|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Yargıtay'da yaşanan olaya kızgınlığı sürüyor. "Kanunda ve hukukta yeri olmayan ideolojik bir yaklaşım" tespiti doğrultusunda haklı bir kızgınlık bu. Mağdurlara çıkış kapısı da gösteriyor Başbakan Erdoğan: "Ulusal ve uluslararası hukuk kurumlarında hakkını aramak..." Tavsiyenin, sorundan rahatsızlık duyanlar ve mağdurlar açısından hiç de rahatlatıcı olmadığını söylemeye bile gerek yok... 'Başörtüsü' Ak Parti ve hükümetin yumuşak karnı. Sürdüregeldikleri iktidarlarını seçilmişlerle paylaşmak istemeyen gerçek güç odaklarının, istedikleri sonucu almak için, 'başörtüsü' konusunu kaşımaları yeterli. Ak Partililerin herhangi bir şey yapmaları, ya da münasebetli-münasebetsiz bir söz söylemeleri gerekmiyor; dâvette ayrımcılık, ya da her geçen gün bir yerlere daha taşınarak genişletilen 'kamusal alan' iktidarın kimyasını bozmaya yetiyor. Son gelişmelere 'tesadüf' olarak bakmak da mümkün, ince hesaplara dayalı taktik çıkışlar olarak da... Başbakan Erdoğan'ın sözleri gelişmeler arasında illiyet bağı kurmadığına işaret ediyor; anlaşılan 'bireysel' veya 'tesadüfî' çıkışlar olarak değerlendiriyor olan-biteni. Eh, bu durumda, tavsiyesi elbette bir değer taşıyor. Bir yargıcın 'yanlış' davranışını bir başkası düzeltebilir; 'ulusal' yargı mercileri sonuç almada yetersiz kalırsa Strazburg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kapısı çalınabilir... Ak Parti ve hükümetin şu noktada yapması gereken sâkin bir kafayla şu sorunun cevabını aramak olmalı: Son zamanlarda yaşanan gelişmeler bireysel tutumlarla, kişilerin tercihleriyle ilişkili olmayabilir mi? Merkezî bir iradenin yönlendirdiği, belli bir hedefe ulaşmayı amaçlayan bir 'süreç' ile karşı karşıya olmayalım sakın? Türkiye'de siyasî sistem kendisini en son 12 Eylül şartlarında tanımlamıştı. Seçim ve siyasî partiler yasalarında öngörülen kurallarla amaçlanan, sandıktan, güçsüz ve bölünmüş iktidarlar çıkartmaktı. Ak Parti gibi bir partinin seçmenlerin üçte birinin oyunu alması da Meclis'te üçte iki çoğunlukla temsil edilmesi de varolan sistem açısından kuraldışı bir sonuçtur. Türkiye'nin içine girdiği türbülans bu durumu içine sindiremeyenlerin tepkisiyle irtibatlı. Türkiye'de hiç değişmeden varlığını sürdüren sistem, daha fazla yol almadan, Ak Parti hükümetini sarsmanın ve iktidarsız kılmanın peşinde. Sistemin acelesi olduğu belli. Ekonomide işler kimsenin beklemediği kadar iyi gidiyor; bütün göstergeler en iyimser tahminleri bile boşa çıkartacak kadar olumlu. Dış politikada iki temel doğrultu var: Avrupa Birliği (AB) ve Irak... Uluslararası konjonktür ikisinde de Türkiye'nin önemini artırıyor; önemi artan Türkiye, bazılarının sandığının tersine, ABD kadar AB için de vazgeçilmez hale geliyor. Bu da, hükümetin konumunun daha da sağlamlaşması demek. Birbiri ardına patlak veren olaylara 'bireysel çıkış' ve 'tesadüfî gelişme' şaşılığıyla bakmaktan vazgeçersek, aralarındaki ortak noktayı daha kolay keşfederiz: İçinden geçtiğimiz süreç, 'içe dönük' bir hesaplaşmadan çok dışarısı düşünülerek sahneye konulmuş bir oyun gibi. 'Başörtüsü' ile Ak Parti'nin 'liberal muhafazakâr' olma iddiaları sorgulanıyor ve AB ile ABD nezdindeki kredisi kırılmak isteniyor. Türkiye hakkında alınacak AB kararında da etkili çekirdek iki ülkenin (Almanya ve Fransa) 'başörtüsü' konusunda hassasiyet duymaları ile bizdeki 'başörtüsü' eksenli tartışmaların eşzamanlılığı yeterince açıklayıcı... Eğer bir 'süreç'ten geçiyorsak, Başbakan Erdoğan'ın mağdurların haklarını ulusal ve uluslararası hukuk kurumlarında aramaları tavsiyesinin fazla bir önemi bulunmuyor. Önemli olan, Ak Parti ve hükümetin, bugün yaşananları Ak Parti iktidarının (ve tabii Türkiye'nin) geleceğine dönük bir oyun olarak görmesi ve oyunun hedefine varmasını boşa çıkartacak tedbirleri almasıdır. Bugün karşılaşılan hemen her şey, Türkiye'nin AB prespektifinden sapması için sahneye konuluyor; hükümeti Kıbrıs'la hedeften saptırabilirlerse ne âlâ, onu başaramazlarsa, AB'nin kafasını 'başörtüsü' ile karıştırarak üyeliği akamete uğratmanın peşindeler... Bakalım, Ak Parti bu oyunun farkına ne zaman varacak? Şimdi mi, yoksa her şey olup bittikten sonra mı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |