AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Terörün kaynağı....

Ortadoğu'yu kuşatan siyasi şiddet sonunda İstanbul'u da kana buladı. Şimdi ortada doğal olarak kim yaptı, neden yaptı türü polisiye sorular dolaşıyor:...

Bu sorulara yanıt bulunur mu bilinmez.

Ama soluduğumuz siyasi ortam sorumluluk açısından şu üçlüye işaret ediyor:

Bush'dan Blair'e mevcut siyasi ortamı yaratanlar tahrik edenler...

El Kaide'den Hizbullah'a ve Filistin direniş gruplarına değin bu ortam içinde teröru ayrılıkçı direniş ve mücadele aracı haline getirenler...

Başta istihbarat örgütleri olmak üzere bu ortamı kullanan resmi-yarı resmi birimler...

11 Eylül hadisesinin hemen akabinde şöyle demiştik:

"Bugün düşman anonim. Anonim düşmanı şahıslaştırmak nasıl olacak? Şahıslaştırma Afganistan, İran, Irak, Libya'yla mı yapılacak?

Bu ülkelerde şu ya da bu noktada, şu ya da bu şekilde topyekün savaşa irmek stratejik olarak akıldışı olmak yanında dünyayı kana bulayacak, tüm ittifak ve dengeleri değiştirecek bir çılgınlığı ifade eder.

Çılgınlık sadece ABD'nin belli talepleri gerçekleşmediği andan yağdıracağı bombalar açısından değil, dünyanın öteki kesiminde tam direnci beslemesi, kurtla kuzuyu birbirine karıştırması, bu öteki dünyanın terör yöntemlerini açık ve total savaş yöntemleri kılması açısından da geçerlidir.

Bu durumda binlerce kamikaze saldırısını kim, nasıl engelleyebilir?

İslam ve Hıristiyan medeniyetleri arasındaki kopukluğun çatışmaya dönmesini kim durdurabilir?

Bu durum şüphe yok ki, siyasi ve kitlesel desteği sahip, terörü üreten, dahası terörü dışlanmışların direnç ve saldırı aracı kılan, ekonomik ezilmişliği kültür, inanç elbisesiyle aktörleştiren, siyasileştiren uluslararası düzeni biraz daha tahrik eder..."

Aradan iki yıl geçti.

Yukarıdaki öngörüler ne yazık ki gerçek oldu.

Bush yönetimi şahıslaştırmayı Afganistan ve Irak'la yaptı. Suriye ve İran'ı diğer hedefler olarak belirledi.

Şahışlaştırma politikası bir pax-amerikana projesiyle birlikte yürütüldü.

Sonuçta dünya dengeleri altüst oldu, NATO, BM gibi uluslararası kurumların hakemlik işlevleri zayıfladı, etik ve insani değerler askeri güvenlik söylemleri karşısında iflasa itildi. Binlerce insan hayatını kaybetti, kaybetmeye devam ediyor.

En önemlisi ya da vahimi siyasi şiddetin bir kimlik ve dirençle birleşmesidir ki, bu fazlasıyla gerçekleşiyor. Filistin'de, İsrail'de, Irak'ta her gün intihar saldırıyla onlarca insan ölüyor.

Türkiye de bu ortamdan nasibini aldı.

Filistin'den Irak'a keyfi ülke işgalleri, kültür ve kimlik aşağılama, fiziki ya da psikolojik şiddet, karşı şiddeti doğuruyor. Nitekim Ortadoğu'da şiddetin ve feda kültürünün iki kökü var:

İlki kültürel ve ekonomik açıdan dışlanmışların "gergin bir kamusal ortam" içinde sosyalleşmesi...

İkincisi ise kültürel-dini bir kimliğin, tarihsel inanç faktörlerinin siyasi inanç faktörleri haline dönmesi...

Dışlanmışlık ve itilmişliğin aldığı biçimler, eli silah, bedeni bomba dolu fedailer gibi politik ve sosyal suçluları da doğuruyor. Gücünü "martirizasyon"dan alan "siyasileşmeye itilmiş inanç faktörü", Ortadoğu'daki intihar eylemlerinin önemli açıklamalarından birisini oluşturuyor.

Suçluları aramak, bulmak, cezalandırmak son derece önemli... Globalleşen terör eylemleri karşısında dikkatli olmak, tedbir almak de öyle...

Ancak bilmek gerekir ki, siyasal şiddetin ardında toplumsal nitelikli destek varsa, hatta (söylemesi garip ama kendisi gerçek) toplumsal meşruiyet varsa, o işin çapı farklı olur.

O zaman görece olarak kalıcı çözüm için önce terörü üreten faktörlerin iyi tespit edilmesi gerekir; ardından bu faktörlerin dünya siyasetiyle ilişkisinin iyi kurulması...

Nasıl?
Yarına...


18 Kasım 2003
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED