|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"İstanbul'daki terör eylemleri İsrail'i temize çıkarır mı ve dünyadaki terör olgusunu Amerika-İsrail gözüyle görmeye yol açar mı?" Bütün yorumlarda bu ihtimalden söz ediliyor, daha ötede olaylara Amerika-İsrail eksesinde bakanlar, böyle bir sonucun istishal edilmesi gerektiğini empoze etmeye çalışıyorlar. Bir süredir İsrail'de yoğun bir telaş var. Çünkü tüm dünyada İsrail'e yönelik (Amerika'ya paralel biçimde) bir imaj aşınması söz konusu... Bunu en son Avrupa'da yapılan bir kamuoyu araştırması ortaya koydu. 15 AB üyesi ülkeden 7515 kişi ile 8-16 Ekim arasında Eurobarometer tarafından telefonla yapılan ve 126 sayfa oluşturan kamuoyu araştırmasında, Avrupalılar dünya barışına hangi ülkenin tehdit oluşturduğu sorusuna yüzde 59 ile İsrail cevabını verdiler. İsrail'den sonra ikinci sırayı yüzde 53 ile ABD aldı. İkinciliği ABD ile İran ve Kuzey Kore paylaştı. Irak ise yüzde 52 ile 5. sırada geldi. İsrail buna büyük tepki gösterdi ve Avrupa için çok anlamlı olan "Yaşlı kıtada anti semitizm yükseliyor" suçlamasını getirdi. İsrail o zamana kadar İsrail'i suçlayan bireysel çıkışları güçlü medya saldırısı ile çökertir, çıkış yapanları anasından doğduğuna pişman ederdi. Malezya Başbakanı Mahattir Muhammed bunlardan biriydi. Yunanlı şarkıcı Teodorakis bir başkasıydı. Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Başkanı Angela Merkel, bu partinin Federal Meclis üyesi Martin Hohmann, Hohmann'a destek veren özel timler komutanı Tuğg. Reinhard Günzel Yahudilik'le ilgili tartışılır demeçlerinden dolayı kısa sürede te'dibe maruz kaldılar. Ama bu bir kamuoyu yoklaması idi ve geniş halk kitlelerinin nabzını veriyordu. Halkı toptan te'dib etmek mümkün müydü? Acaba anti-semitizmi suç kabul eden Avrupa belgelerine ve İsrail'in her zaman korunmuş imajına rağmen Avrupalı insan "İsrail'i tehdit olarak algılama" noktasına nasıl gelmişti? Aslında İsrail (yani garip biçimde halk desteğine sahip olan Şaron) biraz dikkatli baksa, ya da baktığını görse, Avrupa'daki bu halk yargısından çok önce uyarı sinyallerinin geldiğini farkederdi. Şaron çizgisi, bizzat İsrail'de ve İsrail ordusunda tepkilerle karşılanmış, yapılanların insanlık dışı olduğu vurgulanmıştı. Havacı subaylar (Şaron'a yönelik halk desteğine ve içerden görecekleri tepkileri bilmelerine rağmen) sivil alanların bombalanmasına karşı çıkmış, genelkurmay başkanı bile yapılanları onaylamadığını bildirmişti. En son olarak İsrail'in iç güvenlik teşkilatı Şin Bet'in eski yöneticilerinden 4 asker, Şaron yönetimine şöyle seslendiler: "İsrail 'çamur içinde' debeleniyor. Her anlamda tam bir felakete sürükleniyor. Hata üstüne hata yapılıyor. Öbür tarafında, Filistin'de acıların olduğunu görmüyor bunu itiraf etmiyor ve kontrol noktalarında, mülteci kamplarında İsrail çok onursuzca şeyler yapıyor. İsrail'de herkes birer küçük savancıya döndü. Yanlış metotlar uygulayan savancılar. Böyle giderse İsrail'den geriye hiçbir şey kalmayacak." Ve bir şey daha: BM raporları, tüm uyarılara rağmen Batı Şeria'da inşasına devam edilen "utanç duvarı"nın bölgedeki yaklaşık 680 bin Filistinli için vahim insani sonuçlar doğuracağını ortaya koydu. Raporda, duvarın Filistin nüfusunun üçte birinin hayatını olumsuz etkileyeceği belirtilirken, Filistin topraklarının yüzde 14,5'inin de Batı Şeria'nın geri kalanından ayrılacağı kaydedildi. BM'nin bölgedeki İnsani Yardım Eşgüdüm Ofisi tarafından yayınlanan raporda ayrıca, İsrail topraklarıyla Batı Şeria'da duvarın geçeceği bölgedeki 122 köy ve kasabada 274 binden fazla Filistinli'nin yaşadığı belirtildi. Duvarın doğusunda da tarlalarına, işlerine ve çeşitli hizmetleri almaya gitmek için duvardaki kontrol noktalarından geçmeleri gerekecek 400 binden fazla Filistinli'nin bulunduğu kaydedilen BM raporunda, "İsrail'in güvenlik duvarı yaklaşık 680 bin Filistinli'yi doğrudan etkileyecek" denildi. Bütün bunlar, dünya kamuoyunun önüne bir İsrail portresi koyuyor ve bunu Avrupalı insan "Dünya barışı için birinci öncelikli tehdit" olarak niteliyor. İsrail'in yanında ikinci sırada Amerika gözüküyor. Irak'ta Amerika'nın baş ortağı olan İngiltere kamuoyunda bile Bush yönetimi, yüzde 60 ile, "Barışın önündeki en büyük engel" olarak algılanıyor. Durum bu. Şimdi bu Amerika ve bu İsrail, dünyaya bir "terörle mücadele konsepti" ihraç etme çabasında... Ayrıca İsrail, böyle durumlarda, dünyadaki diasporası ile elele, yoğun bir anti-semitizm kampanyası başlatır ve tepkileri en kısa sürede boğmak ister. Yahudiliğin anti-semitizm hassasiyetini anlamak mümkündür. Bu hassasiyetin gerekçesi vardır. Ayrıca kime karşı yapılırsa yapılsın bütün terör eylemleri kötüdür, İstanbul'daki de öyle. Ama bu eylemde hayatını kaybedenlerden bir kısmının Musevi asıllı olması, İsrail'in Filistin'de yaptıklarını temizlemiyor. Şaron'un elindeki kana, bizzat İsrail'in insanlık kaygısını kaybetmemiş kesimleri isyan ederken, anti-semitizm suçlaması ile onu temizlemek mümkün olur mu?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |