T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

S P O R

Hayırsız Evlat

Çikolatadan vazgeçtik, el öpmeyi bile çok gördüler taraftarlarına. En şık ayakkabılar, giysiler onlarda. Ama her sokağa çıkışlarında eve üstleri başları çamur içinde dönüyorlar.

Biliyorsunuz, olmuşla ölmüş'e çare yok. Bir bayram günü, böyle yazı yazmanın hoş olmadığını da biliyorum. Ama ne yapalım, bu da işimizin bir parçası. Üstelik ilk kez de yapmıyoruz. Bizimki kasap alışkanlığı. Kimisi kesilirken dayanamayıp yüzünü çevirir, kimisi 20 parçaya böler de, iki kurban arası bir sigara molası verir..

Aman! diyene vurmak da adetimiz değildir. Ancak, Fenerbahçe'nin bugünkü halini yorumlayan her spor adamı elinde deynekle dolaşıyor. Çünkü Fenerbahçe, taraftarına karşı suç işliyor. En pahalı giysileri onlar giyiyor. Sonra da 8 yaşındaki çocuk gibi çamurlara bulanıp üstünü başını kirletiyor. Döver misin, sever misin? Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Ne de olsa evlat. Merak ediyoruz, ne zaman büyüyüp adam olacaklar diye.

Bu takımın anası da babası da taraftarıdır. Bugün Fenerlinin gönlü kırık, suratı asıktır. Çünkü bu Fener, artık Fenerli'ye de itici geliyor. Evet, masalı bırakıp bir kez daha gerçekleri hatırlayalım. Çok yazdık, kimse anlamak istemedi. 'Olmazsa olmaz'ları anlattık. Bunları birarada değerlendirmenin önemine değindik. Dedik ki, İyi transfer yapmakla, iyi futbol garantisi alamazsınız. Çünkü futbol bir takım oyunudur. Buradaki eksikliği görmek için, alim olmak da gerekmiyor. Birer birer hepsi iyi çocuklar. Ama "BİZ OLAMIYORLAR"

Özetle Fenerbahçe'de "balık baştan kokuyor." Çuvalla para verip Ortega'yı alıyorlar, oynatamıyorlar. Rebrov, Ceyhun, Yusuf, Besnasçih, gibi oyuncular futbolculuktan öte, adeta birer imha silahı. Ama bir türlü patlamıyorlar. Futbolun basit kurallarını yerine getirmek, belli bir düzenin parçası olmayı galiba 'zul' kabul ediyorlar. Nasıl bir kaleciden gol atmasını bekleyemezseniz, bir kanat adamından da kaleci olmasını bekleyemez, isteyemezsiniz.. O zaman herkes işini yapacak. Sadece işini..

Bakıyorum, kaybedilen puanların ardından sığındıkları tek liman, 3 puanlı sistem. Sanki her maçı kazanacaklar, puanları 3'er 3'er toplayıp arayı açanları tutacaklar. Sanki rakiplerin eli armut topluyor. Kaldı ki, oynadığı futbolla hiç umut vermeyen bu takım beraberliklerde bile 2'er puan kaybediyor. Yani, bırakın maç kazanmasını, kalan 15 maçını berabere bile bitirse alacağı 15, kaybedeceği 30 puan eder. Sezon sonunda ne olacağını söylemek bile istemiyorum. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Süper Lig'in akıllı çocuğu, Beşiktaş. Üstelik hayırlı evlat. Yönetiminden, görev yapan son adamına kadar, işini doğru yapıyor. Önce yönetim sarılmış birbirine. Kafa kafaya verip Beşiktaş için en iyinin ne olacağını düşünmüşler. Karar verip uygulamışlar. Birinin ak dediğine, diğeri kara demiyor. Lucescu ile başlayan transfer hamlesi, takımı her geçen gün biraz daha yükseğe tırmandırmış. Sinan Engin, sadece sahaya çıkan futbolcusunu değil, tribünlere gelen Beşiktaşlı'yı da, şampiyon olacaklarına inandırmış. Bu lig bana göre bitmiştir. Beşiktaş sezon sonunda 100. yılını şampiyonlukla süsleyecektir. Onların mücadele hırsı ve inancını diğerleri örnek almalı ve alkışlamalıdır. Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.

HAFTANIN YORUMU

  • SALİH SEZER



  • 11Şubat 2003
    Salı
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED