|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ninelerimizin tutumluluklarıyla el emeği göz nurunu birleştirdikleri parçalı bohça sanatı, şimdi bir Fransız kadınının ellerinde yeniden hayat buluyor. Amerika'dan patchwork adıyla gelip kendisini tanıtmaya çalışan bu sanat, Anadolu kadınının yüzlerce yıl bohçasındaki yamalardan filizlenmiş. Hem dikişten arta kalan parçalar değerlendirilmiş, hem de zevkli bir uğraş olmuş nam-ı diğer yamalı bohça. Fransız Elizabeth Madzar, bu geleneksel el becerimizi kendisiyle özdeşleştirip hayatımıza yeniden sunuyor. Bir taraftan da 12 sene önce düğme dikmeyi bile bilmezken, öğrendiği yamalı bohça sanatını 'Hayat Ağacı' adlı atölyesinde Türk hanımlarına öğretiyor. Hanım dilendi, bey beğendi Parçalı bohçalarda kullandığı desenleri hat sanatından, taş oymacılığından ve sedef kakmacılığından faydalanarak çizdiğini belirten Madzar, eski, kullanılmayan ve artık dokunmayan kumaşları tercih ettiğini vurguluyor. Küçük küçük kesilmiş kumaşların birleştirilerek şekiller oluşturulması sanatı olan parçalı bohçanın Anadolu'daki diğer isimleri ise, yamalı bohça, kırkyama, kuriş, hanım dilendi ve bey beğendi. Sergiyi 12 bin kişi ziyaret etti Parçalı bohçayı, 20 Türk arkadaşıyla Fransa'da düzenlediği 5 sergiyle de Avrupalılara tanıtmış Madzar. Genellikle hat sanatıyla yazılan âyetleri işlemeyi tercih ettiğini belirten Madzar, bir hatırasını, "Fransa'daki bir sergide yaşlı bir adam, besmele yazısının önünde uzun bir süre durarak gözyaşı dökmüştü" diye anlatıyor. Sergilerde tütsü yakıp, lokum dağıttığını da sözlerine ekleyen Madzar, "Avrupa'daki seçkin, kültürlü tabaka, Osmanlı'yı iyi bilir, büyük bir değer verir. Hatta bir sergiye yediden yetmişe 12 bin kişi gelmişti" diye devam ediyor. TÜRKİYE GİBİSİ YOK 25 sene önce evlenerek yerleştiği Türkiye'ye, büyük bir sevgiyle bağlandığını ifade eden Elizabeth Madzar, kendisini bir Türk gibi hissettiğini söylüyor. Madzar, küçükken bir arkeolog olmak istediğini, ancak tutucu bir katolik olan babasının buna izin vermediğini de belirtiyor. Babasının Fransız sefaretinde görevli olmasından dolayı, küçük yaşlarda Türkiye'ye sık sık gelip gittiğini ifade eden Madzar, bir keresinde babasının kendisini Mevlânâ'ya götürdüğünü söylüyor. Daha o zamanlarda kendisini bu topraklara aitmiş gibi gördüğünü de belirten Madzar, "Dünyada, Türkiye gibi kültür ve medeniyetler bakımından zengin bir başka ülke daha yok" diyor. DİKİŞ BİLE BİLMİYORDU AMA
Madzar, yamalı bohça sanatıyla 15 sene önce tesadüfen karşılaşmış. Kardeşine nazar boncuklu bir yastık almak için girdiği sergide yamalı bohça ustası Sevim Hanif'le tanışmış. Dikiş dikmeyi bile bilmezken Hanif'ten ders almaya başlayan Madzar, zamanla maneviyatını yansıttığı eserleriyle kendi tarzını oluşturmuş. Hazır kumaş almak yerine de, antikacı ve eskicilerden topladığı kumaşları kullanmaya başlayan Madzar, tasarımlarında Türk-İslâm motifleri kullanıyor.
|
|
|
|
|
|
|