|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünkü yazıda başlamıştık; Onur Öymen'in geçen hafta piyasaya çıkan "Türkiye'nin Gücü" adlı kitabından söz ediyorduk... Bir "giriş" mahiyetinde, kitabın 12 Eylül'e ilişkin bölümünden kısa bir alıntı yapmış ve yazarın bu askeri darbenin asıl amacını "güvenliği ve düzeni sağladıktan sonra çok partili demokrasiyi daha sağlam temeller üzerine oturtmak" şeklinde özetlediğini belirtmiştim. İlginç bir tespitti doğrusu... "Çok partili demokrasiyi daha sağlam temeller üzerine oturtmak" için çok partili hayata son veren bir askeri darbe! Kitaptan yaptığımız kısa alıntı bizi ister istemez kitabın 27 Mayıs'a ilişkin sayfalarına da götürmüştü. Bu sayfalarda karşılaştığımız manzara da aynıydı: "Demokrasiyi daha da güçlendirecek yeni bir anayasa yapılmasının sağlanması"... "İyi valla" demiştim, "Amma da ilginç bir siyasi tarih okuması; gerçekleşen her askeri darbe, demokrasiyi daha bir sağlamlaştırıp, yerine daha sağlam yerleştiriyor!" İsterseniz bugün yine kaldığımız yerden, yani yine kitabın 27 Mayıs yorumundan devam edelim: Öymen, 12 Eylül gibi 27 Mayıs'ın arkasında da "ülke yönetimini devralmak" gibi bir niyetin katiyen olmadığını, Bernard Lewis'in tanıklığına başvurarak ispat etmeye çalışmış. Meğer bu ünlü tarihçi de, "Türkiye'deki askeri müdahaleleri değerlendirirken, bu müdahalelerden çok askerlerin kışlarına çekilmelerinin ve demokrasiye dönüşe olanak tanımalarının, hatta bunu kolaylaştırmalarının dikkat çekici olduğunu" söylemiş. Bu da bir başka komik bir manzara tabii ki... Hani son günlerde sıkca aklımıza gelen deyimde dile geldiği gibi, "Şıracının şahidi bozacı" misali... Kitabın ilerleyen sayfalarında 1960 askeri darbesine ilişkin bir başka yoruma daha rastladım. Bu yorum, doğrusu, birinciyi de aratan özellikler taşıyordu. Öymen şöyle yazmış: "1960 yılındaki kısa süreli kesintinin sebebi de o dönemlerde bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi devletin ele geçirilip bir diktatörlük kurulması niyetlerinden değil, demokrasinin karşılaştığı darboğazların aşılıp daha demokratik ve çağdaş bir demokratik düzen kurma arzısından kaynaklanıyor."(!) Peki yazar, 27 Mayıs'ı açıkca zorunlu bir askeri müdahale olarak mı görüyor? Hayır, bu derece "determinist" bir tarih anlayışı yok! "Kuşkusuz bu hareket demokrasiye hiç ara verilmeden yapılsaydı daha iyi olurdu, ancak o günkü şartlarda bu sağlanamamış. Bazı üzücü olayların yaşandığı da doğru ama devletin diktatörlük heveslilerince ele geçirildiği doğru değil. Bunun kanıtı da 1960 yılından itibaren hemen çağdaş bir anayasanın hazırlanıp 1961 yılında özgür ve demokratik seçimlere gidilmiş olmasıdır" diyor. Dikkat edin; "Bazı üzücü olayların yaşandığı doğru ama" imiş! Öymen'in Türkiye'nin 1960 öncesi yakın tarihine ilişkin görüşleri de çok ilginç. Bu çerçevede önce, çok tipik olması açısından, yaptığı bir alıntıyı aktaracağım. Yazar, Türkiye'de Yahudiler'in her zaman nasıl iyi karşılandığını uzun uzun anlattıktan sonra sözü dönemin başbakanı Recep Peker'e bırakmayı tercih ediyor. Yani Peker'in 1947'de verdiği şu demece: "Yahudi düşmanlığı XX. yüzyılın utancı olarak kalacaktır." Görüyor musunuz; yazarın imdadına çağırdığı devlet adamını görüyor musunuz?! Türkiyenin azınlıklara ilişkin politikasını Recep Peker'in demecine dayanarak açıklamak! Varın gerisini hesap edin... Şimdi de yakın tarihin biraz daha öncelerine gidelim: Öymen'e göre, Türkiye Cumhuriyeti'ni başından beri, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayıran temel fark, cumhuriyetin "demokrasi" üzerine yaptığı ısrarlı vurgudur! Kitapta şöyle çok satır var: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar, ulusal egemenlik kavramına, halkın iradesine üstünlüğü ilkesine o kadar dikkat etmişlerdi ki, Batı demokrasilerinde bile halk egemenliğini sınırlayan kurullardan kaçınmışlardı. (...) Bu demokrasi anlayışı yalnız meclis düzeyinde geçerli değildi. En küçük yerleşme birimi olan köylerde bile yönetim halk tarafından seçilen muhtarın ve köy ihtiyar heyetinin elindeydi. Atatürk, ulusal egemenlik anlayışının yerleştirilmesi için imtiyazlı sınıfların kaldırılmasını da zorunlu görmüştü. (...) Atatürk reformlarının hepsi kuşkusuz çok önemliydi, ancak belki de en önemlisi demokrasi reformu oldu. (...) Atatürk en zor şartlarda bile hukukun üstünlüğüne ve rejimin meşruiyetine bağlı kalmıştı. Türk milleti de onu, bu demokrasi mücadelesinde yalnız bırakmadı, reformları benimsedi ve demokrasiye sahip çıktı."(!) Bize sorarsanız, CHP hiç durmasın ve Genel Başkan Yardımcısı'nın bu tarih tezlerini seçim beyannamelerine öylece aktarsın! Çok başarılı olur çoook... Son olarak, Öymen'in "tek parti", "çok partililik" gibi konulardaki görüşünü iyi özetleyen şu alıntıyı da yapalım: "(Tek parti döneminde) Başta çok partililik olmak üzere, fikir ve basın özgürlüğü gibi alanlarda rejimin bazı eksiklikleri vardı, ancak halkın iradesinin üstünlüğü ilkesi hep korundu ve daha sonraki demokratik gelişmeler için siyasi zemin hazırladı." Önemli değil canım, hepsi hepsi "çok partililik", "fikir ve basın özgürlüğü" gibi "bazı eksiklikler"den ibaret! Bu kadar kusur "kadı kızında" da bulunur... Şimdi toparlayalım: Besbelli ki Öymen, yani CHP'nin iki genel başkan yardımcısından birisi olan Onur Öymen, "demokrasi" ile "millet iradesi", "halk iradesi" ve "egemenliğin ulusa ait olması" gibi kavramları birbirine karıştırıyor... Sanıyor ki (herhalde bu duygu ve düşüncelerinde "samimi"!) bir ülkede cumhuriyet kurulur ve Meclis'te kürsünün arkasına "Egemenlık Kayıtsız Şartsız Ulusundur" yazılırsa, demokrasi kendiliğinden geliverir... Mutlaka "samimi" ama anamuhalefet partisinin genel başkan yardımcılığına kadar yükselmiş bir diplomat /siyasetçi için doğrusu fazla "naif" görüşler! Madem bugün bir kitabı gözden geçirdik, öyleyse hadi gelin, Öymen'in Türkiye yakın tarihine ilişkin, neredeyse bir "film" anlatımını andıran görüşlerini bir başka kitapta, İletişim Yayınları'nın yayınlamaya başladığı çok hayırlı bir dizinin ("Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce") "Kemalizm" başlıklı 2. kitabında yer alan Ahmet İnsel'in şu sözleriyle bir kez daha reddedelim: "Kemalist düşün, demokrasiyi elbette reddetmez. Ama bunu halkçılığa indirger ve laik cumhuriyet ilkeleriyle sınırlar."
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |