanılıyorsa; adalet, duruma göre anlam değiştiren izafi bir kavramsa, bazılarına karşı acımasız, bazılarına karşı müşfik davranabiliyorsa, o zaman, yaşadığımız bütün çarpıklıklar, bütün çelişkiler normaldir. Bir de şöyle bir soru var: Başörtülü sanığa, kendisini bu kıyafetle savunamayacağını söyleyen yargıç, kamusal alanı, neden daha önce değil de emekliliğine bir ay kala keşfediyor? Burası Türkiye. Bu ülkede yaşayan kadınların çok önemli bir kısmı, yüzyıllardır belki de binyıllardır, başına örttüğü başörtüsünü hayatının bir parçası olarak görüyor. Yani, başörtüsü, bazı siyasi çevrelerin geliştirdiği yeni bir icat da değil. Burası Türkiye. Burada, başına başörtüsü örtmeyen kadınların büyük çoğunluğunun başörtüsü ile ilgili bir sorunu yok. Burası Türkiye. Bu ülkede, başörtülülerin de, başlarını örtmeyenlerle bir sorunu yok. Bütün kamuoyu yoklamalarında, insanların kıyafetleriyle uğraşanlar, insanları, şu kıyafeti değil de bu kıyafeti giymeye zorlamak isteyenler, azınlığa düşüyor. Başörtüsünü kim siyasi araç olarak kullanıyor?
Başörtüsü, toplumun herhangi bir kesiminin siyasi simgesi de değil. Bunu da herkes çok iyi biliyor. Eğer, başörtüsünü bir kesimin 'siyasi simge' olarak kullandığı düşünülebiliyorsa, tersi de düşünülebilir. Başörtüsünü, gerçekte, buldukları her vesileyi kullanarak başörtüsü krizleri üretenler, bir siyasi simge, bir siyasi muhalefet aracı olarak olarak kullanıyor olmasın? Başörtüsünü, işlerin iyiye gitmesinden rahatsız olanlar, ekonominin iyileşmesinden, ekonomik krizin aşılmasından, (mesela faizlerin düşmesinden, üretimin teşvik edilmesinden) siyasetin yeniden itibar kazanmasından rahatsız olanlar, gerilim tacirleri, bir siyasi araç olarak kullanıyor olmasın? Şu da gerçek olabilir mi? Türkiye'nin Avrupa Birliği projesini kendi çıkarlarına aykırı bulanlar, gerilimden siyasi sonuç çıkarmaya çabalıyor olmasın? Yeni Şafak'ın sunduğu mesaj
Biz, Türkiye'nin 'doğru yerinde' duruyoruz. Türkiye'nin daha iyi olması, daha güçlü olması için nerede durmamız gerekiyorsa, orada. Millet, nerede duruyorsa, orada. Herkesin görmesi gereken, apaçık ortada olan şeyi, ülkemizin ortak çıkarının uzlaşmada olduğu gerçeğini görüyoruz. Toplumun her kesiminin uzlaşmaya, barışa, sevgiye ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Kuşkumuz yok, bizimle birlikte, millet de görüyor. Türkiye için neyi düşünüyorsak, bütün yeryüzü için de aynı şeyi düşünüyoruz. Hukuku, adaleti, sevgiyi, barışı, özgürlüğü, Türkiye için ve bütün yeryüzü için istiyoruz. Yeni Şafak'la, bu mesajı taşımak, insanları bu mesaja çağırmak istiyoruz. Avrupa'daki Türkiye'ye teşekkürler
Artık Avrupa'dayız. Artık, Berlin'de, Düsseldorf'ta, Viyana'da, Avrupa'nın başka şehirlerinde, Yeni Şafak sayfalarını elinde tutan, Türkiye'yi ve dünyayı Yeni Şafak'la izleyen binlerce okurumuz var. Avrupa'da ilk nüshalarımızı okurlarımıza sunduğumuz 20 Ekim'den itibaren, beklediğimizin ötesinde, sıcak bir ilgiyle karşılaştık. Bu başarıda, Avrupa'daki Yeni Şafak okurlarının, gazetemiz merkezindeki Avrupa servisinin ve Yeni Şafak'ı Avrupa'da temsil eden Mehmet Gürhan ile ekibinin büyük emekleri var. Yeni Şafak ailesi, hem Türkiye'de hem Avrupa'da hızla genişliyor. Katkıda bulunan herkese teşekkür ediyoruz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |