AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bereket mi, mühlet mi?

Geçen hafta Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan büyüme ve enflasyon ile ilgili veriler, hemen herkesin yüzünü güldürdü. Yüzde 8'e yakın büyüme oranı, sıfırın altına vuran enflasyon rakamları, beklenti ve tahminlerimizin ötesinde gerçekleşerek, son günlerde yaşadığımız şu sıcaklarda serinletici bir rüzgar estirdi içimizde. Bir iktisatçı meslektaşımızın dediği, "Ne yazık ki, her şey iyiye gidiyor; bize ilgi azalacak" tespiti kısmen doğruluk kazanıyor böylece. Tabii ki aramızdan başına güneş geçmiş bazıları, mevcut hükümete karşı her daim bir garez beslediklerinden olsa gerek, "Eksi enflasyonu külahıma anlat" nevinden yazılar döşenebiliyor, büyüme rakamlarını metot hatasına yükleyebiliyor.

Bazılarının hoşuna gitmese de, Ak Parti iktidarından bu yana hakikaten ekonomi, tüm iç ve dış olumsuzluklara rağmen bereketli olarak tanımlayabileceğimiz bir süreçten geçiyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu zaman, şehirde yaşanan kuraklık ve çöp sorunlarının kısa sürede hallolduğunu hatırlayanlar, söz konusu sürece Tayyip Bereketi adını koymuşlar. Hakikaten de bugünlerde yaşadığımız iyileşmenin iktisadi fundamentlerini tam anlamıyla ortaya koyamıyoruz. Gelişmeleri, ne geçen hükümetin İMF programına sadakati, ne dönemsel konjonktür, ne uygulanan para politikasının performansı, ne de mevcut hükümetin iktisadi dirayetine bağlamak mümkün gözüküyor. Bilakis, Ak Parti iktidarı meclisteki ezici üstünlüğüne ve tek partili hükümet rejimine rağmen, başta uyum yasaları ve İMF'ye taahhüt ettiği yasaları geçirmekte gecikiyor. Daha da önemlisi, hemen herkesin artık farkına varmaya başladığı gibi, geçmişlerinden farklı, nerede durduğunu ve ne istediğini bilen, dirayetli bir ekonomi (ve hatta belki siyasi) vizyonu yok mevcut iktidarın. Kerhen iktisat politikası diye bir kavram olamaz. İMF'nin sunduğu reçete bir çözüm olamayacaksa, uygulanmanın ülkeye kazandıracağı bir şey de olamaz. Yok eğer, bu yasalar çözüme giden kapıları açıyorsa, bu durumda geciktirmenin ve kerhen uygulamanın ne gibi bir açıklaması vardır?

Evet biliyoruz, Türkiye'nin başına çöreklenmiş olan sistem, sırf varlığını devam ettirmek için vatandaşının boğazını sıkan, ekonomiyi her yönden bunaltan, dürüst ve hür bir şekilde yaşamayı imkansız kılan bir heyulâ yaratmıştır. Bu yapı, siyasetten bürokrasiye, holdinglerden bankalara, medyadan sokaktaki adama kadar her şeyi ve herkesi bir tarafından bağlamış, kaçak güreşmeye alışmış, verimsiz işleyen bir mekanizma oluşturmuştur. Bunu yıkmak, değiştirmek, düzeltmek ve hatta makyajla üstünü örtmek bile kolay değildir. Bu yönde yapılan her hareket, sadece fasit dairede işleyen bu sistemden nemalananları değil, karanlıkta yaşamaya alışmış olan insanımızı dahi tedirgin etmekte ve ciddi bir direnişle karşılaşmaktadır.

Evet biliyoruz, gerçek anlamda reform kolay değildir. Ancak bu gerçek, dirayet eksiliğini açıklayamıyor. Bu reformu gerçekleştirecek insanlarda sadece iyi niyetin olması yetmez. Aynı zamanda dirayet, cesaret ve siyasi beceri de olması gerekir. Ak Parti iktidarı, bugüne kadar büyük ölçüde sadece iyi niyet ve samimiyet, kısmen de cesaret noktasında başarılı olmuştur. Bu bile Türkiye'de çok az rastlanılan bir durum olduğu için umudumuzu kaybetmiş değiliz.

Uzun vadede ülkenin düzelmesi için, iktidarın nimetlerine kanmadan ve günlük siyasi gündemin yoğunluğu altında ezilmeden dirayetli bir bakış açısının tesis edilmesi gerekmektedir. Biz, şu sıcak günlerde içimizi serinleten gelişmeleri, bereket olarak değil, mühlet olarak algılıyoruz. Önemli olan, tanınan bu mühlet sona erdiği zaman devam edecek gücünüzün kalıp kalmayacağıdır.


8 Temmuz 2003
Salı
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED