|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye, NATO tarihinde bir ilki gerçekleştirdi ve "müttefiklerden" Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 4. maddesine işlerlik kazandırılmasını istedi. Niye? Amerika'nın Türkiye'nin korunmasıyla ilgili başvurusu bazı NATO üyelerince "veto" edildi de, ondan. Biliyorsunuz, önce Belçika'nın vetosu geldi. Ardından Fransa ve Almanya'nın... Bunun üzerine Türkiye devreye girdi ve antlaşmanın 4. maddesi gereği, NATO'dan korunma istedi. Antlaşmanın 4. maddesi, kendisini "tehdit" altında hisseden bir müttefikin, NATO'dan "savunma önlemleri" alması ve bu konuda "müzakerelerin ve hazırlıkların başlatılması" talebini içeriyor. Türkiye gerçekten tehdit altında mı? Fransızlara göre, hayır. Fransa Savunma Bakanı Michele Alliot-Marie Türkiye'nin asla tehdit altında olmadığını, "bir tehdit gelmesi durumunda ilk yardıma koşacak ülkenin Fransa olduğunu" söylüyor... Bu satırların yazıldığı saatlerde Türkiye'nin başvurusu görüşülüyordu. Nasıl bir karar çıkacağını bilmiyoruz. Muhtemelen Türkiye'yi, daha doğrusu Amerika'yı "refüze" edecek bir karar çıkacak. Fransız ve Belçikalı kaynaklar, "Türkiye'ye karşı değil, ABD'ye karşı bir tavrın söz konusu olduğunu" söylüyorlar. Bu da NATO ittifakının "resmen" değilse de, "fiilen" sona erdiğini, daha doğrusu dağıldığını gösteriyor. Nitekim, NATO Genel Sekreteri George Robertson, dün yaptığı açıklamada, "İttifak"ta yaşananların "çok ciddi" sonuçlar doğuracağını itiraf etti. Gerçi, alınacak olası kararın NATO'nun Irak'a yönelik bir savaşa katılması veya destek vermesiyle ilgili olmadığını, sadece müttefik Türkiye'ye savunma desteğinin söz konusu olduğunu ve "NATO'nun tüm üyelerinin savunmasını sağlamak durumunda" bulunduğunu söylüyor ama "çatışma"nın eksenini tamamen Irak meselesi oluşturuyor. Tabii müttefiklerin (Belçika, Fransa ve Almanya'nın) tavrı, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'la ilgili kararını da etkileyecek ve örneğin daha önce Irak konusunda yalpa yapıp duran Fransa'nın Amerika'ya karşı "net tavır" almasını kolaylaştıracak. Daha önce de yazmıştım: Amerika'ya karşı, Avrupa'da ikinci bir "süper güç" doğuyor. Zaten Avrupa Birliği vizyonu, öncelikle genişlemeyi ve "siyasi güç" olarak dünya dengelerinde söz sahibi olmayı öngörüyor. Avrupa Birliği'nin "süper güç" olarak temayüz ettiği "Kopenhag Zirvesi"nden sonra bir dizi ilginç gelişme yaşandı. Bu öngörülmemiş gelişmeler, aynı zamanda, NATO ittifakının çatlamasına, nihayetinde "dağılma"yla sonuçlanacak çatışmaların başlamasına da yol açtı. Avrupa'nın geleceği, Amerika'yı dizginlemeye bağlı görünüyor. Amerika'yı savaştan caydırmaya güç yetirebilirlerse, süper güç olarak varlıklarını tescilleyebilecekler. Bu hem kendi geleceklerini, hem dünyanın geleceğini ilgilendiriyor. Çünkü Amerika, sadece NATO ittifakının değil, Irak konusundaki ısrarıyla "Birleşmiş Milletler sistemi"nin de altını oyuyor. Kontroldan çıkmış bir süper gücün dünyaya vereceği zararları düşünün. Üçüncü dünya savaşı bu işte... Peki bu savaşta Türkiye'nin yeri neresi? Dünyadan ve muhtemelen Birleşmiş Milletler sisteminden tecrit edilmiş "Amerikan-İsrail ekseni" mi, yoksa kendine güveni tam oluşmamış "Almanya-Fransa birleşik cephesi" mi? Siz seçin. Kırk katır mı, kırk satır mı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |