AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
DENETDE'nin görüşleri

Kamu Yönetimi Reformu Tasarısı'nın yasalaşma sürecinde uygulamada çıkabilecek sorunlar yönünden konuyu irdeleyeceğimi belirtmiştim. DENETDE (Devlet Denetim Elemanları Derneği, İzmir Caddesi, Necipbey Apt. No. 22/6-7 Kızılay-ANKARA, Telefon: 0.312.419 71 50 - Belgegeçer: 0.312.418 97 39)'nin Tasarının denetimle ilgili bölümü hakkındaki tereddüt, eleştiri ve endişelerini içeren görüşlerini e-mail metninden kısaltarak okuyucularımıza aktarmayı yararlı buluyorum:

'3 Kasım 2002'de yapılan seçimler sonrasında göreve gelen 58. ve 59. Hükümetler, kamuda denetim birimleri arasındaki karmaşık yapının sadeleştirileceğini, denetim elemanlarının bağımsızlığının sağlanacağını ve kamuda denetime kapalı alanların en aza indirileceğini belirtmiş ve bu konuda Başbakanlıkta komisyon oluşturularak Kamu Denetimi Temel Kanunu Tasarısı taslağı hazırlattırmıştır.

Gündemdeki Kamu Yönetimi Temel Kanunu Taslağında ise denetim elemanları etkin ve tarafsız olmamakla, yolsuzlukları önleyememekle suçlanmaktadır. (...) Zaman zaman mafya, çete gibi suç örgütlerinin baskı, tehdit ve saldırılarına rağmen her türlü risk ve olumsuz koşullar altında bile görevini bugüne kadar yerine getiren denetim elemanlarına yapılan bu eleştiri haksızdır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, denetim elamanları çeşitli baskı ve zorlukları göğüsleyerek, gerektiğinde bağlı olduğu amiriyle ters düşmeyi de göze alarak görevlerini yerine getirmeye çalışmıştır. Bugün kamuoyunda Balina, Kasırga, Buffalo, Neşter, Beyaz Enerji, paraşüt gibi adlarla bilinen birçok yolsuzluk denetim elemanlarının özverili çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılabilmiştir. Yine Meclis Yolsuzluk Araştırma Komisyonunca hazırlanan raporlar da bu denetim elemanlarınca hazırlanan raporlara dayandırılmıştır. Ülkemizdeki yolsuzlukların önlenememesinin suçunu denetim birimlerine yüklemek mümkün değildir. Taslağın 40. maddesinin gerekçesinde, yolsuzlukların birçok sebebinin olduğu belirtildiği halde, aşağıda sayılan diğer sebeplerine ismen dahi hiçbir şekilde vurgulama yapılmamış olması nedeniyle denetim birimlerine yapılan suçlamanın haklı gerekçesi yoktur:

-Kamu idarelerinin iş ve işlemlerinin hukuka uygunluk ve projelerin gerçekleşme durumlarının incelendiği Normal Denetimlerin ve denetim sırasında gerçekleşen eğitimlerin, sık sık gerçekleşen Hükümet değişiklikleri ve aynı Hükümet içersindeki Bakan değişikleri ile artmış olan soruşturmalar nedeniyle yapılamaması,

-Bankalar Kanunu'ndaki sırlar,

-Yasalarla getirilen aflar,

-Ceza ve usul yasalarından kaynaklanan olumsuzluklar ve cezaların caydırıcılığını yitirmesi,

-Bilirkişilik müessesesinin güvenilir olmaktan çıkması,

-Mahkemelerin ihtisaslaşamaması nedeniyle mevzuata vakıf olunamaması,

-Kamuoyuna yansıyan bazı iş ve işlemlerin denetimden ve yargıdan kaçırılması,

-Teftiş ve denetim raporlarının yönetimlerce uygulamaya konulmaması vb.

Bugün gelinen noktada, kamu bankalarının hortumlanmasını sağlayan yöneticiler, özel bankaların içini boşaltan banka sahipleri ve diğer yolsuzluğa bulaşanlar, ortada gezerken, yaşam standartlarında hiçbir gerileme olmadan yaşamlarını sürdürürken, yolsuzlukların faturası denetim elemanlarına çıkarılarak Teftiş Kurullarının kaldırılması yönünde çalışmalar başlatılması üzücüdür. (...) Denetim görevinin yöneticiden bağımsız, kendi alanında uzmanlaşmış, kariyer sahibi ve nitelikli elemanlarca yerine getirilmesinin çağdaş kamu yönetimleri için bir zorunluluktur. (...) Denetim hizmetleri, uluslararası alanda da "ayrı bir meslekî olarak kabul edilmiştir. 1972 Yılında ABD'de genel kabul görmüş denetim standartlarının birinci şartında; ìdenetim, denetçi adı verilen, gerekli teknik eğitimden geçmiş, mesleki yeteneğe sahip kişi ya da kişilerce yapılmalıdır" ifadesine yer verilmiştir. Bu hususlar dikkate alındığında, denetçinin özel eğitilmiş, nitelikli ve tarafsız olduğu, idare içerisinde herkesin denetim yapamayacağı, gerek ABD, gerekse ABíde belirlenen standartlar ile de ortaya konmuştur. Avrupa Birliğiínin denetim standartları ile ilgili olarak yayımlanan 8 No.lu Genelgesinin 4. maddesinde, denetçiler için istenen temel özellikler, şöyle sıralanmıştır :

-Meslekle ilgili teorik eğitim görmüş olmak, meslekle ilgili pratik eğitim görmüş olmak,

-Devlet yada devletçe yetki verilmiş bir kuruluş tarafından düzenlenen mesleki yeterlik sınavında başarılı olmak.

Kamu Yönetimi temel Kanunu tasarı taslağının 40íıncu maddesi ile getirilmek istenen düzenleme, yukarıda belirtilen kriterlere tamamen aykırıdır. (...)Yeni düzenleme, Teftiş ve Denetim Kurullarının kaldırılarak her kademedeki yöneticiye yada görevlendireceği iç denetim elemanına denetim yaptırılması teftiş kurullarının kaldırılması için öne sürülen gerekçelerden kat kat daha fazla sakıncalar taşımaktadır. (...) Müfettiş güvencesine sahip olmayan, teftiş ve inceleme yapabilmek için gerekli nitelikleri bulunmayan ve yönetici tarafından sadece bir olaya mahsus olarak görevlendirilen elemanlardan objektif rapor beklemek mümkün değildir. (..) Taslakta teftiş kurulları objektif olmadığı ve tarafsızlığını yitirdiği, yolsuzlukları önleyemediği gerekçesiyle kaldırılmakta ve denetimin, kurumun üst yöneticisinin yada görevlendireceği iç denetim elemanıyla yapılması öngörülmektedir. Bu şekildeki düşünce bir reform düşüncesi olmayıp halen uygulamada olan bir sistemdir. Her kademedeki yöneticiye kurumların kuruluş kanunlarında sorumluluk yüklenmiştir. Bu sorumluluğun gereği olarak her kademedeki yöneticinin iç denetim görevi vardır ve yerine getirilmektedir. Gündemdeki diğer bir yasa tasarısı ise, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasa Tasarısıdır. Bu Tasarıda denetim, iç ve dış denetim olarak ikiye ayrılmakta; dış denetim tümüyle Sayıştayía bırakılırken, iç denetimin kurum yöneticisine tavsiye nitelikli rapor hazırlamakla görevli iç denetçiler tarafından yapılması hükmü getirilmektedir. Bu düzenlemeler ile getirilecek denetim sistemleri denetimin bağımsızlığı ilkesinden, denetimin etkinliğinden ve de yolsuzlukları önleme kabiliyetinden uzaktır.

Her iki kanun tasarısında da dış denetim adı altında yapılacak olan Mali ağırlıklı denetimin Sayıştay tarafından yapılacağı belirtilmektedir. Çok önemli görevleri ve faaliyeti olan Sayıştay Başkanlığının iş yükü nedeniyle bu beklentiye cevap veremeyeceği açıktır. Çünkü Sayıştay'ın 1999 yılı itibarı ile denetlemesi gereken saymanlıkların ancak % 13'nü denetlediği, bunun da % 11'ni merkezde % 2'sini ise yerinde denetlediği kendi yayınlarında açıklanmıştır. Kaldı ki Başbakanlık Yüksek Denetlemenin de Sayıştay Başkanlığına devredilmesi nedeniyle Sayıştay'ın iş yükünün daha da artacağı muhakkaktır. Sayıştay Yasası'nın 66. maddesinde 2 yıl içersinde incelenmeyen işlemlerin ibra edilmiş sayılacağı hükmü ile de incelenmeyen % 87'lik işlem otomatik olarak ibra edilmiş sayılması hangi denetim ilkesi ile uyuşur. (Bu ve benzeri arazlar varken -ben ekledim-) 'Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Tasarısı' ve 'Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Taslağı'nda belirtilen denetim sistemlerinden istenen verimin alınamayacağı açık olup, her iki taslaktaki denetimle ilgili hükümler, dikkatli bir şekilde telafisi güç zararlar doğurmadan yeniden düzenlenmelidir.'

Yasaların uygulanmasının sağlanması, yolsuzlukların önlenmesi ve kayıtdışı ekonominin yokedilmesi gibi ülkemizin önemli varoluş projelerinin gerçekleştirilebilmesi için denetim fonksiyonunun etkinleştirilmesi ve bu doğrultuda örgütlenmenin geliştirilmesi gereği tartışmasızdır. Reformun bu yönelişi kapsaması halinde anlamlı gelişmeleri uyaracağı umulabilir ve DENETDE'nin endişeleri giderilebilir. Daha sonra bu konuya devam edeceğim.


10 Kasım 2003
Pazartesi
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED