T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R
Gizli okuyup gizli yazdım!

Çevresinden ve siyasi baskılardan çekindiği için gizli gizli roman okuyan ve yazan Hekimoğlu İsmail, 1967 yılında ilk romanını çıkardığı zaman yer yerinden oynamış. Elden ele, nesilden nesile geçen ve birkaç kuşağın okuduğu Minyeli Abdullah günümüzde de çok okunan bir roman. Çıktığı günden bugüne satış rekorları kıran roman Timaş Yayınları tarafından 72. baskısını yaptı. Dedesinin adını kullanarak eserlerini yazan ve satış rekorları kıran Hekimoğlu İsmail, nam-ı diğer Minyeli Abdullah neden müstear isim kullandığını, romanlarının neden çok sattığını ve ilk olumsuz tenkidi neden hanımından aldığını anlattı.

Neden müstear isim kullandınız?

Değerli bir insan ve Kazım Karabekir Paşa'nın silah arkadaşı olan dedemin ismini yâdetmek için onun ismiyle romanlarımı yazdım. Zaten o dönem ordudaydım. Memur olduğum için kendi adımı kullanmam yasal olarak mümkün değildi.

Bugün ise asıl adınız unutuldu gibi.. Özel hayatınızda hangi isminiz kullanılır?

Çevremdekiler dahil herkes beni Hekimoğlu İsmail olarak tanır, bazıları 'Minyeli Abdullah' diye seslenir. Ömer Okçu resmi evraklarda kullanılan bir isim olarak kaldı.

Yazdığınız roman böylece hayatınızın bütün alanına girdi. Oysa romanınızı tepki almamak için gizli gizli yazmışsınız...

Evet, sağ kesimin ilk romanıydı bu roman. Bu yüzden böylesine geniş yankı uyandırdı. O güne kadar dindar birinin değil roman yazması, okuması bile çok tehlikeliydi. Roman okuyan biri çevresindeki abiler tarafından görüldü mü "sen bozuldun" denilir ve artık ona iyi gözle bakılmazdı. Ben de o yüzden yerli ve yabancı klasikleri gizli gizli okurdum. O yıllarda roman tamamen solun elindeydi. Bu yüzden benim o şartlarda roman yazmaya kalkmam delilikti.

Sizi roman yazmaya sevk eden şey neydi?

Dinimi, imanımı nasıl anlatabilirim endişesiyle romanımı yazdım. Çünkü dinimizi insanlara anlatmak istiyordum. İlmihal yazmayı, hadis derlemeyi beceremem çünkü saham değil. Ama Avrupa kültürüm iyidir. Hanımım bile ilk romanımı yazdığımı bilmiyordu. Ağzından kaçırır, başımız belaya girer diye ona bile söylemiyordum. Evde bir odaya kapanıp yazıyordum. Bir yandan da arkadaşlara 'ben roman yazsam' falan diyerek ağızlarını arıyorum ve her seferinde 'sen bozulmaya başladın' diye tepki gösteriyorlardı. Tabi biz de abilere hürmetkarız. bize kızanların elini öpüyor, sözlerini dinliyoruz.

Baskılar sadece çevrenizden mi geliyordu?

Hayır. Birde sistemin baskısı var. Mesela o dönemlerde Necip Fazıl Kısakürek'in bir roman yazdığı duyulmuştu. Hemen evi basılmış ve roman müsvetteleri toplanarak imha edilmişti. Bir daha da o kitap su yüzüne çıkamadı. O dönemde baskılar yüzünden hapisanelerde yatanlar, yokluk içinde yaşayanlar, çıldırıp ölenler, intihar edenler çok oldu. Halimiz o yıllarda buydu. Böyle bir karışıklık içinde kendimizi saklamak zorundaydık.

Kitap yayınlanınca tepkiler ne oldu?

İlk kez günlük bir gazetede tefrika oldu. Gazetenin trajı arttı. Tefrika bitince kitap halinde yayınlandı.Kitabı okuyup da çok etkilenen bir grup hanım beni görmeye eve gelmişler.

Ama hiçbir şeyden habersiz olan hanımım çok şaşırmış. Akşam eve geldiğimde romanı görmek istedi. Okuyunca da eleştirdi, "Minyeli Abdullah ahmak bir adammış, eline geçen parayı malı dağıtmış" dedi. Yani romanımla ilgili ilk tenkidi hanımdan aldım.

BENİ İLK ÖNCE AİLEM ELEŞTİRİR

Eserlerinizi eşinize ve çocuklarına okutup eleştirilerini dikkate alır mısınız?

Eşim ve çocuklarım benim mussahhihlerimdir. Okudukları kitaplarımla ilgili tenkitlerini dikkate alırım. Mesela, çocuklar küçükken onlara harçlık vermezdim, paralarını benim eserlerimi okuyup düzelterek alırlardı. Her sayfa başına belli bir ücret verirdim. Bugün ise aynı işi torunlarım yapıyor. Eşim ve çocuklarımın kitaplarımda beni tenkit etmeye her zaman hakları vardı. Şimdi de aynı hakka torunlarım sahip. Son kitaplarımı artık torunlarım okuyor. Şunu yaz, şunu çıkar diyorlar ve ben de onları dinliyorum. Çocuklarım beni tenkit ederek para kazandı. Aynı şekilde gazetede yazdığım yazılar da herkese açıktır. İsteyen istediği tenkidi yapabilir, ben düzeltirim. Bana göre meslek bunu gerektiriyor. Çünkü bir yazar ne kadar büyük olursa olsun mutlaka hata eder. Hatasız kul olmaz.

  • AYŞE OLGUN / İSTANBUL

  •  
    Sömürge cesareti nereye kadar sürer? "Dört Cesur Arkadaş", İngiliz sömürgeciliğinin cilalandığı, kahramanlığın ne olduğu gibi yan okumalara açık olan bir savaş drama filmi.
    Kırklar dördüncü yılında
    Kültür-edebiyat dergisi Kırklar yayın hayatındaki dördüncü yılına ulaştı. Özellikle genç edebiyatçıların etrafında halkalandığı bir merkez haline gelen Kırklar, İbrahim Tenekeci yönetiminde yoluna devam ediyor. Yeni yılın ilk sayısı, Tenekeci'nin Giderken Söylenmiştir adlı şiiri ile başlıyor. Abdullah Harmancı, Emre Miyasoğlu ve Müzeyyen Kartı'nın öyküleriyle katıldığı son sayıya, Hüsrev Hatemi bir şiiriyle omuz veriyor. Saadettin Acar, İslam dünyasının geçtiğimiz ay yitirdiği önemli düşünür Muhammet Hamidullah'ı yazarken, Kamil Yeşil, merhum şair Nazir Akalın'ı anlatıyor. Dördüncü yılını geride bırakan Kırklar'ın geçmiş muhasebesini yapmayı İbrahim Tenekeci ve Hüseyin Akın üstlenmiş. Yeşilçam Günlüğü adlı kitabı geçtiğimiz günlerde genişletilerek piyasaya sürülen senarist Ayşa Şasa ise kendi dönüşümünü anlatıyor. Sylvia Plath'dan İbn Arabi'ye Bir Dönüşümün Öyküsü adını taşıyan yazısında usta senarist dünyaya bakışının nasıl değiştiğini anlatıyor. Bilgi tel: 0 212 295 71 03
    Voltaire, Rousseau ve Poe
    Voltaire ve Poe'nun öykü, Rousseau'nun güçlü bir metni kitap olarak Ayraç Yayınları'ndan çıktı. "Her sözcük boşluğu bırakılmış bir itici güçtür" diyen Edgar Allan Poe'nun, biri yarım kalmış dokuz öyküsü "Bir Mumya ile Küçük Bir Hasbihal" adlı kitapta yayınlandı. Kitapta, Poe'nun bilim-kurgu öykülerinin yanısıra yazarın kozmolojik görüşlerini aktardığı üç öykü de bulunuyor. Filozoflar yüzyılı 18. yüzyılın aklı yücelten düşünürlerinden, Fransız Aydınlanması'nın 'önderi' Voltaire'in "Öyküler" adıyla Ayraç'tan çıkan kitabında ise 34 öyküsü bulunuyor. İnsanın yazgısı üzerine felsefi bir metin olan kitapta bulunan Zadig, usavurmaya dayanan çözümleme tekniğiyle, polisiye öykünün de ilk örneklerinden biri sayılıyor. Ayraç'tan çıkan diğer bir kitap ise, eşitlik ve hürriyet için mücadele eden Jean Jacques Rousseau'nun "Yalnız Gezerin Düşleri" adlı denemesi. Yalnız Gezerin Düşleri, kültür ve yazını çok derinden etkilmemiş, yorgun, bezgin, umutsuz bir filozofun yaşamının bir muhasebesi, bir içe bakışın, bir iç hesaplaşmanın metni. Bilgi tel: 0 312 418 22 63
    14 Ocak 2003
    Salı
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED