T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bugün Bağdat'ta olsaydınız...

Amerika'dan Merve Kavakçı arıyor. Taziyelerini bildiriyor ve "Bir hatim indireceğim, 10 gün içinde tamamlarım, lütfen onu babanıza hediye ediniz" diyor. Duyguların, bağlılıkların sınırı yok.

Azerbaycan'dan arıyor dostlarım, Şeki'de hafızlar hatim indirdiler babanız için, bizler de fatihalar yolluyoruz, diyorlar.

Ankara'dan kardeşlerim kelime-i tevhidler, salavat-ı şerifeler okuduklarını haber veriyorlar.

Mekke'den, Kabe-i Muazzama'nın karşısından arıyorlar, dualarla anıyorlar. Eminim dün de Arafat'ta hatırlanmıştır merhum babam.

Bu sınır ötesi duyguların, alakaların, sorumlulukların mevzuu sadece benim babam değil, bunu biliyorum. Bir Müslüman için, çok başka hassasiyet alanları var, sınırları aşmak ve gönülden hislerle buluşmak için... Sadece Müslümanlar için değil, sırf insani hassasiyetlerle kalbi buluşmalar söz konusu bugünün dünyasında... Ama Müslümanlar açısından daha bir özel hassasiyetler ve mes'uliyetler var.

Bugün Kurban Bayramı...

Bugün Bağdat'ta, İmam-ı Azam Ebu Hanife Camiinde kılsaydınız Bayram Namazını...

Abdülkadir Geylani'nin ağuşunda ya da Kerbela'da bulunsaydınız...

Neler hissederdiniz?

Bomba tehdidi altındaki bu Müslüman şehirler, bu ruhaniyet yüklü mekanlar, bu mekanların hüzün yüklü insanları nasıl yansırdı kalplerinize?

İnsanların ellerini nasıl sıkardınız?

Nasıl bakardınız çocuk gözlerine?

Bir sorgulama ile karşı karşıya olduğunuzu hisseder miydiniz?

-Neden? Neden? Neden? Diye çığlıklar yansır mıydı yüreğinize?

Bağdat'a Bush'un maskesini takınıp gitmek nasıl olurdu? Bush'un ellerinin izi kalmış ellerle bir Irak'lı Müslümanın elini sıkmak nasıl olurdu?

Amerika ne kötü rollere soyunduruyor İslam ülkelerini!

İnsan böyle uzaktan, masa başında, savaş trafiğinin ve "ulusal hesaplar"ın karmaşası içinde, yeterince hissedemiyordur belki de çocuk gözlerini, sorgulayan bakışları, bir Bayram Namazı sıcaklığını, saflarda yan yana durmanın hesabını...

Yüreklerimiz paramparça...

Arafat'ta yaşadığımız dua bütünleşmesini, sınırlar ötesine taşıyamıyoruz ne yazık ki...

Filistin için bir şey yapamıyoruz, çocuk vuruluşlarını seyrediyoruz, ama Filistin'de kan dökenlerin hesaplarıyla bütünleştirilip bir başka İslam ülkesini terbiye etmeye yönlendiriliyoruz.

Bu bir dram. Bir facia.

Kıbrıs'ta olumlu bir çözüme ulaşamıyoruz yıllardır.

Kıbrıs'ta Türkiye'ye yıllarca ambargo uygulayanların hesaplarına katık edilmek isteniyoruz.

Bu da bir dram , bir facia.

Türkiye, İslam dünyasının en güçlü ülkesi, insanlarının yüzde 90 karşı olduğu, kendisinin hiçbir milli çıkarına hizmet etmeyeceğini bildiği bir savaş hesabında rol almak zorunda bırakılıyor. Facia bu değilse ne?

Bugün Kurban Bayramı.

Bir kutlu inancın evrensel planda duyguları bütünleştirdiği bir günde, her sevincin içine Irak acısı karışıyor. Irak'la birlikte, "Müslüman onuru"nu kuşanamama, özgürlükleri ile kolayca oynanabilme, kolayca ezilebilme, horlanabilme gerçeği karışıyor. Irak'la birlikte meçhul bir gelecek endişesi karışıyor yüreklere... Ne olacak bu coğrafyanın geleceği? Bush'la, çağdaş despotizmin bu başı dönmüş aktörü ile elele tutuşarak nereye kadar gideceğiz? Bölgeye yığılan bu silahlar daha ne kadar insanı vuracak? Ve biz daha ne kadar İslam yurdunun acısına tahammül edebileceğiz?

Bugün Kurban Bayramı...

Bayram bugün İslam yurtları için...

Ama...

Kaç zamandır hüzünlerin sevinçleri yuttuğu günlere denk geliyor bayramlar...

Ve "Geçen bayramda falanca İslam yurdu bombalanmıştı, acaba gelecek bayramda hangi İslam ülkesinin üzerine bombalar yağacak?" diye soruyoruz birbirimize...

Irak bize Irak değil.

İçimizden atamayız Irak'ı...

Doğu Türkistan'ı da atamayız, Filistin'i de...

Amerika'nın Boston'unda bir yürek, Türkiye'de bir hüznü nasıl paylaşıyorsa, dünyanın her yerindeki Müslüman yüreklere, bir İslam toprağına her bomba düşüşünde bir bıçak saplanır, bir sızı yalar geçer...

Bugün Bağdat'ta olsaydık, Bağdat'taki bir Müslümanla bayramlaşsaydık, başka bir Müslüman olurduk muhakkak...

Bağdat uzak değil bize... Abdülkadir Geylani kadar yakın, İmam-ı Azam Ebu Hanife kadar yakın, Adı Ayşe, Fatma, Sümeyye olan çocuklar kadar yakın...

Kaldı ki Müslüman Müslüman olarak da sınırları aşabilen insan olmalıdır, sade insan olarak da...

Bugün sınırları aşıp dua edelim Irak'ın bu vahşi kuşatmadan kurtulması için... Bu "silahsızlanma" peşinde görünüp kan kusan, canavar silahlara hedef olmaması için...

Irak'lı anneler için, çocuklar için, Camiler için, türbeler için... İslam Medeniyetinin derin izleri için... Bir İslam yurdu için...

Bugün bir sonraki bayramı kurtarmak için dua edelim.

Dua yüklü bayramlar diliyorum.


11 Şubat 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED