AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R
-PAZARTESİ NOTLARI-
Sadettin Kaplan'ın şiiri

  • OSMAN AKKUŞAK
    Şâir, romancı ve hikayeci, aynı zamanda araştırmacı Sadettin Kaplan, güçlü bir şair.. beyni hızlı işleyen ve çok hızlı konuşan, çok konuşan, fakat kaliteli konuşan bir edip, bir filozof... İlhâmı, sezgileri ve düşünce üretimi zengin olan her insan ve her yazar gibi!...

    "İçimden geçiyorum" başlıklı uzun şiiri; insanoğlunun mâcerasını, özlemlerini, emellerini, düş kırıklıklarını, hüsranlarını, hayallerini, acılarını, sevinçlerini, sevdalarını, meçhuller karşısındaki aczini, beyninde esen metafizik fırtınalarını dile getiren bir şiir destanı yahut bir destan şiir.. keskin cümleler, veciz ibareler, fikirle duyguyu birleştiren çarpıcı ifadelerle örülmüş!...

    Şâirin, düşüncesinin ve hayalinin buudları çok geniş... şiirinin ritmi ve yürüyüşü hızlı!... tam kafiyeleri, tunç kafiyeleri, başarı ile kullanıyor.. ne kafiye hatırı için cümle, ne de cümle hatırı için kafiye aramaya kalkmamış.. kafiyeler cümlenin mânâsı ve ahengi içinde erimiş, tabîîleşmiş!..

    Beyitler halinde yazdığı "damla" şiiri; "damla"yı fizikî, felsefî, tasavvufî mânâ ve imajlarıyle... ve mükemmel bir ahenkle dile getiriyor, sembolize ediyor...

    "Bitmeyen koşu" isimli manzûmesi, "devletiebedmüddet" için yazdığı 43 beyitlik bir şiirdir ki "Osmanlı"nın mâcerasını pek mükemmel hikâye ediyor!...

    "Kısrak uçurumları" adlı şiiri, fizikî bir vuslatın târife sığmaz anlamını ve saniyelerle yürüyen mütehavvil (değişen) ahvâlini, estetik hudutlarını örselemeden canlandırmağa muvaffak olmuş.. "Avuçlarımda" ve "yasak meyve" şiirleri ise, bana büyük şâir N.F.Kısakürek'in, gençliğinde yazdığı, fakat sonradan reddettiği bir iki şiirini hatırlattı.. Sadettin Kaplan'ın bu mısraları; edebiyatla, estetikle behimiyeti te'lif etmenin zorluğunu bir kere daha gösteriyor... Hem yüksekte ve kapalı kalmak, ulviyet ve asalet kapılarını zorlamamak, hem de tabiî ve fizikî heyecanları olduğu gibi ifade etmek, mümkün olmayacak kadar zor görünüyor... Sadettin'in bu neviden birkaç şiiri daha var kitapta.. "sev gülüm", "kadınımsın" isimli şiirler ise, hem zarafet ve edebden hem de edebiyattan unsurlar ve işaretler taşıyor...

    Şairimizin hayalleri, fikirleri ve ilham perileri çok zengin.. dili kıvrak ve işlek.. vecize gibi, atasözü gibi darbımesel gibi, kelâmıkibar gibi keskin mısralar inşâ etmiş!.. aceleyle yazıldığı anlaşılan, âhenk ve işçilik bakımından pürüzlü gördüğüm birkaç satırına rastladığımı da söylemeliyim... O satırlar ve mısra'lar üzerinde biraz daha durur ve titizlik gösterirse, değerli arkadaşımızın şiiri, yekpâre bir mükemmeliyete ulaşacak demektir.. şiirlerini okurken riâyet ettiğim titizliğin derecesini belirtmek için şunu kaydedeyim ki, son devir Türkçesinin en büyük iki ustası olan Peyami Safâ ile Refik Halid Karay'ın ilk yazdıkları eserlerde de bazı pürüzlere ve ifade zafiyetlerine rastlamışımdır...

    Olgunluk devirlerinde yok böyle birşey; o devrede artık en küçük bir hatâ bulamazsınız.

    Sadettin Kaplan'ın Necib Fazıl, Arif Nihat, Faruk Nafiz ayarında şiîrleri var... Hem de sayısı çok.. Fakat matlubolan nedir? Bütün şiirlerinin öyle olması, bütün mısralarının kuyumcuda işlenmiş bulunmasıdır... Yahya Kemal'le Necib Fazıl'ın bütün şiirleri mükemmeldir.. en azından güzeldir, pürüzsüzdür, hatâsızdır...

    Sadettin, velûd bir san'atkârdır. Hem şâir, hem de romancı ve hikâyecidir.. neredeyse yüze yakın kitap yazmıştır.. fakat biz ondan çok şiir değil, imzasını taşıyan bütün şiirlerinin mücevher gibi olmasını istiyoruz..

    Bakıyorsunuz şiir başından ortasına kadar çok güzel.. duygular.. fikirler.. ritim herşey mükemmel.. fakat bir mısra'a tesadüf ediyorsunuz.. âhengi aksıyor. Yahut anlamında bir aykırılık.. yahut yanyana iki kelimede uyuşmazlık var.. Daha sonraki mısralar.. yine güzel.. yine mükemmel..

    Halbuki: şiirde bütün mısralar pırıl pırıl olmalı... bütün satırlar ışık vermeli.. ışıldamalı!...

    Şair'in mısralarından birkaçını size naklediyorum:

    "ey sırat tâcirleri, çıkın çıkın arada!

    çölü çemenzâr eder diler ise Yaradan...

    ırak sandığın menzil benim için bir adım;

    yaşamak için öldüm, ölmek için yaşadım."

    "hani nerde umuda uçurduğum o kuşlar?

    kim bağladı bu yarayı bağrıma

    kimler astı dağları, titreyen dizlerime

    dizilsin can ipine dertlerim düğüm düğüm

    gece zindan, Yusuf yorgun, vakit dar...

    (Bilgi için: Düş Bedestânı, Alioğlu Yayınevi, Tel: 0212 511 29 23)



  • 10 Kasım 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED