|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yıllardan beri karakolların şeffaf hâle getirileceği söylenir. Sözler verilir, alkışlar alınır. İyi bir alışveriştir bu. Vergisi yok, faturası yok! Söz ver, alkış al. Kimisi umutlanır, kimisi güler geçer. Sonra ne olur? Aynı tas aynı hamam devam eder. Tellak ve natır değişse de tas ve hamam aynı kalır. Haydi haksızlık yapmayalım, bir nebze gelişme görülür. Fakat o görülen gelişme, devede kulak hesabıdır. İstenildiği gibi şeffaflaşma bir türlü yaşanmaz nedense! Bu da bana yaşanan bir başka tecrübeyi hatırlatır... Arıların çalışma düzeniyle ilgili bir araştırma tecrübesi sözünü ettiğim. Bal arılarının kovan içinde ne şekilde çalıştıklarını gözlemlemek ve kayda almak isteyen bilim adamları, şeffaf bir kovan hazırlamışlar, bilmem duymuş muydunuz? Şeffaf kovanın etrafına kameralar yerleştirilmiş... Çekim yapacaklar. Fakat arılar çalışma sırlarını vermeye niyetli değil. İlk olarak kovanın iç yüzeyini bal mumu ile kaplayıp bütün projeyi boşa çıkarmışlar. Demek ki kovanlar ve karakollar birbirine çok benziyor.
ANLAMAMA KORKUSU
Arkadaşımız Erhan Memiş, bir korkusunu ve o korkuyla nasıl başettiğini anlatıyor... - En çok korktuğum şeylerden birisi, bir kitabı elime aldığımda anlayamamaktır. Öyle ki bu korku beni çok acayip hâllere sürüklüyor. Daha ilk cümleyi okuyunca heyecanlanırım. Hiçbir kelimeyi kaçırmak, kaybetmek istemezmiş gibi aynı cümleyi yeniden okurum. Heyecanım artar. Acaba anlamış mıyım diye defalarca okuduktan sonra diğer cümleye geçerim. Diğer cümlede de aynı yöntemi uygulayıp diğer cümleye, cümleye. Kitabı bitirdiğimde elimde ne vardır peki? Hiç. Evet kitapla ilgili kırık-dökük bir-iki cümleden başka hiçbir şey yoktur zihnimde. Bu bir hastalık mıdır, bilmiyorum ve bir psikoloğa gitmekten korkuyorum. Öyle ki, kendimi psikoloğa giden bir mafya babası gibi görüyorum sanki. Çevremdekiler farkında bunun. Beni şimdiden bir kaçık gibi karşılıyorlar. Ben de en sonunda derdimi mahalle imamına anlatmakta buldum. Adam bana bir öğütler verdi, bir okuyup gönderdi. Her şeyi anlıyorum şimdi çok şükür.
KUVVETLER AYRILIĞI
İlk defa nerede okuduğumu unutmuşum, ama kuvvetler ayrılığıyla ilgili şu anekdotu hatırlatmanın zamanı olduğunu düşünüyorum. Normal şartlara sahip memleketlerde kuvvetler ayrılığı deyince "Yasama, Yürütme ve Yargı" akla gelir ve bu görevleri yerine getiren "Meclis, Hükümet ve Mahkemeler" sözkonusudur. Bizde ise kuvvetler ayrılığının cevabı şu şekildedir: Kara, Hava ve Deniz kuvvetleri.
HAYVANAT BAHÇESİ
Fıkrayı Diyarbakır'dan Ali Çelik gönderdi.
GÜNÜN SÖZÜ
Daha sonra'nın sonu yoktur.
YÖK MÜ GÖK MÜ?
Yüksek Öğretim Kurulu değil, Gürüz Öğretim Kurulu sanıyor da bazıları... KİTAPÇILAR ÇARŞISINDA BİR DİYALOG
- Türkiye'de Hukukun Üstünlüğü var mı? Raflarda bulamadım.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |